*45 Yıla yakındır gazeteciliği sürdürdüğümüz bu memlekette maalesef sorunlar dün olduğu gibi bugün de karşımıza çıkıyor hep. Elektrik kesintisinden ‘Kayıp İlan’larına, ‘İş Meselesi’nden ‘Su Kesintisi’ne varana dek ne sorun varsa bizi bulur.  Yani sorunlardan kaçış yok…

*Sorunlar bir yana, sizden sanki icraatçı kurumun başıymışsınız gibi hesap soruyor. Kurum ve kuruluşların yolunu tutacağına direkt şikayeti yerel gazetelere yapıyor. Üstelik bireysel sorunun takipçisiymişiz gibi gazeteciden hesap soran bazı çevreler, gece yarısı bile sizi rahatsız edebiliyor. Memlekette belki de en ağır yük yerel medyanın…

HEP BİREYSEL İŞLER ÖN PLANDA
45 Yıl öncesinde de manzara böyleydi şimdide aynı.

Gelecekte de bir şey değişmeyecek galiba.

Bildik bileli hep dert küpü olduk.

Neredeyse başı ağrıyana bile ilaç bulacak hale geldik.

Ne sorunlar bize gelmiyor ki…

 Bugün hafta sonu deyip biraz da okurlarımızla dertleşmek istedik.

O kadar sorunlar bize ulaşıyor ki sormayın gitsin.

Öncelikle bu ‘kayıp ilanları’ meselesine bir parantez açmakta yarar var.

Artık yeni düzenleme gereği ‘Kayıp İlanları’nı gazetede çıkarma zorunluluğu yok.

Nüfus ve Vatandaşlık müdürlüğüne başvuran vatandaşlar anında yeni cüzdanı alabiliyor.

Eskiden gazetede yayınlama zorunluluğu vardı ama şimdi o zorunluluk yok. Bunu hemen her vatandaşa söylüyoruz ama gelin de anlatın.

Örneğin saatler gece yarısı…

Telefonumuz ısrarla çalıyor ve açtığımıza bin pişman oluyoruz.

Telefonun ucunda ki vatandaş soruyor;

“Nüfus cüzdanımı kaybettim. Gazeteye ilan vermek istiyorum.”

Haydaaa..

Alın buradan yakın.

Gazete gece yarısı bitmiş, hatta dağıtıcılar dağıtımını bile gerçekleşmiş ama vatandaş ısrarla anlamak istemiyor.

Yine önemli bir toplantıda ya da haberdesiniz. Israrla çalan telefonda kayıp ilan meselesi var.

Düşünün Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü gibi bir sıfatınız yok ve sizi resmi muhatap alıp neredeyse kimliğinin TC kimlik numarasını size yazdırmak istiyor. Sadece nüfus cüzdanları değil.

Batman Üniversitesi’nden kimlik yada mezuniyet alanların bile böyle ilginç talebiyle de karşılayabiliyorsunuz.

Mezuniyet belgesi ve kimlik kartını kaybetmiş şahıs gazeteciden hesap sorarcasına tuhaf tuhaf sorular soruyor.

Sanki burası kayıp bürosu gibi habire size verip veriştiriyor.

Düşünün bazı eğitimli çevrelerin bile böyle tuhaf davranışları sizi mesleğinizden iyice soğutuyor.

Kayıp ilanları meselesine nokta bıraktıktan sonra biraz da bireysel sorunlara bir göz atalım.

BİREYSEL SORUNLAR AĞIRLIKTA…
Örneğin bir kurumda kura ile personel alımı yapılmış. İş işten geçmiş. Noter huzurunda her şey şeffaf bir şekilde son bulmuşken, bir vatandaş kalkıp gazeteciden yakınıyor ve feryat ediyor;

“Haksızlığa uğradım neredesiniz? Bizim sorunumuzu gazeteye taşısanıza…”

Telefondaki vatandaşa doğru olan yöntemi yani yol haritasını gösterdiğimizde yine suçlanıyoruz. Hatta bize ‘O kurumun yetkilisinden randevu alsanıza’ diye ilginç bir talep daha geliyor.

Şikayetlerin mercileri belli olduğu halde vatandaşların ilk adresi nedense yerel medya oluyor.

Geçenlerde gazeteci bir arkadaşımızla selam verdiğimiz bir muhtara neredeyse borçlu çıktık.

Doğalgaz şebeke hattı mahalleye ulaşmış ama muhtara göre doğalgaz neden tüm cadde ve sokaklara ulaşmamış diye feryat ediyordu.

AKSA Doğalgaz’a şikayetlerini yapabileceklerini söylememize rağmen ısrarla bize “Neden yazmıyorsunuz” şeklindeki yakınması tuhaftı. Koca bir mahallenin muhtarı doğalgaz meselesini ilgili kurum yerine gazeteciye taşıyor. Sakın muhtarlar yanlış anlamasın. Semtlerine iyi hizmet veren ve sorunları gündemde tutan çok iyi muhtarlarımız da var.

