*Binatlı ‘Bileyder’in yaşayan canlı tarihi Ömer Yıldırım, nüfus kimliğinde yaşı 98. Fakat gerçek yaşı ise 110. Henüz 12 yaşındayken Batman Çayı’nın haritadan sildiği Elmedina’yı gören Batman’ın günümüzde belki de tek yaşlısı. Batman çayı kıyısındaki bostanlardan 30-40 kilo ağırlığındaki karpuzları getirmek için Binatlı’dan Elmedina’nın yolunu tuttuklarını anlatan Yıldırım dede; “O dönemler silahlar yok denecek kadar azdı. Yaban hayvan sayısı çoktu” diyor.

*Bu yazıyı okurken, belki düş gördüğünüzü düşüneceksiniz ama düş olmadığını ve Batman çayı kıyısında yaban Domuzlardan Sırtlana… Kekliklerden Ceylana varana kadar aklınıza gelebilecek, iklimin el verdiği uygun şartlarda yaşayan her türlü yaban hayvan vardı. Öyle ki; “Tek başımıza Bıleyder’den Elmedina’ya gidemezdik” diye anlatıyor Yıldırım dede…

BİNATLI’DA YAŞAYAN BİR ÇINAR
Babasından kalma 150 yıllık kerpiç evin önünde zaman tüneline yolculuk yaptığımız Batman’ın yaşayan tarihi Ömer Yıldırım, 110 yaşında ama o dönemler kalabalık ailelerden eskiden ‘papür’ olarak vergi alınınca bir çok aile reisi çocuklarını zamanında nüfusa işlememiş.

Bu isimlerden biri de Yenipınar (Keverzo) da doğan Ömer Yıldırım’ın doğum tarihinin yılı 1926 olarak işlenmiş kayıtlara.

8 Çocuğundan 70 torunu olan Yıldırım dede, ilerleyen yaşına rağmen sağlığı ve hafızası yerinde.

Onu dinlediğinizde 100 yıl öncesine gidiyorsunuz.

Allah sağlık ve de uzun ömür versin Yıldırım Dedeye

O bir derya...

Gelecek kuşağa anlatacağı çok şey var.

Batman’ın çekirdeği olan Elmedina’dan Beşiri’ye… İluh’tan ülkenin ilk rafinerisi Batman Tüpraş’ın kuruluşuna dek süreci öyle güzel ve yalın bir dille anlatıyordu ki… Yıldırım deden etkilenmemek elde değil.

Yıldırım dede, 100 yılı geçen ömründe ne olaylara tanıklık edip neler neler yaşamış. Geçen yılları dün gibi hatırlayan Ömer Yıldırım, Rus askerlerinin Bitlis civarındaki ‘Delikli Taş’a vardıklarında Binatlı-Bileyder’de oturan Ermeni kadınlarının ‘Geldiler, geldiler bizi kurtarmaya geldiler!’ şeklinde sevinçle zılgıt attıklarını hatırlayıp anlatıyordu. Tüm köylülerin, 1915’teki o olaylarda tek bir Ermeni’nin başına bir şey gelmemesi için büyük bir çaba gösterdiğini anlatınca, duygulandı ve Xarapete Xaco’nun da Bıleyderli olduğunu ve onu da korumayı başarabildiklerini hatırlayınca sevindi ve geçmiş günlerin kardeşçe bir arada yaşantılarını düşündü ve o günlere dalıp gitti.

Okul okumamış çünkü o dönemlerde eğitim yuvaları yokmuş.

4-5 Yaşlarındayken Ermeni ailelerin de bulunduğu Bileyder’de Rus askerlerinin, Bitlis yakınlarındaki delikli taşa geldiklerini hatırladığını şöyle anlatıyor;

“O zamanlar Ermeni kadınların ‘geldiler, geldiler bizi kurtarmaya geldiler’ diye sevinç çığlıkları dün gibi bugün de hala kulaklarımda çınlıyor. Biz daha çocuktuk. Büyüklerimiz, köyün ileri gelenleri tek bir Ermeni aileye bir şey olmasın diye büyük çaba sarf etti. O dönemler tarım aletleri, hububat öğütme ve kalaycılık mesleği onların elindeydi. Köyün zenginleri de onlar sayılırdı. Bir çok kişi onların yanında ‘rençber’ ya da ‘pale’ olarak çalışırdı. Düşünün, o dönemler öküz gibi büyük baş hayvanların ayaklarına harmanda çalışacak apart aletler yaparlardı. Demir dövme ve haddadlık onların baba mesleğiydi. Biz tarım işini biraz da onlardan öğrendik…”

