Cenabı Allah insanoğlunu en kıymetli bir şekilde yaratmıştır. Çünkü insan aklı sayesinde iyilik ve kötülükleri birbirinden ayırt edebilmektedir. Kendisi için tehlikeli olan etkenleri sezebilecek yapıdadır. Cenabı Allah Buyurur ki: Andolsun, biz Ademoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz-güzel şeylerden rızıklandırdık, çoğundan üstün kıldık.   (“İsra:70

        İnsan denilen Ademoğlu, maddi ve manevi olarak değerini koruyabilmesi gerekir ki kıymet ve üstünlüğünü koruyabilsin. Aksi takdirde hayvanlardan farkı kalmaz. Hayvanlar dahi kendileri için zararlı olan şeyleri sezip kendilerini savunmaya çalışırlar. Yavrularını korumak için kendilerinden kat kat daha güçlü olan düşmanlarına saldırırlar. Elbette insanoğlu da kendisi için zararlı olan maddi ve manevi hastalıklardan korunması gerekir.

    Haftalardır domuz gribi gündemin birinci maddesi olarak yazılı ve görsel medyada yerini korumaktadır. Henüz hastalık ortada yokken Sağlık bakanı, şu kadar kişi hastalığa yakalanacak, şu kadar kişi ölecek diye rakamlar vererek uyarılarda bulundu. Şu anda da söz konusu hastalık bütün dünyaya yayılıp insanları tehdit etmektedir. Hastaneler dolup taşmaktadır. Kimisi sokaklarda maskeyle dolaşmaya başlamış, kimisi beklenti içinde, kimisi ne zaman aşı sırası bana gelecek diye düşünmekte, kimisi de bunun aslının olmadığı belki bir kısım ilaç firmaları havadan para kazanmak için böyle bir iddiayı ortaya attıklarını söylemektedirler.

        Sağlık bakanlığı yetkilileri, domuz gribinden korunmak için alınacak tedbirleri sık sık anlatıp bu tedbirlerin başında da temizliğe dikkat etmenin, sık sık el ve yüzlerin sabunlu suyla yıkanmanın, temiz hava almanın, öpüşme ve tokalaşmaktan uzak kalmanın, hapşırırken virüsün yayılmaması için ağız ve burnun mendille kapatmanın gerekli olduğunu vurgulamaktadırlar. Bundan önce de isimleri yeni duyulmuş, Aes, kuş gribi, deli dane gibi hastalıklar dünya gündemini işgal etti. Bir müddet de kene ısırması insanları korkutup park ve ormanlık gibi mesire yerlerine gitmelerini sınırlandırdı.

       Bu gibi hastalıklar ortaya çıkınca İslam dininin mucizeleri de anlaşılmaktadır. Şöyle bir gözümüzü kapatıp kendimizi bir ondört asır öncesine götürelim. O şartlarda elbise, beden ve mekân temizliğin ne olduğu bilinmezken, İslam dini cenabetten yıkanmayı, namaz ve diğer bazı ibadetler için abdest almayı şart koşmuş, Peygamber (s.a.v) da diş fırçalamayı, ağız ve burun yıkamayı, en az cuma günleri gusül yaparak ve temiz elbiseler giyinerek cumaya gitmeyi tavsiye etmiştir. Ayrıca mikropların rahatlıkla altında barındıkları tırnakların kesilmesi, koltukaltı ve eteklerin tıraş edilmesi, saç ve sakalın taranıp düzeltilmesi, balgam ve sümüğün rastgele yerlere atılmaması, yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması, pis beden ve elbiselerle ibadet edilmemesi, sıcak yiyecek ve içecekleri üfürerek  soğutmaması, yerken tıka basa mideyi doldurmaması, bulaşıcı hastalarla tokalaşmaması,bulaşıcı hastalar için karantina uygulanması gibi hastalıkların oluşmasını ve yayılmasını engelleyen tedbirlerin alınmasını da bizlere bildirmiştir.

