Stresli geçen uzun bir sessizlik döneminden sonra önümüzdeki yıl yapılacak olan yerel seçimler yaklaşırken ortamın rehavetten yavaş yavaş kurtulmaya çalıştığını gözlemlemekteyiz. 2016 yılından bu yana oldukça sıkıntılı bir dönem geçirdiğimizi kabul etmek gerekmektedir. İster ülkede iktidarda olun isterse muhalefette hangi noktada konumlanmışsanız konumlanın kesinlikle rahat bir dönem geçirmemişsinizdir.

15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı şaşkınlık ve ortaya çıkardığı sonuç önümüzdeki süreçte daha da çok tartışılacaktır.

Bu durumun yarattığı kaos ve korkudan kaynaklı önlem ve önleme faaliyetlerinin ormandaki yangın misali birçok yaş ağacı yaktığını da hatırdan çıkarmamak gerekiyor. Hele KHK’larla ortaya çıkan sonuçlara bakıldığında durumun vahameti de ortaya çıkmaktadır.

Bu ülke askeri darbelerden çok çekti. Çektikleri başka dönemler de oldu ki bundan en çok yakınan da iktidarda bulunan partidir. Tek parti dönemi (CHP) uygulamalarını dilinden düşürmeyen iktidarın mevcut durumu ve uygulamaları da bu söyleme karşı ortaya koyduğu samimiyetle ölçülmeye müsaittir.

Ülkenin genel durumuna şimdilik Türkiye kamuoyunun dikkatlerinden kaçırılmış olsa da önümüzdeki dönemlerde ortaya çıkacak bilgi ve belgeler sayesinde daha iyi anlaşılacak kanaatindeyiz.

Bu belirleme ve girişten sonra şimdi gelelim asıl konumuza. Bilindiği gibi önümüzdeki senenin mart ayının son günü ülke genelinde Mahalli İdareler seçimi yapılacak. Bu seçim ile bir yandan yerel yöneticilerimiz belirlenirken diğer yandan iktidarın uygulamaları da sınanmış olacak.

Ülke genelinde iktidarın bütün devlet olanaklarını kullanacağını tahmin etmek güç olmasa gerek. Muhalefetin dağınık durumu, her kafadan bir sesin çıkması ortamı daha da belirginsizleştiriyor gibi görünse de yerel seçimlerin farklı bir havada yürüdüğünü unutmamak gerekiyor. Çünkü bu seçimde siyasal partiler kadar adayların durumu da sonucu etkileyen belirgin bir göstergedir.

Bu durumun elbet istisnaları da bulunmaktadır. Mesela bölgemizdeki kayyım uygulamalarının vatandaşlar üzerinde bıraktığı etkiyi ölçmek gibi. Uygulanmakta olan dış politikanın uygun görülüp görülmediğinin ölçülmesi gibi. Bir de uygulanmakta olan ekonomik politikalar var elbet. Vatandaşın sosyal yardımlara bel bağladığı durumdan söz ediyoruz elbet. Bu durumu dünya genelindeki ekonomik gelişmelere ve covid 19 meselesine bağlamaya çabalayan kesimlerin beyhude çabaları da ikna etmeye yetmiyor elbet.

İşte bütün bu hengâme içerisinde yerel seçimlere gidiyor olacağız. Siyasi partilerin teşkilatlarında konuşulanlar elbette yukarıda saydığımız konulardan ibaret değil. Şu anda gündemde olan kimin aday adayı veya aday olacağı meselesi. Muhtarlıklar büyük bir kapışma alanı olurken belediye başkanlıklarına kimlerin aday olacağı da fısıltı gazetesinin manşetini süslüyor.

İlimizde ilk temayül yoklaması iktidar partisinde yapıldı. Batman Belediye Başkanlığı için yerelde üç aday adayı yarıştı. Aday adaylarını üçünün de beklenen isimler olmadığını belirtelim. Ancak siyasal bağlantılarına veya sosyal ve ailesel bağlantılarına bakıldığında verilmek istenen mesaj da açık. Siyaset ilminden anlayan herkesin verilmek istenen mesajı iyi okuduğundan eminiz. Bu durumda bütün mesele DEM’in nasıl bir strateji izleyeceğine kalıyor. Bilindiği gibi üç parti halinde siyasal mücadeleye devam eden Kürt siyasal hareketi tek adayla seçime girmek durumunda. Son genel seçimde uyguladıkları yanlış çalışma modelinden ders almış olmalılar ki bu kez ince eleyip sık dokumak zorunda kaldılar. Sanırım belirgin adaydan ziyade ortaklaşma üzerinde bir strateji izleyecekler gibi. Şimdilerde aday adaylığı için hem bürokratik çevrelerden hem de siyasal alandan aday adaylarının adları geçiyor. Adaylık sürecinin tamamlanmasından sonra değerlendirme yapmak daha sağlıklı olacaktır. Sonuç olarak önümüzdeki seçimlerin belediyeler açısından gelişecek tercih kayyım uygulamasının tutup tutmadığı ile ilgili olacaktır. Bakalım önümüzdeki süreç neleri gösterecek.