Dünden devam

Değerli Okurlar, geçen hafta içerisinde ziyaret ettiğim zihinsel ve bedensel engelli bir Suriyeli vatandaş ile ilgili dünkü yazımda acı bir gerçeğe dikkat çekmiştim. Heyet Raporunda verilen bu düşük oran nedeniyle engelli aylığı alamadığı gibi, evde bakım için gerekli koşulları taşımasına rağmen o haktan da mahrumdu.

Bu ağır engelliye, aile nüfusları üçten fazla olmak şartıyla her Suriyeli vatandaşa verilen aylık 120’şer TL’lik yardım dışında bir ücret verilmiyordu.

Basit bir meseleden söz etmiyorum. Anayasada ifadesini bulan ‘Sosyal Devlet’ için maalesef gerekenler yapılmıyor.

Altını çizerek bir kere daha ifade ederek yıllar önce de dikkat çektiğim cümlemi hatırlatayım: ‘İstisnasız bütün ihtiyaçlarını aile fertlerinin yardımıyla gideren bir hasta için yüzde 87 raporu veren Sağlık Kurulu Heyeti, buna rağmen ‘Ağır Özürlü’ ifadesinin karşısındaki seçeneğe ‘evet’ ibaresini yazmamıştı. Üstelik o hasta kanser tedavisi de görüyordu.

Bunun anlamı şudur; o hasta istediği kadar yatalak olsun, devletin kendisine tanıdığı haklardan yararlanamaz. Kendisine bakan bir kişiye aylık bağlanamaz…’

Dün de böyleydi, bugün de böyle. Pandemi sürecine kadar pek çok ağır yatalak hastaya düşük oranlar veriliyor. Bu kabul edilebilir bir şey olabilir mi?

**

**

HAYIRSEVERLERİN İNSAFINA TERK EDİLEMEZLER…

İnsanlar, ‘hayat’ denilen yolculukta çok büyük sıkıntılarla karşılaşabiliyor.

Çok zorlu şartlarda bir hayata/yaşama mahkum olabiliyor.

Çok sağlıklı insanlar bile beklemedikleri bir zamanda;

hastalık,

trafik kazaları,

iş kazaları,

savaşlar,

doğal afetler vb gibi nedenlerle sakatlanarak(Engelliller/Yatalak olarak) ömür boyu yatağa mahkum olarak hayatlarına devam etmek zorunda kalabiliyorlar.

Yine hayatın akışında belli bir yaştan sonra insanlar ihtiyarlık dönemine geçiyor. İhtiyarlık ve eşlik eden bir hastalık olduğunda insanların yatağa mahkum olması kadar doğal bir durum olamaz.

Bu sıkıntının ne demek olduğunu bizler bilemeyiz, ancak yaşayanlar bilir…

Madem durum tam da böyledir, hayat mücadelesinde çok ağır imtihandan geçen insanlarımız iyilikseverlerin, hayırseverlerin yardımlarına muhtaç edilmemelidirler…

Anayasa hükümleri çok açık; ülke idaresi ‘sosyal devlet’ olarak tanımlanıyor. Zor duruma düşen tüm insanlarımızın devletin koruyucu gölgesine alınmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı defalarca Valiler ve diğer devlet yöneticilerine alana inip, zor durumda kalanları gözetmelerini istemiştir.

Sosyal Devlet, sıkıntıya düşen, yatalak olan, engelliler kervanına katılan tüm vatandaşlarını gözeten, koruyan devlettir. Engellilerini gözetmeyen, korumayan, sadaka ve yardımlara muhtaç eden devlet, sosyal devlet değildir…

**

**

Mevcut siyasi iktidar döneminde sosyal devletin gereği çok olumlu adımlar atılmış, ağır hastalara ve bakıcılarına maaş ödemeleri yapılmaya devam etmektedir.

Ancak yatalak duruma düşmüş insanlarımız uygulamada birilerinin insaflarına terk edilmektedir.

Açıkça ifade edeyim; en saygı gösterdiklerim hekimlerdir. Ancak bir vatandaş eğer hasta bezi takıyor, aile fertlerinin yardımlarıyla hayatını devam ettirebiliyorsa, bu vatandaşı devletin kendilerine sağladığı Evde Bakım Hizmetinden yararlandıracak bir sağlık kurulu raporuna onay vermeyen hekimler varsa, onları eleştirmekten, insafa çağırmaktan çekinmem…

Hayır hayır bu konuda devleti eleştirmeyeceğim, suçlamayacağım.

Çünkü bütün yasalar hasta ve mağdurlardan yana.

Suç uygulayıcılarda…

Her zaman ifade ettiğim gibi yine diyorum; düşünceme göre devlet; 75 yaşını aşmış her vatandaşına yaşlılık maaşı vermek yerine, onlara ve bakıcı aile fertlerine evde bakım maaşı vermelidir.

Yani; 75 yaşına basan her vatandaş herhangi bir heyet raporuna gerek kalmadan ağır engelli gibi sosyal aylıklar almalıdır.

Bunu hükümete önerecek Vekillerin yolunu gözleyeceğim…

Zor duruma düşmüş her vatandaşın sosyal açıdan korunması, güvence altına alınması için herkesi duyarlı olmaya davet ediyorum.