Geçen Pazar gününden itibaren halk arasında üç aylar olarak adlandırılan aylara girmiş bulunmaktayız. Bu aylarda tutulan oruca nafile oruç denir. Nafile oruçtan maksadımız; sünnet, müstahap ve mendup oruçlardır. Nafile oruçların tutulma zorunluluğu bulunmamaktadır. Belki tutulduğu zaman büyük mükâfat elde edilir. Tutulmadığı zaman da her hangi bir günahı olmaz. Bunları şöyle özetleyebiliriz: Pazartesi-Perşembe günleri, her ayın onüç, ondört ve onbeşinci günleri, Şevvaldan altı gün, muharremin dokuzuncu ve onuncu günleri, Arefe günü, Beraat gecesinin ertesi günü, zilhicce’nin ilk dokuz günü, recep, şaban ve diğer haram aylarında tutulan oruçlar.
Hadis kaynaklarında üç aylar diye bir terim bulunmamaktadır. Ancak bazı kimseler ramazanda olduğu gibi Recep ve Şaban aylrında da ara vermeden oruç tuttukları için halk arasında üç aylar olarak şöhret bulmuştur. Oysa Resulullah zamanında ve sahih kaynaklarda ara vermeden Recep ve Şaban aylarında oruç tutmak uygulanmamıştır. Ancak aşağıdaki kaynaklardan da anlaşıldığı gibi bu aylarda fazlaca oruç tutmak teşvik edilmiştir. Şaban ayıyla ilgili Hz. Aişe, Resulullah’ın Şaban ayı dışında hiçbir ayı tüm olarak tutmadığı rivayet edilmişse de başka bir rivayette de az bir kısmı dışında Şaban ayını tuttuğunu rivayet edilmiştir.Hadisin metni şöyledir:
     “ Âişe (r.a) şöyle dedi: Peygamber (s.a.v) hiç bir ayda, Şaban ayında tuttuğu oruçtan daha fazla oruç tutmazdı. Şâban ayının tamamını oruçlu geçirirdi. Başka bir rivayette "Pek az bir kısmı hariç, Şaban ayını baştan sona oruçlu geçirirdi" denilmektedir. “ (Müttefakun aleyh)                                                                                                            
      Ümmü Seleme yoluyla Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadiste Resulüllah’ın Şaban ve Ramazan ayı dışında hiçbir ayı peş peşe tutmadığı denilmektedir. Şaban ayı hakkında bunlar varken, Recep ayının hiç ara verilmeden tümünün tutulduğu hakkında sahih herhangi bir kaynak bulunmamaktadır. Çünkü Osman bin Hakim (r.a) der ki:
      “Biz Recep ayında iken Recep ayındaki oruç hakkında Sait ibni Cüreyr’den sorduğumda dedi ki: . “Resulullah (s.a.v), hiç iftar etmez denecek kadar tutardı ve hiç tutmaz denecek kadar da iftar ederdi (Buhari, Müslim, Ebu Davud,Tirmizi)
       Görüldüğü gibi Hiç ara vermeden recep ve Şaban’ı Ramazanla bitiştirmek sahih kaynaklarda bulunmamaktadır. Yukarıdaki kaynaklarda belirtildiği gibi yalnız Şaban ayı hakkında bazı rivayetler varsa da aksi yönde de rivayetler mevcuttur. Bazı âlimler, böyle bir orucun müstahaplığını savunmuşlarsa da sağlam nasslara göre hareket etmek daha akıllı olur.  Ramazandan önce recep ve özellikle Şaban ayında fazlaca oruç tutulmasının teşvik edilmesinin bir sebebi de Ramazan orucuna hazırlık yapıp askeri tatbikatlar misali, gafil ve eğitimsiz Ramazanla karşılaşmamaktır. Çünkü Ramazan orucunu tutmak farzdır. Şer’i mazereti olmayan her müminin bunu tutması ilahi bir görevdir. Daha önce hazırlık ve eğitim yapmadan Ramazanla karşılaşınca, şeytana yenik düşüp oruç tutulmayabilir. Dolayısıyla da daha iki ay öncesinden ara sıra oruç tutulursa, Ramazan orucuna hazırlıklı girilmiş olunur    ve Allah’a karşı olan yükümlülük rahatlıkla yerine getirilir. Ayrıca Tutulan nafile oruçlardan gelecek sevaplar, Farzlarda meydana gelmiş eksikliklerin tamamlanmasını da sağlar. Namazda da bu kural geçerlidir. Farkında olmadan farzlarda meydana gelmiş eksikler, nafile namazlarla tamamlanır.
