Dünden devam


Yanı başımızda göl havzası olmasa bile, yasalar gereği belli bir nüfusa sahip yerleşim yerlerinin atıksularının fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtmadan geçirilmesi gerekiyor.
Belediyeler bu konuda gerekeni yapmalıdır.

Halk sağlığı için bu bir yasal zorunluluktur.
Varsın günümüz yöneticileri bu sorunu gündemlerine almasınlar. Elimde kalem tutuyorsam, üzerime düşen görevi de yerine getirmeliyim.
Madem Ilısu Barajı yapıldı ve artık su tutmaya başladı, şu halde devasa bir foseptik çukur olmaması için şimdiden adımlar atılmalıdır...
Şayet bu adımlar şimdiden atılmazsa, Hasankeyf'in bin 200 metre küplük atıksularının arıtılmasının hiçbir kıymeti, değeri olmayacaktır...
Kendimizi aldatmayalım. Bu konuda ısrarla yazılar yazıp uyaran biriyim...
Bir kere daha gerekçelerimi kamuoyunun takdirine sunuyorum.
Şu ifadelerimi birileri duyuncaya kadar dillendireceğim:
**
**
Dicle, Eğil, Diyarbakır, Bismil, Sason, Batman, Kozluk, İkiköprü, Beşiri ve Hasankeyf'in kent lağımları artık sınırları aşıp Basra Körfezine akmıyor, gölde birikiyor.

Bu gerçeği artık herkes görmelidir.
Veysel Eroğlu Barajı şu anda devasa bir foseptik göl olarak karşımızda durmaktadır…
Bunun aksini ileri süren herkesle (Bilim insanları, yazarlar, uzmanlar, akademisyenler, Proflar vs) bu konuyu tartışmaya ve görüşlerimi savunmaya hazırım…
Beni yalanlayacaklar haklı çıkarlarsa, bir kere daha iddia ediyorum; yazı yazmayı da bırakıp, kent merkezinde eşek gibi anıracağım…
Dediklerim doğruysa, varsa karşıma çıkacakları anırmaya davet edeceğim…
Ancak anırmaları bana bir şey kazandırmaz…
Amacım üzüm yemektir.

Halkımızın sağlığı için bu gelişmeyi kabul etmiyorum.

Herkes görevini yapacak, yapmalıdır. Bu sorun herkesi ilgilendirir.

**

**

Yıllar önce başvurum üzerine Sağlık Müdürlüğü, Hasankeyf önündeki suda Coli Basili ölçümü yapmıştı.
Değerler o kadar yüksekti ki ölçüm cihazları yetersiz kalmıştı…
İnsan dışkısından oluşan Coli Basili, insan sağlığı için büyük tehdittir. Bunu kamuoyuna açıkladım, dinleyen olmadı…
Şu halde soruyorum ve hepimiz sormalıyız; dev bir foseptik çukuruna razı mıyız?
Bunu toplum olarak onaylıyor muyuz?
Ben bütün gücümle buna karşı çıkacağım…
Kentimizin atıksularının arıtılmasını ısrarla savunmaya devam edeceğim.
Batman Belediyesi’nin ciddi mali sorunları olabilir. Her ay İller Bankası borçları nedeniyle ödeneklerini kesiyor, biliyorum.

YOL HARİTASI ÇIKARSINLAR…

Ancak bir yol haritaları olmalıdır…
Belediye bu sorunu artık masaya yatırmalı, kamuoyunun desteğini istemelidir.
Belediye yönetiminin yerinde olsam; “Ey halkımız kapımızı çalan önemli bir sorun var. Dicle artık akmıyor, atıklar Ilısu Barajı gölünde birikiyor. Bu kentin evsel atıklarının arıtılması gerekiyor. Bu sorunu kendi imkanlarımızla şu kadar çözebiliyoruz. Bizi aşan ve sıkıntıya koyacak boyutları için destek istiyoruz” diyerek toplantılar, paneller, çalıştaylar düzenlerdim…
Susarak, gözümüzü kapatarak meseleyi çözemeyiz diyorum.
SUSMAK ÇARE DEĞİLDİR…

Bu sorun sadece belediyenin sorunu değildir.

Ilısu için katrilyonlar harcandı, ancak kentimizin atıksularının arıtma sistemi için hiçbir ödenek ayrılmadı.

Güç birliği yaparak toplum ve çevre sağlığına sahip çıkmalıyız.
Beş Milletvekilimizden birinin bile bu konuda bugüne kadar detaylı açıklama yapmamaları ve çevre mücadelesi veren sivil toplum örgütüyle istişarelerde bulunmamalarını normal bulmuyorum…

Basit bir meseleden söz etmiyorum. Susmak çare değildir…

Meslektaşlarımı da bu konuda yazılar yazmaya davet ediyorum. Çevreci boyutum var tamam da, bu sorunu neden gündemde tutmuyoruz?

Bir kere daha Belediye yöneticilerini, belediye meclisini, Batman Mahalli Çevre Kurulu’nu, Sağlık Müdürlüğünü, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünü, sivil toplum ve demokratik kitle kuruluşlarını, basını ve halkımızı duyarlı olmaya davet ediyorum