*1985 Yılına kadar Batman’ın Beşiri ilçesine bağlı Ezidi’lerin 14 köyünde yaşayanları sayısı 5 bin 726 idi. Son 38 yılda ise bu rakam 100 kişinin altına düştü. Çoğunun Avrupa’ya yerleştiği Ezidiler, inançlarının temel unsurlarından ‘toprak’ çok önemli olduğu için yurt dışında hayatlarını kaybedenleri mutlaka doğduğu toprakla buluşturuyor…

*Ezidi’lerin köylerinin bulunduğu her köşesi koca bir tarih olduğunu haykırır gibi. Her bir taş, varlık ve yokluğun beraber yaşanıldığını bir yer olan Ezidilerin köylerinde eski konutlarındaki mimarı yapısı da tarih oldu. Ezidilerin Avrupa’ya göçünden önce her yerde kubbeli bir ziyaret dikkat çekerdi. Şimdilerde ise Ezidilerin mezarlığı dışında kubbeli ziyaret de kalmadı gibi…

5 BİN 726 KİŞİDEN 100’E DÜŞTÜLER
Günümüzde Batman, Şanlıurfa’dan sonra Türkiye’de Ezidi nüfusunun en çok yaşadığı şehir.

1980 Darbesi öncesinde on binlerle anılan Ezidi’ler 1986 yılındaki sayımda ise sayıları 5 bin 726’ya kadar düşmüştü.

1985 Yılındaki sayımda Ezidiler’in yaşadıkları Beşiri ilçesinin Kurukavak, Oğuz, Onbaşı, Uğrak, Kuşçukuru, Ekinciler, Uğurca, Taharri, Kumgeçit, Üçkuyular, Meydancık, Deveboynu, Yolkonak, İkiköprü ve Yolveren’de 5 bin 726 kişi yaşıyordu.

2008 Yılında yapılan sayımda ise köylerin bir bölümü tamamen boşaldı.

Yaşamın sürdüğü Kumgeçit, Oğuz,  Kurukavak, Uğrak, Uğurca, Üçkuyular ve Yolveren köylerinde Ezidi sayısı 77’ye kadar düştü. Son yıllarda Almanya’dan dönüşlerle birlikte bu rakam 100’ü geçmedi.

Yarım yüz yıla yakın bir zamandan beri yaşadıkları göçlerle dağılmaya başlayan Ezidilerin geride bıraktıkları eski konut mimarisi de kaybolmaya yüz tuttu.

Bu toplumun yaşadığı kültürel değişim konut mimarisine de yansıdı.

Ezidi köylerindeki konutların önceki ve günümüz arasındaki farklılıkları oldukça dikkat çekici.

Batman’a 10 kilometre uzaklıktaki Yolveren (Çinerya), Beşiri ilçesine bağlı Uğurca, Yolkonak, Taharri ve Oğuz köylerinde de eski konutlar yerini beton yapılara bıraktı…

150 YILLIK KONAK YOK ARTIK
Batman merkeze bağlı Yolveren bir diğer adıyla Çinerya yörenin en eski yerleşim birimlerinden.

Rivayetlere göre 1000 yıldır yaşamın olduğu bu köyde bir zamanlar 700 hane vardı.

Çinerya köyü kadar şimdilerde Beşiri’nin bir mahallesi olan Taharri de çok eski bir yerleşim birimi. Beşiri’nin dibindeki bu köy, bir dönemler Ezidi topluluğunun; konaklama yeriydi.

1926 Yılında ‘İlçe’ statüsüne kavuşan Kobin köyü, Adliye ve diğer kurumlardaki işlem için aynı zamanda ağırlama yeri sayılırdı. Ezidi köylerinden gelenler Hüseyin Sili’nin konağında kalırdı.

İlk ilkokul Kobin’de olduğu için o dönemin Ezidiler’i okuma-yazma öğrenmek için de Taharri’de konaklardı.

Günümüzde Yolveren (Çinerya) köyünde yaşayanların sayısı iki elin parmağı kadar.

Bir zamanlar Ezidiler’in dini sosyal gruplarının bir parçası olan pirlerden Zeynika pirlerinin yaşadığı bu köyde 1980’li yılların ortalarına kadar evlerde doğal kayalar haricinde taş, toprak ve ahşap kullanılırdı. Köydeki bütün konutların altında (Şıkeft) denilen mağara vardı. Geçimlerini hayvancılıkla sürdüren bu topluluk, bir süre hayvanlarla aynı mekanı paylaşmak zorunda kalmıştı.

Zamanla mekan ihtiyacını duyan Ezidiler, taştan konak (kasır) yaptılar.

