*Eylül ayı geldi, bazı ürünlerde hasat tüm hızıyla sürüyor. Bu yıl TMO’nun fiyat açıklamamasından çiftçi oldukça mutlu. Mısır tonunu 8000 TL’den piyasaya satan Batman Ovası'ndaki çiftçilerin büyük bölümü, rekabeti olumsuz yönde etkileyeceği kaygısıyla, “İlk kez Toprak Mahsulleri Ofisi’nin başfiyat açıklamasını istemiyoruz. Çünkü tüccar beklentimizin üzerinde bir fiyat verdi. TMO beklentinin ya da piyasa fiyatının altında bir fiyat açıklarsa, haliyle piyasa fiyatı da ona göre belirlenecek. O yüzden çiftçiler mümkünse TMO fiyat açıklamasın” diyor…

*Katma değeri yüksek ürünlerden fıstık da son dönemlerde Batmanlı çiftçinin umudu oldu. Geçenlerde de değindik. Batman ovasının büyük bölümü fıstığa dönüştü. Çiftçi, artık fıstığa yatırım yapıyor. Yeşil altının diğer tarım ürünlerine göre getirisi daha yüksek. Fıstık üreticisi de bu yıl fıstığın kilosuna en az 500 lira fiyat bekliyor…

ÇİFTÇİ KAYGILI VE DE KAFASI KARIŞIK

Yöre çiftçisinin geçmiş yıllarda karşılaştığı deneyimlerden dolayı kaygılı ve kafası karışık.

Maalesef ülkemizde süreklilik arz eden sistemli bir tarım politikası olmadığı için bu kaygılar her yıl hissediliyor.

Çiftçinin her yıl, hububat mı fıstık mı çilek mi hangi ürün ekeceğine karar verememesi tutarlı bir planın olmamasından kaynaklandığına inanıyoruz.

Batman ovasında son yılların prim yapan ürünleri; çilek, fıstık ve de mısır.

Hububat ekimi ise azalıyor.

Oysa  yüzey şekli ve uygun ikliminden dolayı hububat, Batman Ovası için en ideal ürünlerdir.

Özellikle buğday ve mercimek.

Dünya piyasasında yer bulan ve rekabet yaratabilecek kabuklu kırmızı mercimeğin ikincil duruma düşürülmesi mantığını anlamakta zorlanıyoruz.

Önemli ürünlerden kaçınan Batman, daha çok mısır ve fıstıkla anılan bir şehir oldu.

Bu durum sonraki yıllarda acı sonuçlar doğuracağını bilmek için kahin olmaya gerek yok.

İki gün önce Sakarya’nın tanınan hububat tüccarıyla Mezopotamya Otelinde karşılaştık.

Uzun bir süreden sonra gördüğüm Sakaryalı tüccar, daha ‘merhaba’ demeden konuştu;

“Bu coğrafyaya Allah ne verimli toprağı vermiş ama buradaki çiftçiye olması gereken ürünler için, bir türlü yol gösterilmiyor. Ben her yıl Sakarya’dan buraya 1000 tonun üzerinde mısır almaya gelirim. Buradaki mısır da çok kaliteli. Çiftçi, bu üründen çok az kar ediyor.”

MISIR YAĞI FABRİKASI NEDEN YOK

Konya’dan bu yana Mısır Yağı Fabrikası yok.

Yatırımcıların neden böyle bir girişimde bulunmamasını anlamıyorum.

Sadece Batman’da yılda ortalama 120 bin ton üzerinde Mısır rekoltesi gerçekleşiyor, çevre iller de mısır ekimine yönlendirilirse ulaşılması güç bir hasılat elde edilir.

Bölgede yeterince mısır üretimi yapılıyor ama bu ürünü değerlendirecek ve marka yaratacak bir mısır yağı fabrikası yok.

Olması gereken böylesi önemli yatırımlar neden hayata geçirilemiyor?

Bakın, yine coğrafi işaret alan Sason’un ünlü çileği için bir soğuk hava deposu projesi bile havada kaldı.

Tadı ve kalitesiyle bilinen Gercüş’ün Tayfi ve Mezrone üzümünü pestile dönüştürecek bir tesis bile yapılamadı.

Hemen her ürünün yetiştiği bu verimli arazilerdeki ürünün pazarlamasını ve entegre tesislerini yapamıyoruz.

Mısır hasadının sürdüğü şu günlerde hangi çiftçiyi dinlerseniz, dinleyin.

Aynı sözleri duymak mümkün;

“Bırakın, Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat açıklamasın. Onun açıkladığı fiyat tüccarın gerisindeyse şu anda tüccara tonunu 8 bin liradan sattığımız mısırda mevcut fiyatın çok gerisine düşeriz.”

FISTIKTA AYNI BEKLENTİ

Fıstık üreticisi, hasat hazırlığında.

Batman ovasında 120 bin dönümlük alanda ‘yeşil altın’ var.

Rekolte ise düşük olacak.

Bir sene ‘var’ bir sene de ‘yok’ yılı denilen fıstıkta bu yıl ‘yok yılı’ nedeniyle fıstık üreticisi kaygılı.

Yine Batman ovasında bu yıl 10 bin tonun üzerinde bir rekolte tahmin ediliyor.

Fıstık üreticisinin kilogram fiyatı beklentisi 500 TL’dir.

Gaziantep ve Şanlıurfalı tüccarlar bu beklentiye olumlu cevap verirler mi acaba?

Şehrimizin fıstık üreticileri, kaliteli fıstığı pazarlayamıyor.

Batman’da Çiftçi Birliği’nin ve Kooperatifleşmenin olmayışı çiftçiyi her yönden zorluyor.

Oysa bazı Odalar, çiftçilerin varlığıyla ayakta.

Ama ne yazık ki çiftçi kendi sorunlarıyla bir başına boğuşmakta.

Kısacası; çiftçinin baş başa kaldığı sorunları, dinlemek, görmek ve yazmak çok üzücü.