Başımıza bir musibet geldiğinde teselli olarak söylenen söz her şeyin bir çaresinin bulunduğuna yönelik olan “bir ölüme çare yok bulunur bir çaresi” sözü olur. Yaşam ile ilgili olarak duyduğumuz nasihat sözü ise “önce sağlık” ile başlar. Gerçekten de sağlık çok önemli bir konu. Ne demişti muhteşem devlet büyüğü Kanunî Sultan Süleyman; “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”

Bu girişten sonra gelelim sağlık sistemimize ve karşılaştığımız sorunlara. Devlet işleyişinden haberdar olduğumuzdan bütün ihtiyaçların kıt kaynaklarla bir anda çözümlenmesinin beklenmediği gerçeğinden haberdar olduğumuzu belirtelim. Lakin bu kaynak ve olanakların etkin, verimli ve yerinden kullanılmasına engel teşkil etmez. Devlet idare etmeye yeltenen herkesin eldeki imkânları en iyi şekilde kullanmayı hedef edinmesi de bir zorunluluk. Bu hem kanuni hem örfi hem de ahlaki bir sorumluk. Baş göstergesi de işi ehline emanet etmek. Hastaneyi doktor, camii imam, ilçeyi kaymakam yönetecek ki herkes işini daha iyi yapsın derler.

Şimdiki nesil sağlık sisteminin çalışma sistemindeki durumu görünce sabretme yerine isyan etmeyi seçiyor. Çağımızda böyle bir çalışma sisteminin insani olmadığı yönünde endişelerini dile getiriyor. İnsanoğlunun teknolojiyi geliştirme çabalarının ortaya çıkardığı bilgi birikimi daha iyiyi isteme hakkını da beraberinde getiriyor elbet. Hizmetin en iyisine layık olduğunu düşünen vatandaş beklentisine cevap bulamayınca isyankâr olup çıkıyor. Hastalığın getirdiği dayanılmazlık üzerine kuyruk ve sıra çilesi de eklenince doğal olarak sinirlerin gerilmesi de olağan hale geliyor. Ama ve lakin olması gereken karşılıklı saygı temelinde sonuca gitmektir.

Türkiye’nin geçen on yıllık süreç içerisinde başta sağlık olanı olmak üzere birçok alanda büyük ilerlemeler kaydettiğini kabul etmek gerekiyor.

Mevcut iktidarın çıraklık döneminden sonra ustalık dönemi dediği ikinci döneminde eldeki imkânları iyi kullanarak ulaşım ve sağlık alanlarında olumlu adımlar attığını gözlemledik. İpin ucunun kaçırılmadığı bu dönemde vatandaşlar geçmişin sıkıntılarını atlatmanın da rahatlığını yaşamaya başlamıştı. Lakin gelin görün ki yatırım adı altında yapılan işler iyi yönetilemeyip kadrolaşma mücadelesine dönünce işler de ters gitmeye başladı. Araya sıkıştırılan yeni sermaye adımları ne yazık ki yapılan hizmetlerin gölgede kalmasına neden oldu.

Hal böyle olunca yapılan yatırımların aynı oranda hizmete dönüştürülmesi sağlanamadı. Bunu sonucunda da ortaya çıkan olumsuz tablo olumlu hizmetleri de gölgede bırakmaya başladı.

Bunlardan biri de sağlık alanında yapılan çalışmalar. Büyük bir emekle toparlatılan sağlık hizmetleri ne yazık ki abartılı bir şekilde gerçekleştirilen kadrolaşmalar ve işin ehli olmayanların yönetime getirilmesi ile olumsuz bir mecraya yöneldi. Sonunda 1980’li yıllardaki kuyruklarla tekrar tanışmaya başladık. Doktorlarımıza ve sağlık personelimize gerekli ilgi ve alakayı gösteremedik ve onların yurdu terk etmelerine neden olduk. Yetmedi onları kapasitelerinin bir hayli altında olan yöneticilerle karşı karşıya bıraktık. Sağlıklı sağlık hizmetlerine erişemez olduk.

Teknolojinin büyük yardımlarına rağmen artık günümüzde hastanelerdeki kuyruklar ne yazık ki çok eleştirdiğimiz 80’li yıllara dönmeye başladı. MHRS sisteminde randevu bulmak artık çok zorlaşmaya başladı. Açılan randevular ise 15 günden daha yakın olmuyor. Bu süre içerisinde eğer hala yaşıyorsanız gidip uzun bir kuyruk bekleme süresinden sonra doktora görünebiliyorsunuz. Dua edin ki röntgen veya MR gibi bir ihtiyaç hasıl olmasın ona da ancak aylar sonra randevu alabilme şansına sahip olabilirsiniz. Yani eğer ölmez iseniz birkaç aylık bir bekleme ile hastalığınıza bir çare bulabilme şansına eriyebilirsiniz. Bir de 182 uygulamasından randevu ile ilgili gelen bir uyarı sistemi var ki Allah akıl fikir versin. Eğer randevunuza gitmezseniz veya son anda iptal ederseniz belirlenen bir süre boyunca randevu almak pek mümkün olamıyor. Üstelik bu açıklama size nezaket içeren bir tehdit olarak sunuluyor.

Şimdi zamanında alamadığınız sağlık hizmetine mi yanacaksınız yoksa 182’den gelen tehdit içerikli bilgilendirmeye mi?

Diyeceksiniz ki artık bir sürü özel hastanemiz var oradan da sağlık hizmeti alabilirsiniz. Evet zenginler için böylesi bir imkan var. Ancak özel hastaneye giriş yaptığınız andan itibaren bin TL’yi gözden çıkarın. Eğer bir de ek tahlil ve filmlere gerek duyulursa ki duyulma ihtimali yükse o zaman binleri artırabilirsiniz. Bir de yatış yapılması gerekiyorsa ayvayı yediğinizin resmidir. Zengin olan için önemliolmaya bilir ancak orta direğin ortadan kaldırıldığı dönemimizde fakirseniz aynı zamanda ölümü mahkûm hale de geliyorsunuz.

Sonuç olarak salgının bu kadar yaygın olduğu bir dönemde Allah kimseyi hastanelere düşürmesin diyor halkımıza acil şifalar diliyoruz. Bakanlık yetkililerine de sorun daha da büyümeden bir çözüm bulmaları gerektiğini hatırlatıyoruz.