Değerli Okurlar, 31 Mart'a artık sayılı günler kaldı. Seçim en önemli gündem olduğundan, başka cihetle bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Yaklaşık otuz yıldır yapılan her yerel ve genel seçimler öncesi ve sonrasında köşemde partilerin yaptıkları korkunç fuzuli harcamalara, israflara dikkat çeker, akıl sahiplerine çağrılar yapar ve toplumumuzun bazı gerçekleri sorgulayarak artık kendini değiştirmesi gerektiği görüşünü savunurum...

Çünkü tüm partiler her seçimde çok büyük harcamalar gerçekleştirirler...

Türkiye genelindeki bütün yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklara asılan devasa posterler, afişler, parti bayrakları, dağıtılan broşürler gerçeğini biliyorsunuz.

Bu fuzuli, gereksiz harcamaların faturasının toplumun tüm kesimlerine çıkarılacağı da bilinen bir gerçekliktir...

Bunun dini açıdan haram olan israf boyutunu hatırlatmaya da gerek yoktur...

Toplumumuz bazı acı gerçeklerin farkında değil...

Seçmenlerin devasa poster, bayrak ve afişlere bakarak oylarını kullanmadıkları gerçeğine rağmen, bu fuzuli harcamalar için partilere hazineden çok büyük miktarlarda para aktarılmaktadır...

**

**

TOPLUMUMUZ KENDİNİ DEĞİŞTİRMELİ...

Yaklaşık otuz yıldır elimde kalem, her dönemde bu konuda yazılar yazmama rağmen, toplumumuzun olumlu anlamda değişme bir yana, teknolojinin gelişmesine paralel olarak daha da büyük harcamalara seyirci kaldığını gözlemlemekteyim...

Ra'd Suresi 11 ayetteki çarpıcı ifade aklıma geliyor, meali şöyledir; "Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez."

Amenna ve seddekna...

Bu toplum kendini değiştirmeye yanaşmıyor. Bu toplumun öncüleri de değişim için üzerlerine düşeni yapmıyorlar...

Her konuda doğrulardan yana, yanlışlara karşı biriyim...

Toplumun yanlışları söz konusu olduğunda, duruşu, bakışı, gelenekleri, örf ve adetleri beni hiç ilgilendirmemiştir...

Her alanda kendimi doğrulardan yana değiştirmişimdir. Belki değişime katkı olur diye gerçek hayatımdan bir örnek vermek istiyorum.

**

**

30 yıla yakındır hemen hemen tüm seçimlerde Sandık Kurulu Başkanı olarak görev yapmışım. Sandık Kurulu Başkanlığı görevimde sayılı bir kaç yılı saymasam, en az 25 yıldır sandığımda oy kullanan her seçmene kolonya ve peçete uzatırken, (bayram gibi) şeker ikram etmişimdir...

Sayısız politikacılar bu gerçeğin tanığıdırlar...

Görev yaptığım sandığımda kavga, gürültü ve patırtı hemen hemen yaşanmamıştır. Kendini bilmez bir iki istisna yaşandığında, onları da güzel söz ve adil duruşumla ikna etmişimdir.

Türkiye'de bu kadar uzun yıllar boyunca seçmenlere şeker, kolonya ve peçete uzatan başkalarını hiç duymadığımı belirteyim.

Kendimi ve toplumu değiştirme konusunda görevimi yapmaya çalışmışımdır.

Tarafgirliği esas alan politikada benim ilkelerime uygun bir sistem, bir yönetim anlayışı olmadığından hayatımda hiçbir partiye oy vermemişim. Bunu da belirtmeden geçmek istemiyorum.

Evet, her seçimlerde bu köşede seçimin gürültü, görüntü ve çevre kirliliği boyutlarına dikkat çeken makalelerimle de doğruları ve dolayısıyla toplumun çıkarlarını savunuyorum. Bu seçim vesilesiyle yine toplumun değişmesine katkı sunma adına görüşlerimi yüksek sesle dillendirmeye devam edeceğim...

Seçimin savurganlık boyutu ile de tüyü bitmemiş yetimlerin, yoksulların ve mahrumların hukuklarını savunmaya çalışacağım.

Gelmiş ve geçmiş bütün genel ve yerel seçimlerden biliyoruz ki tüm partiler, sonradan toplumumuza faturası kesilecek ciddi savurganlıklara imza atmışlar. Devletin bütçesinden, hazineden, daha açıkçası tüm kamunun mallarından savurganlıklar yapılıyor.

Şu gerçeğin altını özenle çiziyorum; kitleleri etkileme ve seçmenlere şirin görünme adına seçimlerde yapılan bütün savurganlıkların faturasını milletçe ödüyoruz, ödemişiz ve görünen odur ki toplumsal bir bilinç oluşuncaya kadar da ödemeye devam edeceğiz...

Çok geniş halk kitlelerinin açlık ve yoksulluk sınırında olduğu bir ülkede milletin parasının cadde-sokaklara ve çöplere atılmasına itiraz etmeliyiz…

İtiraz etmeliyiz zira o parada tüyü bitmemiş yetim yığınlarının da hakkı var. Her seçimde çöpe atılan para ile yüzlerce yeni fabrika hizmete açılabilirken, kimsenin bu savurganlığa itiraz etmediklerini gözlemliyorum…

Hayır, hayır bu gidişata artık ‘dur’ denilmelidir...

Devamı yarın