Dün kendimize sorduğumuz soruyla başlayalım;

Yüksek doğurganlık oranları ne ölçüde düşük ekonomik kalkınmanın kanıtıdır?

Yüksek doğurganlık oranları daha düşük ekonomik kalkınma seviyelerinin göstergesi olabilir, ancak doğurganlık oranları ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişki karmaşıktır.

Pek çok faktör devreye girer.

Yüksek doğurganlık oranları genellikle daha düşük ekonomik kalkınmanın aşağıdaki yönleriyle ilişkilendirilir:

Eğitime Sınırlı Erişim

Ekonomik olarak daha az gelişmiş bölgelerde, özellikle kızlar ve kadınlar için eğitime erişim sınırlı olabilir.

Daha yüksek eğitim seviyeleri genellikle daha düşük doğurganlık oranlarıyla ilişkilendirilir.

Çünkü eğitimli bireyler aile planlaması hakkında daha fazla bilgiye, istihdam ve kariyer geliştirme için daha fazla fırsata sahip olma eğilimindedir.

Bu da çocuk sahibi olmayı geciktirebilir.

Bazı kadınlar çok daha cesurdur.

“Hem çocuk yaparım, hem kariyer!” demektedirler.

Sağlık Hizmetlerine Sınırlı Erişim

Daha düşük ekonomik gelişmeye sahip bölgelerde, üreme ve anne sağlığı da dahil olmak üzere kaliteli sağlık hizmetlerine erişim yetersiz olabilir.

Bu, daha yüksek doğurganlık oranlarına katkıda bulunabilen doğum kontrol yöntemlerine, aile planlaması hizmetlerine ve anne bakımına erişim eksikliğine neden olabilir.

Çocuklara Ekonomik Bağımlılık

Bazı düşük gelirli veya tarım toplumlarında, çocuklar yaşlılıkta bir emek kaynağı ve bir sosyal güvenlik biçimi olarak kabul edilir.

Çocuklar ya çobandır, ya da tarlada çocuk işçi.

Sonuç olarak, aileler daha sonraki yıllarda emek ve destek için daha fazla çocuk isteyebilir.

Çocuklara olan bu ekonomik bağımlılık daha yüksek doğurganlık oranlarına yol açabilir.

Kültürel ve Dini faktörler

Kültürel ve dini inançlar aile büyüklüğünü ve doğurganlık oranlarını güçlü bir şekilde etkileyebilir.

Bazı kültürlerde veya dini topluluklarda daha fazla çocuk sahibi olmak teşvik edilir veya hatta dini bir görev olarak görülür, bu da daha yüksek doğurganlık oranlarına yol açabilir.

Yoksulluk

Ekonomik geri kalmışlık daha yüksek yoksulluk seviyelerine yol açabilir.

Yoksulluk içindeki aileler kaynaklardan ve aile planlaması yöntemlerine erişimden yoksun olabilir, bu da aile büyüklüğünü kontrol etme durumunun azalması nedeniyle daha yüksek doğurganlık oranlarına yol açabilir.

Kadınların Güçlendirilmesinin Eksikliği

Düşük ekonomik kalkınmaya sahip toplumlarda, kadınların üreme tercihleri konusunda sınırlı karar alma gücü olabilir.

Her şeye aile büyükleri ve kocaları müdahil olabilir.

Genellikle daha yüksek kalkınma ile ilişkilendirilen daha fazla cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi, daha düşük doğurganlık oranlarına yol açabilir.

Kentleşme

Bölgeler ekonomik olarak geliştikçe, köyden kente göç hızlanır.

Kentsel alanlar, eğitime, istihdam fırsatlarına ve aile planlaması hizmetlerine erişimin artması gibi faktörler nedeniyle daha düşük doğurganlık oranlarına sahip olma eğilimindedir.

Yüksek doğurganlık oranlarının daha düşük ekonomik gelişmeyle ilişkilendirilebileceğini belirtmek önemlidir, ancak bu kesin bir ilişki değildir ve pek çok istisna vardır.

Üstelik ülkeler ve bölgeler ekonomik olarak ilerledikçe, doğurganlık oranları genellikle eğitime, sağlık hizmetlerine ve ekonomik fırsatlara erişimin artması nedeniyle azalır.

Ayrıca doğurganlık oranları pek çok karmaşık sosyal, kültürel ve ekonomik faktörden etkilendiğini biliyoruz.

Doğurganlık oranlarını azaltmanın her zaman basit bir doğrusal süreç olmadığını bilmek önemlidir.

Hükümet politikaları, toplum temelli girişimler ve uluslararası yardım programları, aile planlaması, sağlık hizmetlerine erişim ve kadınların güçlendirilmesi gibi konuları ele alarak düşük gelirli bölgelerde doğurganlık oranlarını düşürmeye yardımcı olmada rol oynayabilir.