Bir duman yükselirdi

Ak bulutlar gibi bembeyaz

Sevinirdik

Ardından kararırdı

Kara bulutlar gibi

Yükselir ve yayılırdı

Batman’ın üzerine

Üzülürdük

  

    Petrol ve Batman birbirini var eden iki varlık, bu varlıklar yaşantımızın birer parçaları olduğu kadar tüm ülkeye dönük yüzümüzdür aynı zamanda.

    Rafinerinin yanı başımızda olması hep bir sıcaklık hissi uyandırıyor bizlerde. İş ve aş olanağı yaratması bizleri oraya bağlayan en kuvvetli bağ oldu. Oraya doğru, akarsu gibi akan insanlar, rafinerinin içinde oluşturdukları dostluk gölünün sıcaklığı tüm Batman’a yayıldı ve bu yönüyle petrol ve rafineri, kendi mekan sosyolojisini yarattı. Batman’ın her mahallesinden insanları barındırdığı için de Rafineri yerleşkesi küçük bir Batman oldu. Orada çalışan insanları işçi ve yönetici değil de, bir nüfus yoğunluğu olarak ele alıp, basit bir istatistiksel çalışmaya tabii tutulursa eğer  Batman’ın  sosyoloji hakkında doğru bir yargıya ulaşılabilir.

    Rafinerinin Batman’a kattığı ekonomik ve sosyolojik katkısı herkesin bildiği ve herkes için önemi tartışma götürmez bir geçektir. Rafinerinin ışıkları, bilmesek de, görmesek de rüyalarımıza çok uzaktaki Disneyland’ı getirirdi. Eyfel Kulesi Paris için ne anlam ifade ediyorsa, TCC Kulesi de Batman için aynı anlamı ifade ediyor -sökülüp bir hurdacıya satılmış olması eminim her Batmanlının canını acıtmıştır-

     Flair Kulesi’nin tepesinde bir ejderhanın ağzından çıkar gibi yanan alev, âdeta “buradayım” diye kendini gösteren meşalesidir Batman’ın.

    Rafinerinin, Batmanlıların hafızasında unutulmayan çağrışımları da var, bu çağrışımlar; yaydığı kimyasal atık kokusu ve patlayan ham madde depolama tanklarıdır. Kimyasal koku, her Batmanlının özümsediği bir koku oldu ama tankların varlığı ve patlamasıyla herkesin içinde yarattığı korku bu  çağrışımı devam ettiriyor.  Çünkü o dehşet verici korkunun hafızalardaki sağlam yerini hâlâ koruduğuna inanıyorum.

    Rafineri her ne kadar, kötü koku yaysa da –filtre sistemleri yenilenmiş olsa da- bizlerin bir parçası oldu. Nereye gidersek gidelim, şehrimizin bir parçası gibi kendimizle birlikte taşıyoruz bu iki varlığı.