*Memlekette toplumsal sorundan çok ‘bireysel’ şikayetler hep ön planda. Adımını attığınız bu kentin sokak ve caddelerinde karşılaştınız ilk adımda daha selamlaşmadan ‘şikayet’ dinlemek zorunda kalıyorsunuz. Genel sorunlar olsa ‘eyvallah…” Dert yakınanların yüzde 99’u bireysel mesele…

*Yerel basın mensubunu ‘can simidi’ gören görene. Öyle ilginç sorunlarla karşılaşıyorsunuz ki, aile meselesinden toprak anlaşmazlığına, komşusunun gürültü kirliliğinden aklınıza gelebilecek her türlü bireysel mesele sizi buluyor…

HERŞEYİN MUHABATISINIZ

Tam 40 yıldır yerel sorunları işleye işleye dilimizde ‘tüy’ kalmadı.

Bazı toplumsal sorunlar çözülüyor, bazıları ise yarıda kalıyor.

Şehrin genel sorunları yazmak elbette yerel medyanın görevi.

Yerel medya, şehrinde olup biteni mutlaka kamuoyuna duyurmalı.

Memlekette çözüm bekleyen o kadar sorun var ki, hemen her gün bu sütunlara aktarıyoruz.

Top artık ilgili mercilerde.

Yine bu kadar yazıp çizmemize rağmen ‘memnun’ olmayan kesim de vardır elbette.

Her şeyin muhatabı; yerel medya olabilir mi?

Hele şu günlerde yaşam mücadelesi veren ‘yerel medya’nın görevi o kadar güç ki?

Düşünün, bir cep telefonunun operatör sorununun muhatabını bile yerel medyayı görenler oluyor.

Şehir büyüdükçe, bireysel sorunlar hep ön plana çıkıyor.

Genel sorunlara bir yerde kulak vermek zorundasınız.

Çünkü, tüm toplumu ilgilendiren ‘melese’ herkesin meselesi.

Ya, bireysel sorunlara ne demeli?

İNCİR KABUĞUNU DOLDURMAYAN MESELELER

Düşünün, yıllardır mahkemelerin bile çözemediği ‘Arazi’ anlaşmazlığını bile  ‘memleket meselesi’ haline getirip yerel medyaya taşıyanlardan ‘Aile içi’ bir sorunu sizlerle paylaşanlara ne demeli?

Gazeteci ne yargıç ne de hukukçudur.

Komşusunun gürültüsünü, çocuk kavgasına varan bir incir kabuğunu doldurmayan meseleler bile bizleri buluyor.

Keşke bu memlekette ‘Bireysel sorun’lar kadar toplumsal sorunlar konusunda yerel medyadan destek istenilse.

Düşünün gece yarısı bir kayıp ilanı ya da elektrik kesintisi sorunundan kaynaklı meseleler; yerel basın mensuplarının telefonlarına ulaşıyor.

Çaresizlik içindeki yerel medya mensubu, karşısındakine ne diyebilir ki?

Gecenin 01.00’inde ‘kayıp ilanı’ için gazeteci aranılır mı?

Evet, Burası Batman…

Her şeyin muhatabı olan yerel medya mensubu aranabilir…

ŞEHİR BÜYÜYÜNCE…

1970 ve 80’li Yıllardaki ‘yerel gazetecilik’ dönemini hatırlıyorum.

Teknoloji’nin bu kadar gelişmediği 40-45 yıl öncesinde ‘nezaket’ kurallarının ön planda olduğu Batman, bir rüya kentti.

TPAO, TÜPRAŞ, Petrolofisi, Mobil ve BOTAŞ gibi petrol sektörlerinde görev yapan petrol emekçileri, eski Sendikacılar, Kamu kurumlarında çalışanlar ve esnaf, nezaketi ön planda tutardı.

Ve adımını petrol kentine atanlar, “Burası Doğu’nun Paris’i” derlerdi.

O dönemlerde renklilik vardı.

Düşünün, 1980’li yılların ortalarında, Batman’ın nüfusu 100 binlerdeydi.

Batman Çağdaş’ın günlük tirajı 1000’nin üzerindeydi.

O dönemlerde okurlar, o kadar düzgün ‘Okur mektubu’ yazardı ki, editörler noktasına virgülüne dokunmadan yayınlatırdı.

Mektuplarda ne hakaret ne de kimseyi incitecek bir ağır söz vardı.

Şimdilerde elektronik postadan gelen bazı mesajlar var. Hangi kelimeyi düzelteceksiniz diye 15 dakika zamanınızı alıyor.

1987 Yılında Batman’ın ilk günlük gazetesi Çağdaş’ta kompozisyon ve şiir yarışmalarında, dönemin Edebiyat öğretmenleri, liseli öğrencilere hayran kalırdı.

Kısacası, şehir büyüdü; bireysel sorunlar ön plana çıktı.

Kültürel etkinlikler başta olmak üzere bir çok alanda geriledik sanki.

Hiç unutmuyorum, ‘Kralların ve Ünlülerin Ressamı’ olarak bilinen Rahmi Pehlivanlı, vefatından önce geldiği Batman’da; gördüğü ve dünyanın son on yılda konuştuğu Ahmet Güneştekin’in büyük sanatçı olacağının altını söylemişti.

Bakın, son 30 yıldan bu yana kaç sanatçı yetiştirdik?

Bir zamanlar beyaz perdenin sanatçıları, film çekebilmek için Güneydoğu’da Batman’ın yolunu tutarlardı.

Özetle, şehir büyüdü.

O Rüya ‘Petrol Kent’ de geride kaldı…

Sağlıkla kalın…