İnsanlar yaşamlarını sürdürmek için kendilerine nasıl bir barınak yapma ihtiyacı hissetiyseler yaşamları son bulduğunda yapmaları gereken görev için de aynı hassasiyeti göstermişlerdir. Bu nedenle mezarlık kavramı, insan hayatının bir parçası olmuştur. Tarih boyunca toplumlar gelenek, görenek, yaşam tarzı, dini inanışları gibi değişik nedenlerle Ölülerini yakma, yüksek kayaların tepelerine bırakarak yırtıcı kuşlara parçalatma, ağaçlar üzerine odalar yaparak dallar üzerine asma, torba içine koyarak derin kuyulara sarkıtma veya toprağa gömme, nehir sularına bırakma, yakma gibi farklı uygulamalar içerisine girmiş iseler de netice itibariyle ölüleri için bir etkinlik ve arayış içerisinde oldukları görülmektedir.

Yerleşik hayatın gelişimi, köy, kasaba, şehir gibi daha fazla sayıda insanın bir arada yaşadığı yaşam alanlarında ise ölülerin gömülmesine terk ve tahsis edilen yerlerin belirgin olarak mezarlık alanı olarak isimlendirildiğini ve korunduğunu gözlemlemekteyiz. Ölülerin gömüldüğü yere mezar, mezarların bulunduğu alana da mezarlık denmektedir. Tarihi süreç izlendiğinde mezar ve mezarlıklar için ehrem, masbata, kaya mezarları, anıt mezarları, türbe, katakomp, kurgan ve kabristan gibi isimlerin de kullanıldığını görmekteyiz.

İnsanların ölülerini toprağa gömme eylemi Hz. Âdemin oğlu Kabil’in kardeşi Habil’i öldürdükten sonra bir karganın hareketinden esinlenerek toprağa gömmesine dayandırılmaktadır. Bu çerçevede Habil'in Suriye’nin başkenti Şam yakınlarındaki Kasyun dağında bulunan 6 metre uzunluğundaki mezarı ilk mezar olarak kabul edilmektedir.

Şüphesiz Habil’in gömüldüğü tarihten günümüze kadar çok şey değişti. Yerleşim yerleri büyüdü ve diğer ihtiyaçlar gibi insanların gömüldüğü mezarlık alanları da yerleşim yerlerinin vazgeçilemez ihtiyacı haline geldi. Günümüzde her yerleşim yerinin mutlak surette bir mezarlığı da bulunmakta ve insanlar ölen yakınlarını buraya gömerek hem hatıralarını yaşatmakta hem de dini vecibelerini yerine getirmektedirler.

Bu durum kentlerde daha belirgin bir hal aldığından mezarlık alanlarının bir düzenlemeye tabi tutulması işi de zorunlu bir hale gelmiştir. Dini ve geleneksel inanışların yanında bu konuda toplumun değer yargılarına göre yasal düzenlemeler de yapılmıştır. Önceleri temel bir ihtiyaç olarak ortaya çıkan mezarlık yeri tesisi daha sonra kentlerin hızla büyümesi ile boyut değiştirmiş ve mezarlıkların peyzaj açısından da ele alınması konusu gündeme gelmiştir. Mezarlıklar toplumların kültürlerinin bir yansıması oldukları kadar, kentsel peyzajın önemli bir parçası olduğundan yer tespitinden itibaren uzun vadede bu alanların alacakları son şekillerinin de dikkate alınarak hesaplamalar yapılmalıdır.

Mezar ve mezarlıklar toplumdan topluma, kültürel yapıya göre farklılıklar sergileyen yapılardır. Toplumların farklı defin ve merasim şekillerinin olması, farklı mezar ve mezarlıkların şekillenmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır. Tüm bunların temelinde ise dini inançlar yatmaktadır. Her dinin kendine özgü öğretileri olması, insanları da bu yönde işlemler yapmaya ve mezarlıklara da bu temelde bir organizasyon getirmeye yönlendirmiştir. Mezarlıklar öncelikle çok saygı duyulan, değer verilen mekânlar olarak görülmüştür. Mezarlıkların bu özelliğinden dolayı bu alanların yeşil alan olarak sürdürülmesini ve değerlendirilmesini kolaylaştırmaktadır. Özellikle son yıllarda yaşanan kentsel mekânlardaki açık-yeşil alan sıkıntısı mezarlıkların güncelleşmesini de bu anlamda önemli bir konu haline getirmiştir.   

Mezarlık alanlarının ihtiyaçlarını karşılayan ve etkin olarak kullanılan bir alana dönüştürülmesi için mezarlık alanlarında otopark, personeller için idare binası, ölülerin dini vecibelerinin yerine getirilmesi için gerekli olan donatılar, (cami veya mescit, gasılhane, taziye alanı, lavabo ) mezarlar için gerekli olan malzemelerin temin edildiği yerler, ziyaretçiler için yön gösteren uyarıcı işaretler, su temin edilmesi için çeşmeler, oturma ve dinlenme bankları, çöp kutuları gibi donatılarla donatılmasının yanı sıra Mezarlıklar, ulaşımı kolay, toplu taşıma imkanı sağlanan ve mesken alanlarına yakın yerlerde kurulması gerekmektedir.

