*12 Eylül canavarının, oburca ağzını açıp, gençleri yutmak için vahşi adımlarla yürüyüşe başladığı günün üzerinden 44 yıl geçti. O zamanlar liseden yeni mezun olmuştum. O  canavar, birçok düşü ve umudu yok etti. Haliyle birçok gencin idealini ve geleceğini de çaldı. Her ne kadar gazetecilik mesleğini layıkıyla yerine getiriyor olsak da bu dalda akademik eğitim alma hakkımızı acımasızca yok etti…

*Darbe öncesi Eski Tekel Caddesi’nde ağabeyim merhum Enver Arslan’ın çıkardığı Yeni Zaman Gazetesi’nin muhabiriydim. Darbe, hiçbir gerekçe göstermeden o yayın organını kapatmıştı. İşyerinden her dönüşümde merhum babam, ulusal basında ne var ne yok diye sorar, gazete almamızı isterdi...

44 YIL GEÇTİ O DARBENİN ÜZERİNDEN

Batman Lisesini yen bitirmiştim.

Hayalim, gazetecilik mesleğini akademik düzeyde daha ileriye taşımak için üniversite eğitimi almaktı.

Ağabeyim merhum Enver Arslan’ın yanında muhabirdim.

Kısıtlı imkanlarla  haftada iki gün gazete çıkarıyorduk, el pedalıyla.

O ilkel teknolojiyle gazete çıkarmanın zorluğunu anlatmak çok zor çünkü gerçekten zordu.

1980 Darbesinde siyah-beyaz televizyonun başından ayrılmayan babam ve komşularımızın aile reisleri, haber bültenlerinde ‘Netekim’in söylediklerini pür dikkat dinlerlerdi.

O saatlerde ev sessizliğe bürünür, kimseden çıt çıkmazdı.

Evimiz, 12’nci Cadde olarak bilinen Komando Caddesi'ndeydi.

Askeri araçlar, uzun konvoylarla çarşı merkezine yol aldığında; geceleri lamba ışığı yakan aileler, korkudan o ışıkları söndürürdü.

Sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.

Bazı eğitimciler, görev yaptıkları okullarda gece yarılarına kadar nöbet tutmak zorunda kalıyordu.

O zamanın koşullarında gazete çıkarmak meseleydi.

Her gün kapatılma tehlikesini ensemizde hissederdik.

Tabi ki beklediğimiz tehdit kısa zaman sonra gelmiş ve gazeteyi kapatmıştı.

Üzülmüştük ama matbaanın kapatılmamasına da sevinmiştik.

Darbe gününün üzerinden 44 yıl geçti ve Batman Çağdaş’ı çıkarmak için o zaman ilimiz olan Siirt Valiliğine başvurmuştuk.

Bir yıl süreyle çok kapsamlı soruşturmaya tabii tutulduktan sonra Batman Çağdaş’ın yayınına izin çıkmıştı.

Darbeler hayatı kötürüm yapar, o yüzden nereden ve kimden gelirse gelsin karşı çıkmak gerek.

1980 Darbesinin sert etkisi 1986’ya kadar sürmüştü.

Özal, sansürü ve 141-142-163. Sayılı kanunları kaldırmıştı.

Bu açıdan göreli bir özgürlük ortamı oluşmuştu.

1983 Yılına kadar Netekim Paşa tarihteki en barbar yöntemleri kullanarak ülkeyi idare etmişti.

6 Kasım 1983 seçiminde Turgut Özal, Başbakan seçilmişti.

Reformist lider Özal, göreli de olsa ülkenin karanlık günlerinde zayıf bir ışık yakabilmişti.

Darbe sonrası gazetenin prova baskısını 1986 yılının son aylarına kadar dönemin sansür gözü olan Garnizon Komutanının onayını almadan baskıya giremezdik.

Bu yazdıklarımız, belki eski bir zaman söylencesi gibi gelebilir ama bu durum, 80 Darbesi'nin acı gerçeklerinden sadece biriydi.

Hani derler ya; bazen yazmak istersin ama içinden gelmez.

Acılar ruhunu incitir ve kalemi tutacak güç bırakmaz çünkü geçmiş, acı bir anıyı hatırlatınca bedenindeki bütün dinamikleri harekete geçirir.

Kaçmaya çalışırsın ama kaçman mümkün olmaz ve o acılara tutunarak büyürsün...

Evet… 44 Yıl önce yaşanan o acının bıraktığı yaranın izleri halen silinmedi.

80 Darbesinde eski Tekel Caddesi’ndeki Yeni Zaman Gazetesi kapanınca; merhum babam ve ağabeyim, çatışmalı ortamın tedirginliğinden dolayı üniversite yerine beni askere göndermek zorunda kaldılar.

Askerlik dönüşü ilk işim; bu kez Batman Çağdaş’ın başına Yazı İşleri Müdürü olarak geçmekti.

O dönemlerde lise mezunu şartının yanı sıra bir de askerlik yapma zorunluluğu getirilmişti Yazı İşleri Müdürlerine.

O şartları da yerine getirmeme rağmen anlamsız, belki de bilinçle konulan ‘bir yıl bekleme’ süresi bitince Batman Çağdaş’ın Yazı İşleri Müdürlüğü koltuğuna oturdum.

Bin bir zorlukla ve engellemelere rağmen gazeteyi, yüzümüzün akıyla bugünlere getirdik.

Mutluyuz, kıvançlıyız.