Bazı görüşler ileri sürülüyor.

Doğurganlık oranı doğrudan ülkenin ne kadar zengin olduğuyla ilgilidir denmektedir.

Mesela; Yüksek gelir daha yüksek bir yaşam standardı anlamına gelir.

Bu da çocukların daha iyi bir şekilde yetiştirilmesine ve onları iyi işlere uygun hale getirmek için daha pahalı bir eğitime yol açar.

Çocuk yetiştirmek daha maliyetli hale gelir ve doğal olarak aileler daha küçük olma eğilimindedir.

Böylesine yüksek nitelikli bir işgücüyle kaliteli işler ortaya çıkar.

Ülke zenginleşir.

Ancak bu durumun bir dezavantajı vardır.

Hepsi basit işler olarak sınıflandırılamayan, daha az çekici olan temel işleri yapacak yeterli insan yoktur.

Bu durumda fazla işgücü olan daha fakir ülkelerden göçmen erkek ve kadınlar getirilmelidir.

Yeni gelenler büyük olasılıkla yerli sakinlerden farklı bir etnik kökene sahiptir.

Sonunda vatandaş olurlar ve bununla birlikte etnik sorunlar da beraberinde gelebilir.

Göçmenlerin ev sahibi topluluğa dostça asimile edilmesi dışında bu döngüden kaçınmanın bir yolu yoktur.

Yoksullar arasında çocuk büyütmek pahalı değildir.

Çocuklar ücretsiz okullara gider ve hatta okul bitmeden okulu bırakıp aileye para kazandırmak için çalışırlar.

Kızlar erken evlenir ve çocuk sahibi olurlar.

Ülkelerinde artan nüfus için yeterli iş yoktur.

Mümkünse yasal göçmen olarak, değilse kaçak göçmen olarak daha zengin ülkelere göç ederler.

Yoksul ülkeler her zaman fakir kalmazlar.

Bunun pek çok örneği vardır.

1960 yıllarda Türkiye’den Avrupa’ya işçi göçü.

O zamanlar her aile nerdeyse en az dört çocukluydu.

O dönemde hem köyden kente göç hızlandı hem de yaban ellere işçi göçü.

Şimdi daha farklı bir Türkiye var.

Savaş ve başka faktörlerin etkisiyle

Türkiye bir göç dalgası yaşadı son yıllarda.

Göçle gelenlerin doğurganlıkları arttı şeklinde medyada haberlere yansıyor.

Aynı şekilde 20. yüzyılın başlarında Hindistan

İngiliz sömürgesi döneminde çok fakirdi.

Pek çok Hintli, başta Güney Amerika'daki kauçuk ve diğer tarım işlerine sözleşmeli işçi olarak gitti.

Hindistan özgürlüğüne kavuştuğunda ve halkın durumu düzeldiğinde bu durum sona erdi.

Aile planlaması teşvik edildi ve aile başına düşen çocuk sayısı yedi veya sekizden iki veya üçe düştü.

En son Balkan ülkelerinde yaşananlar.

Bazı Balkan ülkeleri Avrupa Birliğine dahil edildi.

Ardındankalifiye elamanları çoğu

Almanya başta diğer ülkelere göçtü.

Ana vatanlarında yaşlı nüfus kaldı.

Doğurganlık hızı da azaldı.

Aynı durum savaş nedenleri ile

Türkiye’ye bir göç akını yaşandı.

Şimdi geri dönmeleri teşvik ediliyor.

Ülkemize sığınan başta Suriyelilerin doğurganlık hızında bir artıştan bahsediyor bazı medya organları.

Ancak bu göçler doğurganlık oranları azalan ülkeleri nüfus yönünden kurtarır mı zaman gösterecek.

Zaman içinde ülkeler geliştikçe

Göç döngüsü sona erecek.

Sanayileşme sonucu makineler pamuk toplayacak.

Benzeri işleri otomatikleşecek.

Fakirler artık fakir kalmayacak, bebek ölümleri azalacak ve aileler iki veya en fazla üç çocuğa sahip olacak.