Son dönemde kadrolu olarak atanan Bekçiler sık sık yaygın medyada haber konusu olmaktadırlar.

Bekçilerin kimlik sorma hakları var mı, yok mu tartışmaları yapılırken, bazı mahkemelerin verdikleri kararlara da şahit olduk.

Önceki gece İstanbul’la ilgili ajanslarına düşen bir haberi okuduğumda, GBT sorgusu yapan üç bekçinin, bir kişinin bıçaklı saldırısıyla yaralandıklarını gözlemledim.

Bıçaklı saldırgan ancak silahla yaralandıktan sonra ele geçirilmiş.

Yaralı üç bekçi ile birlikte saldırgan da hastaneye kaldırılmış…

Bir tek saldırgan eğer üzerlerinde silah taşıyan üç bekçiyi bıçakla yaralayabiliyorsa, oturup düşünmek gerekir.

Bu bekçilere hiç yakın dövüş eğitimi verilmemiş mi?

Bunlar torpille bekçi yapılan, dayıları, torpilleri olan kişiler mi yoksa?

Ya da kesinlikle silah kullanmayacaksınız diye emniyet talimatları mı var?

**

**

Üç bekçiyi yaralayan saldırganın poliste pek çok suç kaydının olduğunu okudum.

Tehdit, hakaret, evden hırsızlık ve kasten yaralamadan suç dosyası kabarık biri toplumun arasında rahatlıkla dolaşabiliyor…

Suç dosyası kabarık, silah taşıyan üç güvenlik görevlisine bile bıçakla saldırabilecek kadar gözü dönmüş bir saldırgan gerçeği oldukça düşündürücüdür…

Doğrusunu ifade etmem gerekirse bekçilere üzüldüm.

Zavallılar kendilerini korumaktan bile aciz durumda ise, hangi suçu önleyecekler?

Tüm bekçilere yakın dövüş eğitiminin verilmesini öneriyorum.

Hayır hayır konum bekçiler değil. Suç ve suçlularla mücadelede nereye gittiğimizi sorgulamak istiyorum.

Ne yazık ki böyle kanı bozuk, saldırgan ruhlu insanlar toplumun başına bela kesilmişler…

Her tarafta kirli işlerle uğraşan, güçsüzleri tehdit eden, şantajla mallarına el koyan suçluların sayısı giderek artmaktadır…

**

**

HER VATANDAŞIN BAŞINA BİR BEKÇİ KOYAMAZLAR…

Ülkenin dört bir yanında olduğu gibi kentimizde de sürekli suç işleyenler oluyor.

Her bir bireyin peşine bir güvenlik görevlisi koyamayacağımızdan, emniyetle, polisiye tedbirlerle suçları engelleyemiyoruz ve engelleyemeyiz de…

Şu anda o kadar çok suçlu aramızda dolaşıyor ki sayısını tahmin bile edemeyiz…

Aramızda suç işledikleri halde mahkemelerin ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ kararı vererek salıverdiklerinin sayısını da tahmin edemeyiz…

Gün geçmiyor ki son bekçiler örneğinde olduğu gibi suç işleyenlerin ve dosyaları kabarık olanların haberlerini okumayalım…

Şantaj, hırsızlık, gasp, tecavüz, kasten yaralama, tehdit, hakaret gibi poliste suç kayıtları bulunan ve nice sabıka kayıtları olanlar toplum arasında rahat şekilde dolaşıyorlar.

Ve bunlar tekrar tekrar suç işlemekten de çekinmiyorlar…

**

**

Suç ve suçlularla mücadelede nerede hatalar yapılıyor, niçin sonuç alamıyoruz?

Sadece polisiye tedbirlerle suç ve suçlularla mücadele edebilir miyiz sorusunun doğru cevabını biliyor muyuz?

Sayısız dernek, vakıf üzerinden çocuklara, gençlere ve büyüklere dini eğitimler veriliyor.

Sayısız tarikat, cemaat, şeyh, sayısız müritleriyle gösteriş yapıyorlar.

Buna rağmen toplumumuzda neden suç oranları azalmıyor, aksine artıyor.

Kadına şiddet hız kazanırken, boşanmalar artış kaydediyor.

İyi de neden, nerede yanlışlar yapıyoruz?

Dini eğitim, laik eğitim serbest. Toplumumuz neden hayırlı yönde değişmiyor?

Suç ve suçlularla mücadelede nerede hata yaptığımızı tespit etmenin zamanı gelmiş ve geçmektedir.

Dini değerleri savunan, helal ve haram mevhumlarına inanan biriyim. Ancak Kapitalizmin ekonomik sistemimizi dizayn etmesi ile dini değerler çatışması bir realitedir.

Suç ve suçlularla mücadele için bütün sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin görüşlerinin alınması ve ülkenin her tarafında çalıştaylar düzenlenmesi gerektiğine inanıyorum.

Farklı görüşler bir araya gelerek ortak akılla hareket etmelidir.

Tez ve anti tezlerin çarpışmasından sentezler üretilerek çare aranmalıdır.

Daha huzurlu yarınlar dileğimle.