         Yakın tarihe kadar Avrupalılar tuvaletin ve yıkanmanın ne olduğunu bilmiyorlardı. Ben Almanya’da birkaç sene kaldım. Almanya’ya ilk gidenlerin anlattıklarına göre, o dönemde Almanya’nın birçok yerinde tuvalet bulunmamaktaydı. Banyo olmadığı için yıkama yerine, bir bezle vücutlarını siliyorlardı. Zaten dikkat edildiği zaman günümüzde isimleri yeni duyulan hastalıkların çoğu Avrupa’dan dünyaya yayılmaktadır. Ben bunları anlatırken İslam’ın temizliğe ve hastalıkların yayılmaması için önerdiği tedbirlere dikkat çekmek istiyorum. Yoksa şu şartlarda Müslümanlar bu konularda da Avrupalıların gerisinde kaldıkları bir gerçektir. Çünkü Müslümanlar sosyal ilişkilerde, temizlikte, dilenciliği önlemede ve teknikte dinin önerdiği çalışmaktan uzak kaldıkları bir gerçektir. Ama dinin aslına bağlı kalındığı takdirde onların önünde olunacağından şüphemiz yoktur.

     İşte Abdest alınırken her an mikrop kapmaya müsait olan el, yüz, ağız, burun ve ayakların yıkanmasının, namazın sıhhatı için elbise, beden ve mekân temizliğinin şart koşulmasının nedenlerden birisi de mikrop kapmasının önlenmesidir. Cenab-ı Allah temizlenenleri övüp buyurur ki: “Şüphesiz, Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.’’ (Bakara: 222 )            

     Resululullah (s.a.v)  de “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim)  buyurup İslam dininin temizliğe verdiği önemi gözlerimizin önüne koymuştur. Yeter ki biz dinimizin özüne bağlı kalalım. Arkası kolaylaşır. Aşağıdaki hadislerde de buyrulur ki:

 “Misvak (diş fırçasını)kullanınız. Çünkü o,ağzı temizler ve Allah’ın rızasına vesile olur.”(Buhari)

      (“Peygamber (s.a.v,)  kabın içine solumayı veya kaba üflemeyi yasakladı.” (Tirmizî )

   "Hiç biriniz, ak­mayan durgun suya işemesin. Zira  Sonra ondan (su alıp) yıkanabilir.“ (Buhari)                                                                                                                                             “Bir yerde kolera olduğunu duyduğunuzda oraya gitmeyin. Koleranın olduğu bir yerde bulunduğunuzda da ondan kaçıp çıkmayın.” (Müslim)                                                                                                                           .    Peygamber (s.a.v),cüzam hastası olan birisine “geri dön (benimle tokalaşma) biatını aldık” buyurdu (Müslim)                                                                  “Hastalıklı deveyi sağlam devenin yanına bırakmayın.” (Buhari)                Görüldüğü gibi Resulullah’ın yaşayıp uyguladığı İslam, tüm olarak yaşanırsa domuz gribi ve diğer bulaşıcı hastalıkların önü tıkanır. Zaten şu anda önerilen tedbirler de beş aşağı beş yukarı Hz. Peygamberin ondört asır önce anlattığı tedbirlerdir. Bunlar maddi tedbirlerdir. Bir de manevi tedbirleri gözden geçirmemiz gerekir. Çünkü Şirk, fısk ve zulüm zirveye ulaşınca Cenabı Allah insanların üzerine felaketler gönderir. İşte Hz. Nuh kavmı, Ad ve Semud kavmı, Ebrehe, Firavun ve Nemrud kavimlerinin başına gelenler, Kur’an-ı Kerim’de geçmektedr. Bir hadiste Resulullah buyurur ki: Bir toplumda açık olarak fuhuş ortaya çıkıp yaygınlaştığı zaman, öncekilerde ismi duyulmayan hastalıklar aralarında yayılacaktır.”(Beyhaki)

     Dolayısıyla da günahlardan tevbe edip tedbirimizi de alarak Cenab-ı Allah’a yalvarmalıyız. Çünkü dua ibadetin özüdür.