       Aşağıdaki hadislerde Peygamber (s.a.v) nafile oruçları hakkında buyurur ki:Ramazandan sonra en hayırlı oruç, Muharrem ayı orucudur. Farz namazlardan sonra da en hayırlı namaz, gece namazıdır.”(Müslim) َ
      "Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ,  bu bir günlük oruç sebebiyle Cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar."(Müslim. Buhari)
       İşte Cenabı Allah’ın merhametine bakın. Allah rızası için ve halisane tutulan bir gün oruç sahibini yetmiş senelik mesafeyle Cehennem ateşinden uzaklaşmasına sebep olabilir. Bu imkân ve fırsatı kaçırmak aklın kârı değildir. Hangi amelle Allah’ın rızasının kazanılacağı belli değildir. Bakarsın halisane tutulan bir gün oruçla Allah’ın rızası ve Cennet kazanılabilir. Onun için bir gün orucun ne faydası olur demeyelim. Orucun önemi hakkında aşağıdaki hadiste de buyrulur ki:
      "Cennet’te reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağrılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan onlardan başkası asla giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse  girmez." (Müslim. Buhari)
Haftanın Pazartesi ve Perşembe günleri hakkında da Resulullah (s.a.v) buyurur ki: "Pazartesi ve perşembe günleri ameller (Allah'a) arz olunur. Ben, oruçluyken amellerimin arz olunmasını isterim."Tirmizî, Savm )
       Ebû Hüreyre (r.a) de şunu rivayet eder:” Dostum (s.a.v)bana şu üç şeyi tavsiye etti: Her ay üç gün oruç tutmayı, iki rek'at kuşluk (duhâ) namazı kılmayı ve uyumadan önce vitir namazını eda etmeyi.” (Buhârî, Savm. Müslim, Müsâfirîn )
     "Her ay üç gün oruç tutmak, bütün seneyi oruçla geçirmek demektir." (Buhârî, Müslim, Sıyâm )
     "(Ey Eba Zer!) Ayda üç gün oruç tutacağın zaman, on üç, on dört ve on beşinci günleri tut."(Tirmizî, Savm)
     Burada matematiksel bir hesap yapılmıştır. Her aydan üç gün tutulunca 3x10= 30 eder. Dolayısıyla da bir senenin günlerine tekabül eder. Çünkü işlenen her iyilik on misil olarak yazılır. 
     Fazla oruç tutmaya ısrarlı olanlar için en uygunu,Hz. Davud’un tuttuğu bir gün arayla olan oruçtur. Çünkü hadiste buyrulur ki:
   “Orucun en hayırlısı, Davud’un tuttuğu oruçtur ki bir gün tutar, bir gün de iftar ederdi.”(Buhari, Müslim)
Bütün konularda olduğu gibi oruç tutmakta da yukarıda kaynakları belirtilen hadislere göre hareket etmek gerekir. Çünkü Resulullah (s.a.v) bizler için örnektir. Her konuda onu takip etmeliyiz. Aksi takdirde bidatların içine girmiş oluruz. Oysa Resulullah “ bizim söyleyip yapmadığımız her şey bidattır, her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da Cehennem’liktir.”(Müslim) Buyurarak ümmetini bidatlardan uzak kalmayı, Kur’an ve Sünnet’e sarılmayı emretmektedir. Onun için namazımız, orucumuz, Kur’an okuyuşumuz, zikrimiz, tefekkürümüz ,imanımız ve her sahadaki yaşamımız Kur’an ve Sünnet’e uygun olması gerekir ki bidatlardan kurtulabilelim. Allah’a emanet olun!