ELMEDİNA’YA HAYRAN KALIRDIK…

1926’da Batman Çayı’nın haritadan sildiği Elmedina’nın, dünyanın belki de su kenarında en güzel yerleşim birimi olduğunu, oraya bir zamanların ünlü Diyarbakır karpuzunun hasadına gittiklerini anlatmadan edemiyordu Yıldırım dede;

“En az 30-40 kilogram ağırlığında siyah renkteki karpuzların hasadına giderdik. Elmedina su kenarında yeşillikler içinde çok güzel bir ilçeydi. Çok şen bir yerleşim birimiydi. Suya sıfır ilçeydi, kelek ve sallarla suyun karşısına geçilirdi. Batman çayı kenarında yaban hayvanlar cirit atardı. Orada ceylan, sırtlan ve yaban domuzlar gördüm. Etraf o kadar yeşil bir manzaraya sahipti ki anlatamam. Keklikler cirit atardı, etrafta. Ah Elmedina ah. Belki dünyanın en şirin ilçesiydi.”

Bir gün aşırı yağışlarda ‘Elmedina su altında kaldı’ haberini alınca eski Bileyder’in bazı sakinleriyle Batman çayı kenarına gittiklerinde gördüğü manzara karşısında bir süre kendine gelemediğini de şöyle özetliyordu Ömer Yıldırım dede;

“O zamanlar Elmedina’ya Suriye-Şam’dan ipek kumaş gelirdi. Suriye, Fransız sömürgesi olduğu için bir çok giyim eşyası, bayram şekeri ile gıdanın bir bölümü ‘Bin Xete’ sınıra komşu Kamışlı’ya gelirdi, oradan da Elmedina’ya ulaşırdı… Elmedinalı kadınlar, ipek fistanları-giyim ve dövmeleriyle de ünlüydü. Güzellikleriyle de bilinirlerdi Elmedinalı kadınlar. O güzelim ilçe su altında kalınca, koca bir kültür ve gelenek kayboldu…”

Elmedinalı kadar Elmedina’nın dününü bilen Batman’ın yaşayan canlı tarihi; bizi zaman tüneline götürdükçe şehrin dününün ne kadar zengin olduğunu da bir kez daha öğrendik.

Ülkenin ilk rafinerisinin kurulduğu Meymune Boğazı’na komşu Binatlı’dan geçen ilk petrolcülerin bazı hikayelerine anlatınca arada bir gülümsüyordu Yıldırım dede;

“İlk rafineri Meymune boğazındaydı, işin doğrusu, kimse ilk rafinerinin şimdi ki yere taşınmasını istemiyordu. Raman Dağında iyi petrol çıkmıştı. Meymune boğazı ile Raman’da çok sayda işçi çalıştırıyordu. Hiç unutmuyorum, Mor Kiryakus Manastırının devasa çanını Raman Dağı’nda Meymune boğazına yakın yere taşımışlardı. Çan sesiyle işçiler iş başı ve paydos ediyorlardı. Çevredeki köyler istememesine rağmen Rafineri Batman Ovasına taşındı. Ardından, tarihi yeni yeni ortaya çıkan ve zengin bir höyük olan İluh Tepebaşı’nın hakim olduğu Batman Ovası büyüdükçe büyüdü…”

4 Yıl süreyle askere giden, sonradan iki yıla düşen vatani görevini yaptığında okur yazarlığı da öğrenen Yıldırım dede; komutanı Albay Selim Fahri Günay’ın adını unutmamış.

Komşusu Abdullah Sunu’nun Beşiri’de askerliğini yaptığında da bir anısını anlatmadan güzel sohbeti bitirmek istemiyordu Ömer Yıldırım;

“Komşumuz Abdullah, buraya 10 kilometre uzaklıkta Beşiri’de askerlik yaptı. Bir gün, Kıra Dağına çıkıp gördüğü Binatlı-Bileyder’e bakıp ‘Ah memleket ah’ demiş. Sanki çok  uzaktaymış gibi burnunun dibindeki köye bakıp bakıp konuşmuş. Kendisi hayatta değil ama o sözü halen eski kuşak arasında konuşuluyor…”

Binatlı’dan ayrılacağımız an eskiye olan özlemini de şu sözlerle bitiriyordu Batman’ın canlı tarihi Ömer Yıldırım;

“Eski insanlığı… İnsanların dayanışması ve içtenliğini çok özledim.."

Diyerek duygulanıyordu ama aynı zamanda hem hayıflanıyor hem de üzülüyordu.

Bizi geçmişin labirentinde sevinçle gezdiren Ömer dedeye uzun ömürler diliyoruz.