Dünden devam

Mart ayının son günlerine yaklaştığımız şu zaman sürecinde ülkemizin mevsim normallerinin çok altında bir soğuk hava dalgasıyla karşılaşması ve onlarca kentin hala karla kaplı olması meselesi ile olarak dünkü yazımda bir değerlendirme yapmıştım. Bir yazı yetmediği için bugün de konumuza devam etmek istiyorum.

Dünkü yazımın sonunda bir rapora dikkat çekmiştim, şu paragrafı bilgilerinize sunuyorum: “270 yazar ve 195 hükümet tarafından nihai hale getirilen ve onaylanan II. Çalışma Grubu rapor, iklim değişikliğinin ekosistemler ve toplumlar üzerindeki etkilerini, bunların kırılganlıklarını ve mevcut ve gelecekteki değişikliklere uyum sağlama kapasitelerini göz önünde bulundurarak inceliyor. Artan emisyonların insanlar ve çevre için oluşturduğu riskleri vurguluyor ve farklı bölgelerin ve doğal sistemlerin güvenlik açıklarını analiz ediyor. Raporun ana bulguları ise şöyle: İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının neden olduğu iklim değişikliği, toplumları ve dünyanın doğasını, insanları öldürmek, gıda üretimine zarar vermek, doğayı yok etmek ve ekonomik büyümeyi yavaşlatmak da dahil olmak üzere katlanılmaz ve geri döndürülemez risklere maruz bırakan, doğaya ve insanlara yönelik yaygın kayıplara ve zararlara neden oluyor. İklim değişikliği kaynaklı kayıp ve zararlar, daha fazla ısınma ile hızla artacak ve çoğu durumda insanların ve doğanın uyum sağlayamayacağı riskler yaratacak. Emisyonlar yalnızca şu anda planlanan oranda azaltılırsa, ortaya çıkan sıcaklık artışı gıda üretimini, su kaynaklarını, insan sağlığını, kıyı yerleşimlerini, ulusal ekonomileri ve doğal dünyanın çoğunun hayatta kalmasını tehdit edecek. Daha hızlı emisyon kesintileri bunu önlemenin tek yolu olacak.”

**

**

BARAJLAR TAŞMA TEHLİKESİYLE KARŞILAŞABİLİR…

Evet, bilim insanları küresel soğuma beklemiyor, aksine küresel ısınmanın devam ettiğine dikkat çekiyorlar.

Kuraklık felaketini iliklerimize kadar hissettiğimiz bir zaman diliminde başlayan etkili kar ve yağmur yağışlarına milletçe son derece sevindiğimize inanıyorum.

Kuraklık nedeniyle İstanbul gibi büyük kentlerin içme suyu ihtiyaçlarını karşılayan barajların etkili yağışlar ardından hızla dolmaya başlamasını son derece sevindirici bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

Öyle etkili yağışlar devam ediyor ki önümüzdeki günlerde başta İstanbul olmak üzere bir çok kentin çevresindeki barajların taşma tehlikesi yaşayacaklarına kesin gözüyle bakabilirsiniz.

Şu anda maksimum seviyeye ulaşmış barajlardaki suyun kontrollü şekilde boşaltılmaması halinde tehlikeli taşkın durumları yaşanabilir, çünkü meteorolojiye göre etkili yağışların devamı bekleniyor.

Bilimsel mühendislik hesaplarına göre inşa edilseler bile, doğaya yönelik her müdahale, nehirler ve çayların önüne konulan her engel bir gün büyük tehlikelere davetiye çıkarabilir.

Barajlardan kaynaklı ciddi bir tehdit yaşanmaması için dua edelim. Bu girişin ardından esas konuma döneyim.

**

**

Değerli Okurlar, ülkemizde etkili olan yağışlar ve soğuk havaya bakan nicelerinin, “Küresel Isınma’dan, Küresel Soğumaya mı Gidiyoruz?” diye düşüncelere kapılmasını normal buluyorum.

Bazılarımız bu gelişme karşısında bilim insanlarının ‘Küresel Isınma’ diyerek yanıldıklarını düşünüyorlar.

Küresel Isınma tehdidi geçmediği gibi, her zamankinden daha yakın bir tehlikedir düşüncemde bir değişiklik yok.

Dünyadaki ormanların hızla yok edilmesi, vahşi tarım sulamasının sürmesi, fosil yakıttan vazgeçmememiz halinde dünyamızın geleceğiyle oynadığımızın bilincinde olmalıyız.

Ülkemizde veyahut başka bazı ülkelerde etkili yağışlar epey sürse bile, dünya gerçekliği değişmiyor.

Bakınız, kutuplardaki buzlar hızla erimeye devam ediyor…

Geçen yıl Batman TED Kolejinde öğrencilerle küresel ısınma ile ilgili bir söyleşiye katılmıştım. Okul Müdürü Sayın Hasan Erdal, 21. Yüzyıla girdikten sonra kutuplardaki buzulların yüzde 20 eridiğine dair bilgiyi öğrencilere aktarırken, “Vallahi bu gelişmeyi öğrendiğimde ürperdim. Sayılı yıllarda yüzde 20 erime korkunç bir gelişme” diye konuşmuştu.

Maalesef tehlike devam ediyor. Sorunun kaynağı ile ilgili bilimsel bilgileri bir kere daha bilginize sunuyorum: “Son 100 yılda sanayi devriminin tamamlanması, fosil yakıtlarının artması ve atmosfere salınan karbondioksit başta olmak üzere diğer sera gazların artışı nedeniyle sıcaklıkların artması buzulların erimesini de beraberinde getirdi. Günümüzde dünya nüfusunun hızla artması, ulaşım sistemlerinin modernleşmesi ve endüstrileşmenin gün geçtikçe ilerlemesine bağlı olarak giderek artan tüketicilik ve küresel dünya ekonomisinin varlığı sera gazlarının atmosferde birikmesi ve küresel ısınma ile sonuçlanmaktadır. Dünyayı tehdit eden etkenler şöyle özetlenebilir: Hava, toprak, su kaynaklarının kirlenmesi, küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliği, temiz su kaynaklarının giderek azalması, erozyon, toprağın bozulması, biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması ve dolayısıyla doğal kaynakların yok olmaya başlaması, plansız sanayileşme, sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımının giderek yaygınlaşması, gerekli çevresel önlemler alınmadan, arıtma tesisleri kurulmadan, geri dönüşüm alanları hazırlanmadan üretime geçen sanayi tesisleri veya sanayi bölgelerinin, ormanların tahribinin, yangınların, arazilerin yanlış kullanımının, erozyonun, aşırı otlatma sonucu doğal bitki örtüsünün tahribinin, maden, kireç, taş ve kum ocaklarının faaliyetleri…”

Kendi elimizle dünyanın geleceğiyle böyle oynamaya devam edersek, küresel felaketler insanlık ailesini tehdit etmeye devam edecektir. Daha yaşanabilir bir dünya için mücadeleye, aydınlanmaya devam diyenlere selam olsun diyerek yazımı bitiriyorum.