*Batman’ın ilk Sağlık memuru Artvinli Nurettin Bağcı’nın oğulları emekli Edebiyat Öğretmeni Mustafa ile sanatçı Yüksel, tam bir Batman gönüllüsü. Çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği petrol şehrini unutamıyorlar…

*Bağcı, ailesi 1990’dan sonra bu şehirden ayrıldı ama onların gönülleri hep burada. İkinci memleketleri olan Batman’ı unutamıyor Bağcı ailesi. Yalova’da sanatçılık yapan Yüksel Bağcı, petrol şehrinin 50 yıl öncesini değerlendirmiş…

BU ŞEHRE GÖNÜL VERENLER…

Batman’ın ‘petrol kasabası’ olduğu dönemlerde ‘kent’ tabiri caizse Birleşmiş Milletler gibi hep topluluktan insanı barındırıyordu.

Amerika, Kanada ve Almanlı petrolcüler, 1960’lara kadar Batman’ın petrol sektöründe çalıştı.

O dönemler Batman, kabuğuna sığmayan bir petrol kentiydi.

Dönemin ilk kamu yöneticileri, görevlileri ve memurları, yıllar geçse de hala adlarından söz ettiriyorlar. Bu şehrin dününde ‘iz’ bırakan isimlerden biri de ilk Sağlık memuru-şefi Artvinli Nurettin Bağcı idi. 

1962 ila 1994 Yılları arasında Batman Sağlık Teşkilatı’nda görev yapan Bağcı’nın, çocukları burada doğdu, burada yetişti.

‘Batman’ kültürüyle yetişen o eski jenerasyon her yerde bu şehrinin birer ‘Turizm elçisi’ gibi…

Bir süredir Yalova’ya yerleşen sanatçı Yüksel Bağcı, 50 yıl öncesinin ‘Petrol Kenti’ni o kadar güzel özetlemiş ki…

Bugün, Batman gönüllüsü Bağcı’nın yazısından aldığım alıntıyı sizlerle paylaşmayı bir görev bildim…

“BATMAN KOKUSU…”

Sanatçı Yüksel Bağcı’nın yazdığı ‘Batman Kokusu’ başlık yazı, bu şehrin dününü bize anlatıyor.

Sanatçı Bağcı, Batman’ın dününü bakın nasıl yazmış;

“Eğer bir koku size kendinizi iyi hissettiriyorsa mutlaka güzel bir anısı vardır ve o koku sizi zaman tüneline sokup aynı güzel duyguları hissetmenize vesile olur. Batman Siirt'e bağlıyken bazen vilayetten köylerdeki sıtma hastalarını kontrol amacıyla bir araç gelirdi, babam da bu araçla köyleri dolaşır, teftişe çıkardı.

Araç Amerikan Willys Jeep’ti, etrafı muşamba ile kaplı mavi renkte ve benzinli modeldi.

Babam, bazen beni de yanında götürürdü.

Aracın içi dehşet benzin kokardı, ne zaman yoğun benzin kokusu alsam o günler aklıma gelir.

Aynı şekilde komşumuz merhum Halit Gürcü amcamız biz çocukları çalıştığı Batı Raman kampına, kırmızı renkli TPAO’ya ait ‘Fargo’ kamyonetle götürürken de aynı kokuyu alırdım.

Zift kokusu aldığımda Ağustos sıcağında eriyen asfalt nedeniyle ayakkabımızın yapış yapış olduğu günler gelir aklıma...

Ara sıra rafineriden gelen kötü kokunun tarifi yok, buralarda da almadım ama keşke o günler geri gelse de biz aynı kokuyu çeksek...

Naftalin kokusu duyduğumda, hemen peronun bitişiğindeki ‘Antep’li gelir aklıma.

Lastik ayakkabı kokusu ise beni hemen Elma pazarındaki ayakkabıcılara götürür...

RÜŞTÜ HOCANIN RENKLİ RAFLARI

Aslen Aydınlı olmasına rağmen yılları Batman’da geçen Rüştü Kaya da Site’de eski Petrol Ortaokulu öğretmenlerindendi. Bir ara tayini başka bir İl’e çıkarılınca, bir süre ‘Öğretmenler Kitapevi’nin işletmeciliğini yapan merhum Kaya hocayı da şöyle hatırlatıyor bize Bağcı;

“Ya kitap kokusu?

Merhum Rüştü Kaya hocamızın kırtasiye dükkânı vardı, okul öncesi babam bizi oraya götürürdü, renk cümbüşü içinde rafları seyre dalardım...

Pasajların da kendine has farklı kokuları vardı.

Japon pasajında kına, kaçak çay ve parfümeri karışımı değişik bir koku olurdu.

Çankaya pasajında ise elektronik eşya ve saatlerden mi kaynaklanıyor bilmem, daha ağır koku olurdu.

Perondan geçerken ağır bir rutubet kokusu, Karşıyaka Mahallesine giderken de İluh deresinden kötü kokular gelirdi.

Ama dedim ya o günler geri gelsin, mis gibiydi mis...

Gör Pasajı’ndaki Kolonyacı Bereket zaten efsaneydi, bütün pasajı saran kokusu vardı.

Sümerbank'ın da kendine has bir kokusu vardı, her gittiğimizde merhum Kemal abi bizi çok iyi karşılardı.

Ya Lokanta 74 teki Mahmut Ustanın sabahları yaptığı paça çorbasının kokusu...

Nerde şimdi, asla bulamazsın…

TEKEL CADDESİ’DEKİ SARAY EKMEK FIRINI

Batman’ın ekmek fabrikalarında çıkarılan ‘ekmek’lerin de kokusunu unutmamış Yüksel Bağcı.

“Gel de Eski Tekel Caddesi’ndeki Saray ekmek fırınında Tahir Baysal Amca’nın ekmeğini bul’ diyen Bağcı, bizi bu şehrin ‘zaman tüneline’ götürüyor;

“Eski ekmek kokuları da yok şimdi.

Eski Tekel caddesindeki Saray ekmek fırınındaki Tahir Baysal Amcanın ekmeğini gel de bul şimdi...

Geçenlerde elime bir eski blendax şampuan geçti, bir kokladım, direk site havuzundaki günler geldi aklıma.

Çukurova gömlekçisi Emin Atalay'ın dükkânı da sırf kumaş kokardı.

Sonradan çok samimi olduğumuz Fahri ve Necat Şengün kardeşlerin dükkânındaki boya kokuları da resmen kafa yapardı bizde!

Babam her aybaşı maaşını aldığında toplu alışveriş için Mehmet Kurt'un toptancı dükkanına giderdik, oranın da kendine has özel kokusu vardı.

TPAO da staj yaparken öğlen yemeğini bazen Beyaz Saray'da yiyorduk. Orada üstüne serpilen tarçınla birlikte sıcak sütlaç veriyorlardı, tarçın kokusu beni hep o günlere götürür ama o tatlar nerde?..

Birinci caddede İspir'li Mahmut-Remzi Şahin kardeşlerin çalıştırdığı Toros Pastanesi vardı, yağlı çubuğu efsaneydi, gördüğüm yerde alıyorum ama nerde o lezzet...

Son olarak da bir koku daha var ki, o da herhalde Batman'a özgü bir şeydi.

Sıfır araba alanlar asla koltukların üstündeki naylonları sökmezlerdi, çünkü kısa sürede satarlardı ve bütün araçlar naylon naylon kokardı.

Evet kokulardan girdik, 45-50 sene öncesine gittik yine...

Bu vesileyle andığımız ebediyete göçmüş tüm hemşehrilerimizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz...”