Batman gelişen ve yenilenen bir şehir.

Şehrin dinamiğini OSB’ler ve

Kentsel dönüşüm oluşturmakta.

Geçmiş önemlerde kamu konutlar memurların konut sorunlarını çözümünün bir parçasıydı.

Ne yazık ki özelleştirme furyasına kurban edildiler.

Bu dönemde TOKİ devrede.

Sosyal konut projesi denilebilir.

İmkanı kısıtlı ve konutu olmayanlara bir imkan.

Kentsel yeniden yapılanma alanları olarak

Siteler kuruluyor kentin çeperlerinde.

Çepeçevre yüksek duvarlar, kapıda güvenlikçi ve kameralarla gözetim.

Elbette her şehirde sosyo-mekansal dönüşümleri yerel koşullar belirleyebilir.

Ne var ki en büyük sıkıntı; mekansal kutuplaşma-sosyal kutuplaşma meselesi.

Kentsel dönüşüm elbette böyle bir sonuca yol açmaz.

Yine de belirtmekte yarar var;

Korunaklı site bölgeleri gibi konut bölgelerinin ayrışması, şehrin karşılaşmaların ve temasların mekânı olmaktan çıkarmaktadır.

Duvarlarla örülmeye başlayan kentin dışlayıcı bir karakter taşımaya başlaması, kesimlerin gündelik hayatta birbirine değmeden yaşamasına, birbirlerine karşı önyargı beslemelerine ve önemli sosyal kaynaşma sorunlarına yol açmaktadır.

Sosyal ve mekânsal ayrışmanın tezahürü olan duvarların bir anlamda kopuşun da somut hali olarak görülebileceği belirtilmektedir çalışmalarda.

Duvar ayrılığın yanında seçkinliği, ulaşılmazlığı,

izole olmayı, steril olmayı da beraberinde getirmektedir.

İki ayrı dünya arasındaki keskin ve iptal edilemez bir sınıra dönüşmektedir.

Öte yanda ise; 1950’li yıllarda köyden kent göç ile hızlanan gecekondu bölgeleri tam bir tezat oluşturmaktadır.

Bu uygulamalar son yıllarda ziyaret ettiğim

Latin Amerika ülkelerinde sıkça rastladım.

Benzer duvarlarla çevrili siteler büyük şehirlerde rastlanmaktadır.

Son zamanlarda okuduğum

“Kamusal insanın çöküşü- R.Sennet-Kitabında ileri sürdüğü tez:

“…şehirler yabancı ile karşılaşılan yerlerdir. kamusal alanda insan öteki ile iletişim kurabilmeli ve kamusal alan kişiye kendini anlama ve varoluşunu tamamlama imkânı vermelidir.” demektedir.

Elbette konut bölgeleri bakımından ayrışan şehrin çalışma alanlarında ya da toplu taşımda veya park, çocuk oyun alanları gibi kamusal alanlarda karşılaşma ve etkileşim üretme potansiyeli vardır.

Ancak konut bölgesi ile sınırlı kalmayan eğlence, dinlenme, kültür alanlarına da yayılan ayrışma nedeniyle kesimler arasında etkileşim sunamayan kentlerde birlikte yaşama değerleri çözülebilmektedir.

Bu durum Avrupa’da “İslami fobi “ ile Amerika’da ırk temelli bir sonuçla karşılaşılmaktadır.

Kentsel dönüşüm, soylulaştırmaya değil, sosyal kaynaşmaya zemin hazırlayan alanlar oluşturmak için bir fırsat olmalı.