Özellikle seyahatlerde
bana çok sorulan
bir soru: Ben nereliyim?
Ben gezdiğim yerlerde onları ve
yaşam biçimlerini öğrenirken
insanların da benim hakkımda
bir şeyler öğrenmeye çalıştığını
fark ettim ve
bu şekilde etkileşimli
yeni bir tanışık topluluk oluştu.
UZAK DİYARLARA…
Batman Çağdaş Gazetesi üstadı
Arif Arslan’ın yazdığı
REDUR- Uzak Yol
kitabı’da öyle.
Yerinden edilenler,
göçenler,Guam yolcuları ve
Amerikalı Kürtler…
Kitapta geçen hayat hikayelerinde
en çok bahsi geçen, bilinmez
“Ben nereliyim?”
ve sorusuna aranan cevap.
Tarih boyu Ortadoğu’da
kan ve gözyaşı hep oldu.
Bu gün de var.
Suriye’de, Filistin’de…
Yine kitaptan bir alıntıyla(s.119)
“Ne dünya ülkelerinin bu coğrafya
Üzerindeki planları bitti ne de
Bu coğrafya halklarının birbiri ile savaşı.
Her bir taşına acının işlendiği
bu topraklarda doğanlar da hayatlarının
bir aşamasında, öyle ya da böyle
bu zulümden payını aldı.”
Bir Guam yolcusunun söylediği gibi:
“Ortadoğu’ya veda ediyoruz.
Endişe, gözyaşı ve
şiddet bizim için geride kalıyor.”
Yerinden edilmek
insana çok ağır gelir.
Geçmiş yıllarda
Dicle kenarlarında kurulan çadırlarda
yaşam mücadelesi veren
Peşmergeler ve
Guam adasına götürülenlerin
Kafasında hep aynı soru:
Ben nereliyim?
Hem bir kimlik arayışı,
hem de ruh ve beden çatışması.
Bu durum kitapta
en dikkat çeken konulardan biri.
Piromari ailesinin
en genç üyesi REDÜR.
Nerede doğduğunu biliyor.
Ama nereli olduğuna dair
bir cevabı var mı?
Doğduğu toprakla
hiç bir bağlantısı yok.
Acıları ailesi yaşadı,
Bebiş haliyle hiçbir şeyin
farkında olmadan.
En büyük mutsuzluğu da
ailesi yaşadı
oradan oraya savrularak.
Hayatlar paramparça.
TILSIMLI BAĞ (S.98)
Ancak tılsımlı bir bağ kurulmuş,
Ruhunda yaşadığı ve
bir tür bağ hissettiği tek yer
Atayurdu,Duhok,
Piromari köyü.
Ama Amerika’ya göçeli beri
Guam’dan başka yerlere savrulmalar.
Yıllar geçmiş,Tıp okumuş,
hekim olmuş Redür Amerika’da.
Ama hekimliği doğduğu topraklarda
Yapma gibi bir ideali var.
Babasının anlattıkları dışında
anavatanla hiçbir bağlantısı yok.
Her ne kadar gelenek ve
görenekler sürdürülse de
kök oluşturamama
aitlik hissetmeyi zorlaştırıyor mu?
Tabii ki…
Biz de bir söz vardır:
Doğduğun yer mi, yoksa doyduğun…
Şimdi göçenler doydukları öte diyarda.
Bu durumdaki insanlar
nereli olduğunun farkında değil!
İnsanlar genellikle
son yaşadığı yeri söyler
nereli olduğuna dair.
İnsanlar geçmiş acı hatıralarını
geride bırakıp gittiler.
Şimdi hiçbir bağları yok.
En güzel yıllarını
orada geçirmek dışında
yaşadığı kadim topraklarla
hiçbir bağı yok yetişkinlerin.
Geçmiş acı hayatlarından kurtulmak,
yaşadıkları yeri bırakmak
anlamına geliyordu.
Doğduğun yerle
hiçbir bağın olmadığı için
hiçbir yerle bağı
olmadığını fark eder insanlar.
Redur’un ruh hali okuması
hali hazirda hiçbir yerden olmaması.
Yine de yaşamayı göze alabilmek
büyük çaba gerektirir.
Piromari ailesinin yaşadığı gibi.
KÖKLERDEN KOPMAK
Herkes biliyor ki
yaban ellerde göçmensen
ve dar gelirliysen,
” Cehennemden gelenler”
yaftasıyla anılacaklar için
nerelisin sorusuna
nasıl cevap vereceğini bilmeyen
pek çok insan var.
En önemli şey kök oluşturma.
Guam göçerlerinin kafasını meşgul eden
yaban ellerde kök oluşturabilecek miyiz sorusu?
Konuşulan dil,
yenilen yemekler
buram buram memleket koksa da
yine de insanın “ah vatanım!”
diyesi gelir her zaman.
Redur’a bir düğün merasimi yapılmış,
bir kürt kızıyla evlenmiş,
ezgiler çalınmış, söylenmiş.
Mutlu diyebilirsiniz ancak
kitapta yazılanlardan anladığım
Guam göçerlerinin
bedenleri yaban ellerde,
ancak ruhları ata yurdunda geziyor,
kalpleri ise Irakta kalmış.
Hep özlemle geçecek zor bir hayat.