Her sabah uyandığımızda yüzyılın alışkanlığıymış gibi ilk yaptığımız iş pencereden dışarıya bakmak oluyor. Tabi her sabah olduğu gibi sokaktaki arabaların yerinde duruyor olması, öğrencilerin uyuşuk halde anneleri refakatinde okula yönelmeleri, karşı apartmanın yerinde olduğunu görmek her nedense rutin bir rahatlık veriyor. Havanın açık veya yağmurlu olması da günün anlam ve önemine önemli katkılar sunuyor tabi.

Geçen hafta sonu camdan baktığımda etrafın görünmez olduğunu çaktığımızda anladık ki hava sisli. Senenin ilk yaygın yerleşik sisi ile karşılaşmış olduk. Kentin yüksek rakımında oturuyor almamıza rağmen sis altında kalmış olmamız başımızı sağa sola sallamamız için yeterli oldu tabi. Lakin bu gün sizlerle paylaştığımız sis elbette kentimizin Batman çayından nasiplenerek kuşatıldığı sis değil. Merak etmeyin Rutkay Aziz ve Uğur Polat’ın başrollerinde oynadıkları Zülfü Livaneli filmi de değil. Hayatımızın yönünü belirlemek için görmek istediğimiz açık alanı görünmez kılan sisten söz etmek istiyoruz.

Bölge, ülke ve ortadoğudaki gelişmeler ne yazık ki uzun süreli planları yapacak görüş açıklığı pek sunmuyor insana. Hayatta zıtlıkların yol göstericiliğinde bazı kararlar almamız mümkün olabiliyor. Ancak sisli havalarda bu zıtlıklardan da faydalanmak mümkün olmuyor. Madalyonun iki yüzü var. Paranın yüzü gibi. Yazı ya da tura gelecek diyorsunuz ve ona göre bir tercih yapıyorsunuz. Lakin madalyonun iki yüzünün yanı sıra bir de dik durması var değil mi? Yani havanın ne yağmurlu ne de açık olması gibi. Yani sisli olması.

Atalarımız sisli hava konusunda lafını esirgememiş. Bu havayı biz pek sevmeyiz lakin sevenleri var elbet. “ Kurtlar sisli havayı sever” demişler. Kurtlar yalnızlığı seven pek de insana güven vermeyen hayvanlar. Peki, neden sisli havayı seviyorlar. Çünkü kendilerini fark ettirmeden sürüye yaklaşmayı becerebiliyorlar. Sisli hava belki de kokularının uzaktan algılanmasını engelliyor da sürü koruyucuları onları fark etmede güçlü çekiyordur. Buna rağmen onların da sevmeyenleri var. Irkdaşları olan köpekler onların can düşmanları. Görevleri gereği biri yakalayıp yok etmek biri gözetleyip korumakla meşgul. Zaten hayatımız da bundan ibaret geçmiyor mu?

Havada sis nasıl öngörülüğü engelliyorsa yaşamda da öngörülemezlik bir sis perdesine dönüşüyor. Bu durum doğal olarak bir güvensizliğe ve telaşa neden oluyor. Buna bağlı stresli durumlar ve ortamlar ve stresten kaynaklı korkular soncunda alınan yanlış kararlar zinciri.

Sisli ve öngörülmez ortamların panzehiri var mı derseniz kocaman bir “evet” ile cevap verebiliriz. Açıklık, şeffaflık, adalet olursa insanların daha rahat karar vermeleri ve ileriye dönük umutlu adımlar atmaları mümkün olabilir. Çünkü açıklık ve öngörülebilirlik sayesinde tehlikeleri görebilir ve önlem almanız mümkün olabilir.

Açıklık, şeffaflık ve adalet olmadığı zaman ya da zayıfladığı zaman ortam sisli bir havaya dönüşür. Gerçek ile yalanı birbirinden ayrıt etmek daha uzun zaman alır. Siz işin aslını anlatıp veya öğreninceye kadar sisli ortamın çanak yalayıcıları atı alıp Üsküdar’ı çoktan geçmiş oluyorlar. Ah vah deyip diz dövmenin de pek anlamı olmuyor.

Şimdi sisli bir dönemden geçiyoruz. Hani köyde erkek kalmayınca horoza Abdurahman deyip onu muhtar yapmışlar (!) ya? İşte memleketteki sisli ortamdan dolayı fareler bıyık burkup kedilere meydan okurken, ayağı bağlı aslanlar ne yazık ki onları kurtaracak tilkilerin beklemek ile meşguller.

Kiracı kirasını ödeyemiyor, işsiz iş bulamıyor, iş sahibi kendisine ağır gelen ücretleri tırnaklamakla meşgul olduğundan çalışacak eleman bulamıyor, aileler çocuklarını kazadan beladan, uyuşturucudan, hırsızlıktan, çetelerin ağına düşmekten kurtarmakla uğraşıyor. Özetle herkes bacayı saran ateşten kurtulmaya çabalayıp sisin dağılması telaşındayken etrafta garip garip öten horoz sesleri duyulunca insanın bıyık altında gülümsememesi mümkün olmuyor işte!

Sözün özü sevgili horozlara bir öğüt vermek gerekiyorsa unutulmamalıdır ki atalarımızın da belirttikleri gibi sisli havayı en çok sevenler kurtlardır ve onların da horozlarla çok iyi geçindikleri söylenemez. Bizden dostane bir hatırlatma. Sisli havada fazla ses çıkarmak, ortalığı vaveylaya vermek çok da mantıklı olmayabilir. Bir mertebeye gelmiş olmak horoz olduğunuz gerçeğini de etrafta kurt bulunma olasılığını da köpeklerle dalaşma riskini de ortadan kaldırmaz.