*Batman-Siirt il sınırını belirleyen Beşpınar/Alenz köyüne varmadan Kurukavak-Hamduna köyünün tabelası gözümüze ilişiyor. Bir zamanlar Ezidi azınlıkların göç etmeden önce yaşadıkları köylerde, anlattıkları öyküler tekrar kulağımda çınlandı…
*İnce uzun bir yolda ilerleyen aracımız, Ezidi köyü olan Kurukavak köyüne doğru alırken, köye varmadan yayla yolculuğuna çıkan göçerlerin sürüleriyle karşılaşıyoruz. Berivanlar, günün son süt sağımından dönüyor. Batman, Siirt il sınırındaki yerleşim birimleri önceleri yüzlerce Ezidi köyünü barındırırken, günümüzde ise iki elin parmaklarını geçmiyor. Köyler duruyor oldukları yerde ama ne yazık ki oranın sahiplerinin çoğu yok artık…
1849 ANISININ CANLANDIĞI ÇEŞME
1970’li Yılların sonuna kadar bölgenin şen köylerinden biri Beşiri ilçesinin Kurukavak köyü idi.
80’li Yıllardan sonra Ezidi’lerin göçü ilk kez bu köyden başlamıştı.
70’li Yılların ortalarında yaşanan bazı olaylar, diğer azınlıklar gibi Ezidiler’e de acı bir şekilde yansımış ve onların yurtdışına göç etmelerini tetiklemiş.
Batman Ovası’nda yine de az da olsa Ezidi’lerin yaşadığı köyler var ama bizim yolumuz anlamlı bir etkinlik için Kurukavak/Hamduna köyüne düşüyor…
1849 Yılında bir grup İngiliz bilginle Güneydoğu’da incelemelerde bulunan İngiliz bilgin arasında Henry Layardin de varmış.
İngiliz bilginler, Kurukavak köyüne vardıklarında aralarında Layardin, rahatsızlanıyor… Layardin, tam iyileşmeyince diğer İngiliz bilginler programlarını tamamlamak zorunda oldukları için köyden ayrılmak zorunda kalıyorlar… Layardin ise 3 aylık tedavi sonucu Kurukavak’ta kendine geliyor ve iyileşiyor.
Layardin, Kurukavak’tan ayrılırken orada yaşadıklarını ve kendisini sağlığına kavuşturan Ezidi topluluğundan gördüğü samimiyeti ve duygularını günlüğüne yazıp Kurukavak/Hamduna köyünün haritasını çıkarmış.
Henry Layardin Nemrut, Fırat ve Dicle nehri civarlarında araştırma yapan bir arkeolog.
Britanyalı gezgin, çivi yazısı uzmanı, sanat tarihçisi, teknik ressam, koleksiyoncu, yazar ve aynı zamanda diplomat da yapan Layardin, Nemrut’ta da kazılar yapmış…
Layardin’in dördüncü kuşak torunlarından Jon Gest, Kurukavak köyü ile ilgili bir haberi görünce ilgisini çekmiş.
Dedesinin anı kitabından tedavi gördüğü köyün Beşiri-Kurukavak olduğunu teyit eden Jon Gest, 1981 yılında soluğu Türkiye’de alıyor ve ilk durağı da ‘Kurukavak köyü’ oluyor…
EZİDİ’LERİN ÖNCELİKLİ İSTEĞİ ‘SU’ OLMUŞ…
43 Yıl önce Kurukavak köyünde Ezidi’ler, henüz Almanya’nın yolunu tutmadan konukları Jon Gest, olmuş.
İngiliz Gest, Kürtçe ‘Rusipi’ bir diğer adıyla yüzü ağarmış, gün görmüş, tecrübeli ve bilgi sahibi Ezidi’lere teşekkür ediyor;
“Dedemin sağlığına kavuşmasında bu köyün emeği büyük. Dedem, günlüğünde burası için çok güzel notlar almış. Dileyin, benden ne isterseniz... Ne gibi ihtiyacınız varsa karşılamaya hazırım.”
Ezidi’ler de hep birlikte a aynı istekte bulunmuş ve içme suyu isteğini belirtmişler.
Kurukavak’a su hattının taşındığı Beşpınar/Alenz köyünün de taleplerini karşılamış John Gest…
Ilısu-Veysel Eroğlu Baraj gölü havzasının kıyısına konuşlanmış köy görüş alanımızda artık.
Köye doğu hafif kıvrımlarla ilerleyen yol, köyün girişinde bulunan mezarlığın önünden uzanıp gidiyor.
Mezarlıktaki lahit mezarlıklar görkemli gözüküyor… Ezidiler ibadetlerini yüzlerini günde iki defa güneşe dönerek yaptıkları için mezarlıklarını da doğuya, yani güneşin ilk doğduğu yöne doğru kuruluyorlar. Güneşin figürü Ezidilerin mezarlıklarında ilk fark edilen semboldür.
KURUKAVAK’TA BİR BAŞKA BAHAR
Jon Gest ve dedesinin anısı için ‘Anma etkinliği’ düzenlemek için Almanya’nın farklı şehirlerinde oturan 200’e yakın gurbetçi Ezidi Beşiri-Kurukavak’ta inşa ettikleri 2 katlı modern konut’ta bir araya gelmiş.
Izgara ve yöresel yemekler… Ayran ve diğer içecekler için açık büfe oluşturulmuş.
Bahar mevsimiyle birlikte Kurukavak’ın etrafında rengarenk çiçekler arasında Ezidiler, Jon Gest’in yaptığı çeşmenin başında toplanıyor.
Mayıs ayının ortasında baraj havzasının estirdiği meltemsi havayı hissetmemek elde değil.
Kekiklerin kışkırtıcı kokusunu takip ederek, Ezidi’lerin ‘anma’ etkinliği için bir araya geldiği eve doğru ulaşıyoruz.
Almanya’da tanıştığımız bazı dostlarla selamlaşıyoruz.
Bir grup gurbetçi Ezidi ile köyün ortasında 1981 yılında Jon Gest’in Midyat taşından yaptığı çeşmeye dokunuyoruz.
Eski taş evlerin yerine tamamen beton yapıların aldığı köyün sokaklarında dolanıyoruz.
Yurtdışında yaşayan Kurukavak’lı bazı gurbetçi Ezidi’ler, tatillerini geçirmek için evlerini onarmış ya da yeni bir ev yapmış.
Köyde bazı evlerin onarım görüp yaşanılası bir konuma girdiğini görünce seviniyoruz.
Bu zengin ve kadim kültüre sahip topluluğa karşı son dönemlerde gelişen olumlu yaklaşımlar; Ezidi’lerin artık köylerine dönme isteği arttırıyor.
Kurukavak mezarlığından da anlaşılıyor ki, yürekleri hep köklerinin olduğu bu topraklarda…
Özetle; yüz yıllar boyu süre gelen eziyetlere rağmen, inançlarını ve en önemlisi kimliklerine bağlı olan bu kadim halkın topraklarından asla vazgeçmeyecekleri, er ya da geç bir gün baba topraklarına dönüp kültürlerini özgürce yaşayacakları özlemiyle büyük umutlar beslemekteler.
Bu dileklerinin gerçekleşmesini içtenlikle diliyorum…
Sağlıkla kalın…