Enkaz kelimesi TDK Sözlüğünde: ‘Yıkıntı, döküntü, çöküntü’ olarak tanımlanmış. Bu kelime her dilde hemen hemen aynı anlamı ifade ediyor. Insan mezarı olan bir enkaz tanımı hiçbir dilde yoktur.

   Depremlerin yarattığı acıyı anlatmaya gerek yok, bu herkesin bildiği ve hissettiği bir duygudur. Deprem sonrası çöken binaların altında kalan insanların yaşadıklarını düşünürsek eğer, eminim her bir insanın o anlarda yaşadığı trajedi birkaç kitapla anlatılamaz, çünkü insanoğlu çok yönlü bir yaratıktır ve farklı tüm zamanlarında hep farklı bir dünyası oluşur ve o dünyanın içinde dolanır, yükselir ve iner, gezindiği alanlar o kadar o kadar geniştirki, kendisi bile hayrete düşer bu genişliği görünce. İlk çağ filozofunun insana dair söylediği, “İnsan koca dünyada bir noktadır, ama her insanın içi koskocaman bir dünyadır.” İfadesi, insanı en iyi tanımlayan vecizdir bence.

   Normal zamanlarda “Sesimi duyan var mı?” cümlesini duyarsak, söyleyenin deli veya sapkıın olduğunu düşünürüz, ama bir enkazın altından geliyorsa bu ses, benliğimizin içerdiği tüm duygularımız o sesin sahibi ile harekete geçer, o an öyle güçlü hissederiz ki kendimizi, hemen atılıp o tonlarca ağırlığı cılız gücümüzle kaldırmaya yelteniriz, işte bu, insanların kardeşliği duygusudur. Öyle bir duygu yaşamasak, kaldıramayacağımızı bile bile hemen koşar mıyız o tonlarca ağırlığı kaldırmaya. Sınırlı gücümüzle yapabileceğimiz neyse onu yapmaya çalışırız ama o ses ömrümüz boyunca kulağımızı çınlatmaya devam eder.

   “Sesimi duyan var mı?” sorusu ilk kez 1992 Yılı Erzurum Depremi’nde TV ekranlarında yankılandı ve tüm ülkeye yayıldı ve sonrasında yas, derya oldu boğdu o sesi. O soru yedi yıl sonra acı bir çığlıkla 1999 Yılı Marmara Depremi’nde tekrar soruldu ama  bu defa o sorunun ne olduğunu bildiğimiz için yüreğimiz ateş topuna döndü yandıkça yandı. 6 Şubat 2023 tarihinde o soru acı feryatlarla yine soruldu. Bu seferki soru çok çetindi 1992-1999 yıllarının acılarını biriktirmiş bir sesle sorulmuştu o soru.

   “Sesimi duyan var mı?” bu soruyu hep meçhul birileri soruyor, biz ise hep birlikte ve yüreğimiz yanarak cevaplıyoruz o soruyu, “Evet duyuyoruz ve buradayız, tutun elimizi, davetlimizsiniz kurduğumuz kardeşlik sofrasına.