Eski yerleşim birimindeki mağaralar aynı zamanda birer sığınak konumundaydı. O eski mağaralı evlerin içine yağmur suyunun girmemesi için de iç yüzünde oyuklar yapılmıştı.

NEREDE O ESKİ GÜZEL KONAKLAR
Ezidilerin yerleşim birimlerindeki eski konakların bir kısmın mağaraların yüzeyine yaslanırdı, geriye kalan kısmı ise taş duvarlardan oluşan yapılardı.

Konakların tavanı taş tonozlardandı, dolgu malzemesi ise (Kils) ve (Caş) diye bilinen alçı harcındandı.

Eski konaklar genellikle iki katlıydı, alt katlar hayvanlar ile erzaklar için kullanılırdı.

Bir salon ve iki odadan oluşan eski konaklarda yemek yeme, oturma, yatma ve banyo yapma yerleri de vardı.

Halen Yolveren köyünde ayakta kalan 150 yıllık konak yıllara meydan okuyor.

Eski evlerin havlusunda ‘Tifik’ denilen ocaklarda yemek pişirilirdi.

Ekmekler ise ‘Tenur’ denilen tandırda hazırlanırdı.

Ezidilerin eski yapılarında kapı ve pencereler ise arazinin konumuna göre açılırdı.

DEĞERLİ EŞYALAR KÜPLERDE SAKLANIRDI
Kalınlığı 50 ila 90 cm arasında bulunan ve kesme taş, kerpiç ve kile benzeyen bir harç malzemesiyle duvarlar yapılırdı. Altın-gümüş gibi değerli eşyaları bırakmak için topraktan yapılı testiye benzer küp, duvarın içine yerleştirildiğinde duvarla beraber algılanır, farklı bir şey olduğu bilinmezdi, değerli küpün yerini konut sakinleri bilirdi.

Definecilere uyarımız. Sakın şimdilerde Ezidilerin ayakta kalan tek-tük duvarları yerle bir etmeyin.

Çünkü, Ezidiler, Avrupa’ya göçtüklerinde o küpleri de beraberlerinde götürdüler.

Konutların içindeki duvarlarda da ‘tak’ dedikleri bazı oyuklara eşyalar bırakılırdı.

Ezidi inancına göre, boyutları çok küçük bile olsa, bir pencere doğuya bakmalı.

Ezidi’lerin eski konutlarında Doğu ve Batı’ya açılmak üzere iki yöne de açılan kapılar bulunurdu.

Eski yapıların tavan ve döşemelerinde toprak ve saman karışımından kaplama malzemesi sıkıştırmak için ‘Gendor’ dedikleri bir alet kullanılırdı.

Son dönemlerde Beşiri ilçesinin bazı köylerinde yapılan Ezidi Evi’ (Mala Ezidiya) eski evlerin de mimari yapısını günün koşullarına göre değiştirdi.

Yöredeki köylerin hemen hepsinde görülen ve Batman’ın ücra mahallelerinde de sıkça görülen tandır (Tenur) geleneği hiç değişmedi. Ezidilerin köylerinde tandırlar, kamusal bir alandır.

ESKİ VE YENİ KONUTLARIN VAZGEÇİLMEZİ; TAHTLAR
Köylerde eski geleneklerden kalan, daha doğrusu konutların vazgeçilmezi; yatma ‘Taht’larıdır.

Tahtlar yaz aylarının sıcaklığı nedeniyle üzerinde yatmak için kullanılan, kare ve dikdörtgen şeklinde dört ayak üzerinde oturtulmuş, üstünde bulundukları yerden yaklaşık 1 metre yükseklikteki taşıyıcılar ahşap ya da demirdendir. İşte bu eşyalar hala günümüzde özellikle kırsal alandaki konutların vazgeçilmez parçasıdır.

Ezidilik inanışında mezarlar genelde yerleşim yerlerinden uzak yerlerdir. Mezarlardaki güneş figürleri dikkat çekicidir, bu figürler genelde tüm mezar taşlarına yapılır.

Üstü kubbe şeklindeki ziyaretler Ezidiliğin simgesi konumundadır. Bu yapılar Ezidi şeyhlerine ait mezarlarıdır.

Ezidiler belli günlerde ziyaretlere gelip kurban kesip dua eder.

Ezidilerin evlerinin genelde boş olmasına rağmen sanki içlerinde gizli bir güç bu köyleri koruyormuş gibi bir hava var…

Özetle; Ezidi köylerinin her köşesinde koca bir tarihin olduğunu haykırır gibi. Her bir taş, varlık ve yokluğun yaşandığı bir yer.

Kısacası, Ezidiler, Avrupa’ya göçünce; mimari bir kültür de kaybolmaya yüz tuttu…