Malum akçe karşılığı çalışanların gözü hep gelecek akçenin yolunu gözler. Çarşı Pazar, bakkal kasap, okul harçlık kalemleri arasında sürekli bir cambaz maharetiyle koşuştururken gelir hanesine eklenecek bir kuruşun da kıymeti harbiyesi büyüktür. Öyle olunca da kılı kırk yaran hesaplamalar içerisinde ekstradan gelecek bir kuruşunda büyük faydaları bulunmaktadır.

Güzelim ülkemde akçe hesabı yapmakla mükellef olan yönetici ve sorumlularımız azdan az, çoktan çok alma yerine vergi düzenlemelerini yaparken azdan çok çoktan az oranlaması ile vergi tahsilâtlarına yöneldikleri için doğal olarak zenginler daha zengin olurken fakirler de giderek daha fazla fakirleşiyor.

Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde oluşturulmaya çalışılan bir proje kapsamında orta direk diye ülkede açlıkla tokluk arasında bir sınıf oluşturulmuştu. Bu sayede fakir ile zengin sınıf arasında daha yumuşak bir geçişkenlik sağlanmış oluyordu. Çalışan kesimin ayda bir çocuğu ile dışarıda yemek yemek, sinema veya tiyatroya gitmek, bir hafta sonu pikniği yapmak gibi lüks işler(!) nasip olmaya başlamıştı.

Ülkenin gelişim ve zenginleşme oranının küçük bir bölümünden bile olsa pay almak bir ev veya araba sahibi olmanın hayal olamayacağı bir süreç yaşatmıştı.

Uygulanan politikalar sonucunda orta direk denilen sınıf artık yok. Allah taksiratlarını af etsin. Yolunu bulan az bir kesim üst sınıfa terfi ederken büyük çoğunluk geldiği fakir sınıf saflarına geri döndü. Gelir dağılımında büyük bozulmalar gerçekleştiği için güven unsuru da ortadan kalkmış durumda. İlke, kültür, inanç, gelenek, kişilik gibi insani manevi değerler maddi değerlerle yer değiştirdiği için de ne huzur kaldı ne güven. Para her şeydir diyenlerin her şeyi yapma gibi bir huyları bulunduğundan artık doğruluk cepteki para ile ölçülür oldu. Paran varsa bilen, dürüst, itibarlı, sözü geçen, vatansever, inançlı, milli, yerli bir yurttaşsınızdır. Paranız yoksa ağzınızla kuş tutma yeteneğine sahip olsanız bile sözünüzün beş kuruşluk bir faydası bulunmuyor. Çünkü dinlenme zahmetine bile katlanılmıyor.

Menfaatçilerin, tırşıkçilerin, yağcıların, dalkavukların cirit attığı ortamda kendinden utanan hiçbir yurttaşın yapacağı bir şey kalmıyor maalesef.

Gelelim bu meseleye neden girdiğimize. Bilindiği gibi son dönemde iktisadi alanda en çok para kazanan kurumlarımızın başında bankalar gelmektedir. Bankaların son altı aylık karları dudak uçuklatacak rakamlara ulaşmış durumda. Hükümetin para sıkıntısı nedeniyle bankalarla iyi geçinmek gibi bir zorunluluğu bulunuyor olabilir bunu da anlayışla karşılayalım. Bu bankalar vatandaşların paralarını kendi kasalarına çekmek için yani paradan daha fazla para kazanmak için son dönemde “Promosyon” adı altında kendi bankalarını seçen mevduat sahiplerine veya maaşlı kesime bir para dağıtımı işi gerçekleştirdiler. Hesapta olmayan bu üç beş kuruşluk paradan faydalanmak için insanlar banka isimlerini ezberleme yeteneklerini de iyi bir şekilde geliştirdiler. Alan memnun veren memnun olunca kimsenin kazancından söz etmek de gerekmiyordu. Lakin son dönemde özellikle ilimizde mantık süzgecinden geçiremediğimiz bir promosyon vakası yaşanmakta. Devletin Hazine ve Maliye Bakanı bile olaydan haberdar edilince artık yazmak da şart oldu. Bir yıl önce yani enflasyon yüzde yüz artmadan önceki süreçte bankalar maaşlarını kendilerinden alan çalışanlara ortalama 27 bin lira promosyon ödemesi yaptılar. Bir çok kurum bu imkandan gerek genel müdürlük nezdinde gerekse kurumsal ölçekte promosyon imkanından faydalandı. Ancak maaşlardaki rakamsal artış ve bankalardaki kar oranının artmasına rağmen Batmandaki bankalar her ne hikmetse Batmanlı emekçilere 10 bin liradan fazla ödemeye yanaşmadıkları gibi isterseniz hesaplarınızı alın gidin deme seviyesine gelmiş durumda. Siz varın emekçilerin sırtından kazandığınız paralarla keyif çatmaya devam edin. Elbet bir gün hak yerini bulacaktır. Çalışan emekçiler haksız uygulamalarınızla uğraşsın siz de onların beddualarıyla. Bakalım bu iş nereye varacak?