**Hasankeyf’in eski yerleşim birimi, herkese ‘veda’ etmeye hazırlanıyor. Dicle nehri kıyısındaki tarihi mekan, bu yılın sonunda suya gömülecek. On binlerce kişinin Hasankeyf figürlerini aldığı o tarihi Çarşı da yok artık…

**Büyük bir emek ve sanat barındıran eski Çarşı’nın yıkımı öncesinde son kez gördüğümüz tarihi Çarşı’ya yıllarını veren esnaf ise hüzün doluydu.

150 YILLIK ÇARŞIYDI…
Hasankeyf kalesinin dibindeki 150 yıllık çarşısında son yolcu belki de O’na yıllarca komşu olan El-Rızk minaresinin gövdesi ise cami sütunu olacak.

O eski çarşıyı görünce yerli ve yabancı konukların içi kıpır kıpır olurdu.

Tarihi kaleye çıkanlar önce o çarşıda soluğu alır, sonra da Yolgeçen Hanı’na konuk olurdu.

Tarihi canlı canlı okumak ister gibi konuklar gördükleri o çarşıdaki tarihi dokuları dikkatlice incelerdi. Dicle nehrinin gücüne direnemeyen köprün ayaklarından biri suya karışıp sürüklenmiş olsa da o eser yıllardır ayakta.

Yakın geçmişe kadar insanlara barınak ve iş yeri olan eski konak ve mağaralara baktıkça hüzünlenmemek elde mi?

İşyerlerinin altından çıkan hamam ve medrese ise bu tarihi şehrin ne kadar zengin bir kültüre sahip olduğunu gözler önüne seriyor.

TARİH KOKAN GÜZERGAH…
Her köşesi tarih kokan Hasankeyf’in 150 yıllık çarşısı yer yer parke taşı döşeli o sokak artık yerli ve yabancı konuklara kapalıydı. İşyeri sahipleri, eşyalarını topluyorlardı. O güzergahta yürürken, 25-30 yıl öncesinin şen tarihi sokağı bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden.

Kireç ile taştan yapılmış o işyerlerini yıkımdan önce sok kez gördük.

O tarihi sokakta sanatçıların sesleri yankılandı kulağımızda bir an…

Hasankeyf’e özgü yöresel yemeklerin yapıldığı restaurant ve lokantalar çoktan kepenk indirmişti Dicle nehri kıyısında.

Öncesinde yüzlerce yılık hazin duruşlu o tarihi güzergah da bazı konuklar ile esnafa veda eder gibiydi.

DÜNYANIN EN ZENGİN TOPRAĞI
Tam 130 yıl süreyle Selçuklulara başkentlik yapan Hasankeyf, Moğolların saldırısında en büyük tahribatı yaşamıştı.

El-Rızk Cami ile minaresinin karşısındaki Selçuklu dönemine ait hamam ve medresenin üzerinde 150 yıl öncesinde inşa edilen işyerleri ve altındaki tarihi eserlerden kimse haberdar değildi. Bir yıkım yeni bir tarihi gün yüzüne çıkarmıştı.

Bu toprakların kültür açısından dünyanın en eski ve zengin toprağı olduğunu Hasankeyf müzesindeki eserleri görünce anlıyoruz.

Keşke bu tarihi kültürleri koruyabilseydik diye de kendi kendimize hayıflanıyoruz.

54 YILLIK YOL
Hasankeyf’in tarihi çarşısından ayrıldıktan sonra bir de Dicle nehri kıyısındaki Suçeken (Şıkefta) Urganlı, Kılıç ve Kesmeköprü güzergahına düştü.

Dicle nehri üzerinde 1001 metre uzunluğundaki yeni köprünün trafiğe açılmasıyla yıllarca tarihi ilçeye hayat veren eski yolun bir bölümü trafiğe kapanmıştı.

1965 Yılından beri o güzergah da kapatılınca köylüleri hüzün sarmıştı.

Yol hikayesini, Suçeken köylülerinden dinledik. Onlar yolla ilgili geleneksel masal anlatıcısı gibi anlatmaya başladılar…

Kısacası; Hasankeyf’i hazan mevsiminde hüzün sarmış…