Günümüzde  “Mezarlık Yerlerinin İnşası ile Cenaze Nakil ve Defin İşlemleri Hakkında Yönetmelik” ile cenaze işlemleri ile ilgili birçok başlığa açıklama getirilmiştir. Buna göre mezarlık alanları belirlenirken; mezarlık olarak kullanımının uygun olup olmadığına, su kaynaklarına, yerleşim yerine ve insanların iskanına mahsus meskenlere mesafesine, hakim rüzgarın yönü, bölgenin coğrafi, jeolojik, meteorolojik şartları, arazi ve ulaşım imkanları gibi şartlar da göz önüne alınması gerekmektedir.

Mezarlık planlama ve tasarım ilkeleri mezarlıkların planlanmasında tasarım ilkeleri ve yer seçimi kriterleri açısından standartlar dikkate alınmalıdır: günümüzde kişi başına düşen mezarlık alanının büyükler için 2.5 x 1.2 m mezar alanına ihtiyaç duyulduğu ve buna göre kişi başına 4 metrekare mezarlık alanının yeterli olduğu ancak yeşil alanları ile birlikte 7 metrekare olmasını ideal olarak görenlerin yanında bu alanın 9 metrekare olması gerektiğini belirten görüşler de bulunmaktadır.

İslam dinine göre, Müslüman mezarlıklarının daha yeşil olması gerekmektedir. Bir hadis'e göre, Hz. Peygamber Efendimiz, iki mezar arasından geçerken o mezarda yatanların azap içinde olduklarını ve azaplarının hafiflemesi için de iki mezar arasına taze bir fidan dikmiş ve fidan dikiminin sebebi sorulduğunda yeşilliğin devam ettiği sürece onların azabının hafifleyeceğini belirtmiştir.

BELEDİYELER VE MEZARLIK PLANLAMALARI

Günümüzde mezarlıklar planlanması gereken alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa ülkelerinin konuya yaklaşımlarının daha ciddi olduğu bilinmektedir. Mezarlık planlamasına önem verdikleri ve kullanımı sona eren mezarlık alanlarını kentin rekreasyonel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden düzenledikleri saptanmıştır.  Ülkemizde ise bu alanlar yalnızca bir defin yeri olarak düşünülmektedir.

Kentlerimizde mezarlık alanlarının kentsel alan içindeki payı ortalama olarak % 0.81'dir, En yüksek değer % 4.58 ile Nevşehir alırken, en düşük değerin Malatya ilimize aittir olduğu belirtilmektedir.

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14’üncü maddesi ile defin ve mezarlıklar konusunda belediyelere görev verilmiştir. Mezarlıkların tesisi, korunması ve bakımına ilişkin masrafların Belediyenin giderleri arasında olduğu kanunun 60/g maddesinde belirtilmiştir.

Yine 3998 sayılı Mezarlıkların Korunması Hakkındaki Kanununun1.maddesine göre; umumi mezarlıkların mülkiyeti belediye bulunan yerlerde belediyelere aittir. Bu yerler satılamaz ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile iktisap edilemez. 3.maddesine göre; Belediyeler, mezarlıkların etrafını duvarla çevirmek, ağaçlandırıp çiçeklendirmek ve gerekli her türlü bakım ve onarımı yaparak korumak zorundadırlar.

Kayıtların tutulması ile ilgili olarak uygulamada birliktelik sağlamak amacıyla İçişleri bakanlığının 21.02.2005 tarih ve 80442 sayılı genelgesinde Defin kayıt defterinde; Ölenin adı-soyadı-ölenin kaç yaşında olduğu-doğum tarihi-cinsiyeti, defin tarihi, ölüm nedeni ve ölen hakkında bilgi veren kişinin adı-soyadı ve adresinin yer alması gerektiği belirtilmiştir.

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 211.Maddesine ve Mezarlıklar Hakkındaki Nizamnamenin (Tüzük) 5.maddesine göre;”Belediyece tesbit olunan umumi mezarlıktan başka yerlere ölü gömülmesi yasaktır. [12]Mezarlıklar Hakkındaki Nizamnamenin (Tüzük) 28 ve 29.maddelerine göre;“Mezarlıklara sabahleyin saat sekizden akşam gün batıncaya kadar ölü gömülebilir.[13]

 Mezarlıklar Hakkındaki Nizamnamenin 20 ve 21. maddeleri uyarınca; umumi mezarlıklar içindeki mezarların 3 sınıfa ayrılması, birinci ve ikinci sınıf mezar ücretlerinin Belediye Meclisince belirlenmesi ve üçüncü sınıf mezarların ise ücretsiz tahsis edilmesi gerekmektedir.

 Bu yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi Belediyeler bu konuda vatandaşlara hizmet etmekle yükümlü kuruluşlardır. Ancak belediyelerin görevi hayatını kaybeden vatandaşların cenazelerinin bulunduğu yerden alınarak dini vecibelerini yerine getirip gömmekle bitmemektedir. Vatandaşların gömüldükleri mezarlık alanlarının düzenlenmesi, korunması, yeşil alanlar haline getirilmesi gibi görevleri de bulunmaktadır. Özellikle defne kapatılan alanların yeşil alana dönüştürülmesi ve kent estetiğine kazandırılması da temel görev olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.