*Günümüzde ‘Gazetecilik’ mesleği de çok zorlaştı. Aslında isterseniz bu meslek çok kolay yapılabilecek bir meslektir. Gazetecilik, gelen mailler ve ‘kes-kopyala-yapıştır’ yöntemi ile çok rahat yapılabilir. Tabi buna gazetecilik denilebilirse…

*Eğer sahadaysanız vah halinize. Bu mesleğin öyle zorlukları var ki sormayın gitsin. Elinizdeki fotoğraf makinesi, kamera ve cep telefonu ile o anı haber içeren bir gelişmeyi çekiyorsanız hedef oluveriyorsunuz. Kadraja ya da kareye giren adama hesap veriyorsunuz…

MESLEĞİN DÜŞTÜĞÜ HAL…
Eskiden internet yaygın değildi.

Haber atlatma, meslektaşıyla tatlı bir rekabet belki de gazeteciliğin en tatlı yanıydı.

Teknoloji gelişti o tatlı rekabet, haber koşuşturma dönemi de tarih oldu.

Eğer mesleğinizi çok iyi yapmak istiyorsanız sahada olmak zorundasınız ama gelin bugün o sahanın ağır koşullarını anlatalım size…

Örneğin indirimli marketlerin önünde çekim yapıyorsunuz, bir bakıyorsunuz biri önünüze çıkıvermiş ve bağırarak ‘Ne hakla çekiyorsunuz’ deyip yakanıza yapışıyor. Hatta o kalabalık kitleyi de üzerinize çekiyor.

Siz orada sanki yasa dışı bir iş yapıyorsunuz gibi sizi hedef gösteriyor, oysa gazeteci kamu yararına memlekette toplumsal konuları ve sıcak gelişmeleri an be an duyurmaya çalışıyor. Masa başında oturup gazetecilik yapmak kolay ama görevi gereği sahada olan gazeteciye kolaylık sağlayacağına ne yazık ki bazıları sizi resmen afişe edip linç etmeye çalışıyor.

Ucuz markette sepeti tıka basa doldurmuş bir adamın karesi gazeteye yansıdı diye o şahsın yakını basıyor feryadı; “Ne hakla çekiyorsunuz aile büyüğümüzü. Rencide ettiniz.”

Hoppala…

Alın buradan yakın.

Büyük şehirlerde bu marketlerde indirimden yararlananlar gazeteciyi gördüğünde röportaj veriyor, konuşur, fiyatlar ile ilgili görüş belirtiyor. Hatta basın mensubuna teşekkür ediyor.

Bizde ise tam tersi.

Vur abalıya misali… Basın mensuplarına sayısız hakaret  ve rencide edecek sözler kullanıyor. Sanki basın mensubu onu zorla kuyruğa sokmuş gibi.

Arkadaş, madem rencide olacağını düşünüyorsun o zaman o kuyruğa girme.

Gazeteci, kamuya açık her alanda çekim yapabilir. Tabi böylesi bir anda bu tür düşüncedeki insanlara Basın Kanununu hatırlatmaya kalksanız, onu bile anlamaz.

Geçenlerde yine tandırla ilgili bir haberimiz vardı. Tandır imalatçılarının çilekeş yaşamlarını içeren haber ilginçti. Arkadaşımız tandırları çekerken tesadüfen tandır atölyesinin önünden geçen bir şahsın yüzü bile çıkmadığı halde bizden hesap sormaya kalkışıyor;

 “Vay, siz misiniz beni tandırların içinden çeken. Benim prestijimi sarstınız…”

 Ne vakalarla karşılaşıyoruz.

Batman’ın fotoromanı köşemizde 40,50 ve 60 yıl öncesinin nostalji fotoğraflarını yayınlıyoruz. Kimilerinin ilkokul kimilerinin de ortaokul ve liseye ait dönemlerinin sararan karelerine yer verdiğimizde çok olumlu tepkiler alıyoruz ama ne yazık ki bu olumlu tepkiler kadar çocukluk günlerini kaldıramayan ve geçmiş günleri ile yüzleşemeyen öyle çevreler var ki insanın inanası gelmiyor.

Doğal bir anı fotoğrafından bile rahatsızlık duyanlara bir çift lafımız var;

O kareler sizin geçmişiniz...

Memleket adına paylaştığımız kareler ise bu şehrin dününe ait. Yeni jenerasyona bir bakıma kültür hizmeti sunuyoruz. Neyse ki bu hizmetin farkında olan okurlarımız var ki, bu tür çalışmaları sürdürüyoruz.

Ancak, öyle bir toplum haline geldik ki kimsenin kimseye tahammülü kalmamış. Tartışma ve dinleme kültürü yerine artık kavga, gürültü ve patırdı ön planda.

Nereden nereye geldik.

Dedik ya gazetecilik artık kurumların mailleri ve ‘kes-kopyala-yapıştır’ ile yürüyor.

Sosyal medyada yayınlanan asılsız haberler daha çok itibar görüyor.

Gerçek gazetecilik yapanların kaderi bu.

30-40 Yıl öncesinin gazeteciliği yok.

Sosyal medyada iki cümlelik haber bile özgün bir haberden daha ön planda tutuluyorsa; bu mesleği daha da fazla tartışmanın gereği yok.

Ne yazık ki sorumlu ve gerçek gazetecilik mesleği yok olmaya doğru gidiyor…

NEREDE O ESKİ İŞ MERKEZLERİ

Son yıllarda mantar gibi üreyen alışveriş merkezleri bir zamanların ünlü iş merkezleri ya da pasajlarını kaderiyle baş başa bıraktı.

Batman'ın eski çarşısındaki Japon, Paris, Avrupa, Çankaya, Biçiciler, Şengüller ve Güneşler pasajları petrol şehrinin alışveriş merkezleriydi.

Özellikle site mahallesinde oturan eski petrolcüler, ünite müdürleri ve sendikacılar misafirlerine yada çevrelerine hediye alabilmek için başta Japon pasajı olmak üzere eski iş merkezlerinin yolunu tutarlardı.

Hafta sonları geldi mi o pasajlardaki tüm iş yerleri vatandaşların akınına uğrardı.

Suriye ve Lübnan'dan getirilen kaçak eşyalar kapış kapış satılırdı.

Bu iş merkezlerinde kelli felli esnaflar kalırdı. Küçük esnaf yok denecek kadar azdı. Batman'da tabiri caizse 70 ve 80'lerde ekonominin kalbi bu iş merkezlerinde atardı. Eski iş merkezlerinde kiralık dükkan bulmak meseleydi.

İşte o iş yerlerini bitiren zincir ve ulusal marketler oldu.

Batman'ın eski çarşısındaki iş merkezlerinde halen ayakta kalmaya çalışan esnaf tabiri caizse sinek avlıyor.

İşte eski esnafın manzarası bu.

Hemen yerde AVM ve marketler açılınca o eski iş merkezleri de unutuldu.

Şimdi ki yeni jenerasyon Batman’a mal olan o eski iş merkezlerinin adını dahi bilmiyor.

Bu şehrin esnaf odaları nedense kent merkezi dışında açılması gereken AVM'lerin cadde, sokak ve güzergahlarda açılmasına seyirci kaldılar. 

Eski iş merkezlerinin bu hale gelmesine de bir yerde çanak tuttular.

Bu AVM furyası devam ettiği sürece eski çarşı merkezi de ‘eski iş merkez’leri gibi unutulmaya yüz tutacak…