Demokrasinin mihenk taşı olan muhtarların mahallelerinin sorunlarını her yetkiliye aktarma yolu ve yöntemi de vardır. Ne yazık ki Batman’da bazı muhtarlar var ki, etliye sütlüye karışmadan “Beni aşıyor” deyip topu gazeteciye atıyor.

Bu sorunlar sadece gazeteci ile çözülmez. Semt sakinleri, muhtarlar ve azaları ile birlikte hareket etmekle çözüm noktası bulunur.

Yerel medya mensubu ne yapabilir ki…

Gazeteci, bir iki kez haber yapar ve o mesele de gündemden düşer.

BU COĞRAFYADA İŞİMİZ ZOR
Bazen batı illerinde gazetecilik yapan arkadaşlarla dertleşiriz. ‘Keşke sizin yerinizde gazetecilik yapsaydık’ deriz ve ekleriz; “Belki bu kadar sorunlarla karşı karşıya kalmazdık. Çünkü başı ağrıyan herkes burada gazeteciden hesap sorar.”

 Batı illerindeki gazeteci arkadaşlarımız çok rahat.

Gazeteci davet edildiği her etkinliğe gider. Kimse de hesap sormaz.

Biz de tam tersi. Sen misin bir etkinliğe gidip de o haberi işlemedin. Adeta eleştiri odağı olursun. Basın mensupları haber değeri gördüğü gelişmeyi yazar ve haber değeri yoksa da o etkinliğe yer vermez.

Bu şehrin gündeminde alakası olmayan bir açıklamaya yer vermediğinizde farklı algılanırsınız.

Oysa yaşam yerelden başlar. Yerel sorunlar  ‘yerel medyanın’ olmazsa olmazıdır. Yerel medya şehrin dışındaki yerleşim birimlerinin sorunlarını elbette işlemez. Yaygın medya ve televizyonlar genel sorunlara yeteri kadar yer veriyor.

Avrupa,  Amerika ve diğer ülkelerde de bu böyledir.

Yerel medyayı başarılı tutmanın bir yolu da yerel sorunlara gösterdiği duyarlılıktır.

Almanya'nın Köln şehrindeki yerel medya, başkent Berlin’de olup bitene yer vermez. Daha çok kendi sınırlarındaki yerleşim birimlerinin sorunlarına duyarlılık gösterir.

Bu yerde böyledir. Bizde yerel medya ile yaygın basın karıştırılıyor. Konuyu daha fazla dağıtmadan asıl meseleye dönelim. Bu coğrafyada yerel gazetenin işi hiç de kolay değil.

Örneğin bir güzergahta fotoğraf çekiyorsunuz ve aniden önünüze çıkan biri sizi uyarıyor; “Neden fotoğrafımı çektiniz…”

Yine indirimin olduğu bazı marketlerde fotoğraf çekiyorsunuz. Sepeti doldurmuş ve önünüze gelip size yakınan biri ile istemeden tartışıyorsunuz;

“Kardeşim biz sizi çekmedik, sizinle bir işimiz yok, görevimizi yapıyoruz. Neden bu kadar tepkilisiniz.”

Yine başka biri yakını o karede çıktı diye yakınıyor size;

“Ne hakla kuyruktaki fotoğrafı yayınlıyorsunuz…”

Sıradan haberler de bile ummadığınız tepki ile karşılaşıyorsunuz.

Bir sanatların atölyesini çekemiyorsunuz yada bir seyyar satıcının tezgahı ile ilgili haber yapamıyorsunuz.

O kadar ön yargı ile hareket eden çevre var ki şaşırıyorsunuz.

Oysa 30-40 yıl önce daha hoşgörü vardı. Vatandaşlar gazeteci ile konuşmaya çalışıp sorulara içtenlikle cevap verirlerdi. Hatta röportajlarda bile fotoğraf çekimi için neredeyse evlerinin kapılarını basın mensuplarına açardı.

Geçmişe göre ne kadar gerilemişiz. Eskiden herkes görevini bilir, samimiyet ve hoşgörü ile basın mensuplarına yardımcı olurdu.

Kısacası o yıllar bizim için de rüyaydı. O dönemler ile şimdi ki dönem arasında uçurum var. Tabiri caizse her şeyin çivisi çıkmış. Herkes ön yargı ile davranıp işimizi zorlaştırıyor. Basın mensupları o eski çalışma ortamından uzaklaştı.

Bugün köşemizde mesleklerimizin zorluklarını okurlarımızla paylaşmayı bir görev bildik.

Sağlıkla kalın.