*Toplumun çoğu Raman Dağı’nı ‘Kara Altın’ın doğum yeri olarak bilir. Doğru, o dağ bu özelliğiyle bilinir. Kara altın kadar yabani hayvanların barındığı 1200 rakımlı dağda nesli tükenen hayvanların listesinde yer alan bazı yaban hayvanlarının bulunduğu yerdir Raman aynı zamanda…

*Raman adının iç içe olduğu Yakıtlı (Zeve Alika) köyü, bir zamanlar ülkenin ilk petrolcülerin, yabancı petrol mühendisleriyle çalıştığı ilk kamptı. Doğa şartlarının çok ağır olduğu yıllarda Raman’da çalışan ilk petrolcüler, o vahşi doğa şartlarında sayısız yaban hayvanını da evcilleştirilmişti…

O GÜZEL DAĞIN DOĞASI DA BOZULDU

Kış mevsimi geldiğinde Batmanlılar gözünü, 1200 rakımlı Raman Dağı’na çevirirdi, böylece kış mevsiminin geldiğini öğrenmiş olurdu.

Tabii ki, 60 ila 70 yıl öncesinin kış mevsimi ile şimdiki kışlar arasında büyük farklar var.

İklimler değişti, o ağır kış koşulları da geride kaldı. 

İklim değişikliğinin mevsimleri değiştirmesiyle birlikte, yaban hayvanları da kendilerine yeni meskenler bulup, oraya göç ettiler.

İklim değişikliğinin doğal düzeni bozmasıyla da o dağ çevresinin güzel doğası da bozulmuş oldu.

70-80 Yıl önce petrol arama çalışmalarını yapan MTA ile TPAO’nun mensupları, yaban ayıları evcilleştirilmişti.

İstanbullu Fahri Uzuner, ayıları evcilleştiren ilk teknikerdi.

Raman Dağı’nda petrolcülerin ilginç öyküleri var...

Kampta kalan Amerikalı mühendisler, yerli mühendisler, teknikerler ve petrol emekçileri, Raman Dağı’nda yaz mevsiminde kamp ortasında kurulan açık hava sinemasında yabancı ve yerli filmler izlerdi.

Raman Dağı’nın güzelliklerini saymakla bitmez.

Geçmişten günümüze kadar olan süreçte ne yazık ki, yerel yetkililer, açık hava müzesi olacak Raman dağının dokusunu ve tarihini koruyamadılar.

Düne ait taş bina ve bazı yapılar yıktırılmış.

Tabiri caize eski yapıların yeri viraneyi andırıyor.

O eski yapıların yerinde sağlam bir yer kalmamış.

Bir korunabilen yer, kaynak suyunun aktığı Çeşme bölgesi kalmış.

Tarihi 750 yıl öncesine dayanan Seyit Hasan Türbesinin olduğu alanı ilk defa gördüm, dondum kaldım. Yatırın bulunduğu alanın bir köşesinde 1.5 metre uzunluğunda gördüğüm geyik boynuzu şaşırttı beni.

Yanımda muhtar Abdulsamet Gezici’ye sordum; “Bu geyik boynuzu mu?”

Gülümseyerek yanıtladı muhtar Gezici; “Evet, köyümüzün çevresinde halen geyikler var…”

RAMAN DEYİP GEÇMEYİN

Raman, Batman’ı petrolün başkenti yapan dağ…

Bu dağın birçok efsanesi var.

Kara altın keşfedilince; 1940’lı yılların Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Bakanlar ve üst düzey bürokratlar buraya akın etmiş.

O dağı hemen herkes görmüş.

Fakat o efsane dağ, şimdilerde çok ama çok sessiz, 40’lı yıllarda doğal yaşamın çağıldadığı Raman Dağı’nın yerine ıssız ve sessiz başka bir dağ gelmiş sanki.

Petrolcülerin ayak izlerinin olduğu o efsane dağda keşfedilmeyen birçok yerin olduğunu bilmek sevindiriciydi.

Muhtar Gezici, bizi köyün çevresinde gezdirirken; “Rivayetlere göre burada 750 yıl öncesine dayanan Seyyit Hasan türbesi var. Yanı başında şeyh Ramazan Abbasi ve şeyh Ali türbeleri de bulunuyor. Bilemediğimiz tarihlerde buraya zaviye alanı bir diğer adıyla medrese yeri deniliyordu. Türbelerin olduğu alandaki yapılar hep taştan ama ne yazık ki, bu yapıların restorasyona gereksinimi var. Çocukluğumuzda bu alanda Mayıs’ın son Cuma’sında buradaki ziyaretler dolup taşardı” diyordu.

Raman Dağı’nın dibindeki kayalık bölgeden çıkan su buz gibiydi, 70 yıl önce MTA Enstitüsü ve TPAO’nun mensuplarının Raman dağında oturdukları her eve; o dönemin su taşıyıcıları olarak adlandırılan sakacılar tarafından su dağıtılırmış.

O buz gibi akan çeşmenin önünde muhtarla suya dokunarak, o günleri konuştuk biraz…

Raman Dağı’nda anlatılacak, konuşulacak çok şey var ama bugün burada kesip, açık hava petrol müzesinin diğer gizemli yer ve zamanlarını bir başka zaman değerlendirmek üzere diyerek,

Sağlıcakla kalın…