Küçücüktün emekledin ve büyüdün

Büyüdükçe coştun

Coçtukça uzadı kolların

Sardın çevrende toplanmış insanları

Kucakladın bir ana gibi

besledin ve büyüttün onları

 

Bugüne kadar Batman’ın değişik yönlerini, ilişkilerini ve diğer şehirlerden farklı  olan fiziksel ve sosyal durumlarını yazdım hep. Bugünkü yazımda, yeni nesilin ve Batman’ı görmeyen insanların eski Batman’ın nasıl olduğunu ve gelişim süreçlerini anlatmaya çalışmya çalışacağım.

Batman, İluh adında, küçücük bir köydü; üzerinde durduğu kara altın, yeryüzüne  baş gösterdiğinde her yer panayır alanına dönüştü, renklendi ve kalabalıklaştı.

Rafineri kurulduktan sonra, az ilerisinde yönetim kadrosu için Amerikan kasabalarını andıran bir yaşam bölgesi inşa edildi. Bu bölgenin etrafına yüzme havuzları, tenis kortları, sinema ve eğlence mekanları serpiştirildi. Parlak cila sürülmüş gibi ışıklar içinde parıldayan bu bölge, çağdaş çalışma koşullarıyla birleşince, çevre illerde yaşayan insanların haricinde, batı illerinde yaşayanların da ilgi odağı oldu.

Büyüdükçe büyüyen bu küçücük köy önce nahiye, birkaç yıl sonra da ilçe oldu. On beş yirmi yıl sonra ise bağlı olduğu ilden daha büyük bir ilçeye dönüştü -ki bu süre bir şehir için çok kısa bir zaman dilimidir- Böylece Batman ve petrol, birbirini doğuran, birbirini besleyen iki ana oldu.

İlk evler, tıpkı annelerinin etrafında gelişigüzel oturan çocuklar gibi rafinerinin çevresine yapıldı. Bu evler hiçbir mimari özelliği olmayan korunak sayılabilecek evlerdi. Bir yanda en çağdaş yaşam koşulları sağlanırken, diğer yanda ilkel denilebilecek yaşam koşulları vardı. Batmanlılar bu iki yaka arasında yeniden eskiye, eskiden yeniye doğru bir köprü inşa etti ve her gün bir yakadan diğer yakaya, bu zıt yaşamın bilinmezliğini taşıyıp durdular. İlçenin büyümesiyle birlikte iki yaka insanı birbirine karıştı, Anadolu Toprakları gibi renklendi ve çiçeklendi. İnsan sıcaklığı, iklim sıcaklığıyla birleşince Batman’ın üzerinde durduğu toprak parçası da ısındıkça ısındı.

Rafinerinin çevresindeki evler gitgide dışa doğru yayılarak mahalleler oluştu. Merkezinde Birinci ve İkinci Cadde diye isimlendirilen birbirine paralel iki cadde, batı ve kuzey yönünde Diyarbakır Caddesi, Komando ve SSK Cadde’leri, güneyinde ise Gök Taksi diye anılan bölge; ilçenin belli başlı hareket alanları oldu. Caddeler geniş değildi.. Bazı caddelerde asfalt vardı  ama sokaklarda asfalt ya da sert döşeme yoktu. Bir ara, Belediye sokak zeminlerini betonla kaplama girişimi oldu ve üç dört sokağa uyguladı ama sonrasında bütçe yetmezliği veya başka nedenlerden dolayı vazgeçti bu uygulamadan. Kış ış aylarında ve yağmurlu günlerde yerler hep çamurluydu. Çamur eski Batmanlılar için çok tanıdık ve âdeta hayatlarının bir parçasıydı, çünkü Batman’da herkes, her sabah elinde fırçayla bir önceki gün elbisesine bulaşan çamuru temizlerdi, o yüzden çamur ve fırça da hayatın bir parçası olmuştu eski Batman’da.

Şehirler için organik tanımı kullanılabilir mi bilmiyorum ama Batman’ı düşündüğümde, Batman’ın bir canlı gibi doğduğunui büyüdüğünü ve geliştiğini düşünüyorum. Şehirlerin doğması ve büyümesi çok uzun yıllar alır. Bu bazen yüz yıllar bazen de bin yıllardır ama Batman’ın doğduktan sonra büyümesi ve gelişmesi, tarih dilimi için anlık bir zaman süresidir. Bu yünüyle Batman’ı, bir an önce büyümek isteyen sabırsız, sevimli ve haylaz bir bir çocuğa benzetebiliriz bence. İşte Batman’ı diğer tüm şehirlerden ayıran diğer bir özelliği.