Bir yılın sonuna geldiğimizde hep hüzünlenirim. Ömür sermayemizden bir koca yıl ne çabuk geçti diye düşüncelere dalarım.

İşte 2019 yılının sonuna geldik. Geçmişin hüznü, geleceğin endişesi akıl sahibi bütün insanları etkiler.

Yıl sonuna geldiğimde yazı yazma şevkim kırılır gerçekten. Böylesi bir zaman diliminde kapıldığım ilk duygu, ömür sermayemizden bir yılı daha eskittiğimizdir…

Aslında tek gerçek de budur…

Herkes farkında olmalı. Bir yaş daha ihtiyarladık, ömür sermayemizden bir yılı daha tükettik…

Sadece biz ihtiyarlamadık, Dünyamız da bir yaş daha ihtiyarladı…

**

**

ZAMAN DEĞİRMENİ ÇABUK DÖNÜYOR…

Mevlana Cami’nin dediği gibi “Günde bir taş-ı binayı ömrümün düştü yere, can yatar gafil oldu viran bihaber!..”

Heyhat! Bir yıl, 365 gün, 8 bin 760 saat ne de çabuk geçti…

Halbuki 2020 yılına değil, yeni bin yıla(2000) geçişi dün gibi hatırlıyorum…

Yeni bin yıla geçerken gelecekle ilgili beklentilerimizle ilgili yorumlar yazdığımı hatırlıyorum.

Yeni bin yıla geçmemizin üzerinden de 20 yıl geçti.

Gerçekten de zaman değirmeni hızla dönüyor ve her şeyi öğütüyor. Bu süreçte nice önemli hadiseler yaşandı.

İstediğimiz kadar uğraşalım, ‘geçmiş mazi oldu’ ve zamanı bir daha geri getiremeyiz…

Keşke zaman filmini başa alıp, süreci değiştirme gücümüz olsaydı.

O zaman öncelikle acıları unutturmak için uğraşacaktık.

Nihayetsiz derecede zayıf olan insanoğlu, bir tel saçının beyazlamasının bile önüne geçemiyor.

Bu kadar aciz olmamıza rağmen, bize bahşedilen ömür sermayemizi iyi değerlendiremiyoruz…

**

**

Ömür sermayesinin çok az olduğu gerçeği bilinmesine rağmen bazı insanların kötülüklerden vazgeçmemeleri oldukça düşündürücüdür…

Geçen zaman sürecinde bütün gün ve gecelerde insanlığa, kentime karşı görevlerimi yapmaya çalıştım.

Daha güzel yarınlar, daha yaşanabilir bir Batman için elimden gelen çabayı gösterdim.

Gerek yazılarımla, gerek sosyal medya paylaşımlarımla, gerek yaşam pratiğimle hep insanlarımızın mutluluğu için uğraştım.

Kimseye zerre kadar zarar verdiğimi, kimsenin hukukuna girdiğimi düşünmüyorum.

Neden?

Çünkü dünyanın fani, geçici olduğu gerçeğine yakinen inanıyorum.

Bütün dünya, bütün evrenin en güçlü insanı olsam bile, bir tel saçımın beyazlanmasının önüne geçemeyecek kadar nihayetsiz derecede aciz ve zayıf bir insan olduğum gerçeği değişmiyor…

Allah şahittir ki benim yüzümden kimsenin günaha girmesini istemiyorum.

**

**

Dediğim gibi yılın son günleri gelip çattığında hüzünleniyorum. O nedenle içimden yazı yazmak gelmiyor.

Teselliye ihtiyacım var. Eminim sizlerin de teselliye ihtiyacınız vardır.

Aramızda büyük acılar yaşayarak yeni bir yıla girmeye hazırlananların olduğu gerçeğini de düşünerek bize teselli verecek sözlerin arayışına girdim.

Yazımı Bediuzzaman’ın güzel sözleriyle bitirmek istiyorum: “Ey insan, senin mazi ve müstakbelin(geleceğin) akıl cihetiyle(yönüyle) bir derece gaybîlikten çıkmasıyla, setr-i gaybdan(görülmeyenin örtülmesiyle) hayvana gelen istirahattan tamamen mahrumsun. Geçmişten çıkan teessüfler (üzüntler) elîm firaklar( ayrılıklar) ve gelecekten gelen korkular ve endişeler; senin cüz'î lezzetini hiçe indirir.

Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını düşünüp hüzne düşme. Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyvelerini görüp, dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme. Belki, o sefine-i vücudundaki hayat makinesi, Hayy-ı Kayyûma aittir. Masarıf ve levazımatını O tedarik eder. Ve o hayatın pek kesretli gayeleri ve neticeleri var ve Ona aittir. Sen o gemide bir dümenci neferisin. Vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak. O hayat sefinesi ne kadar kıymettar olduğunu ve ne kadar güzel faideler verdiğini ve o sefine sahibi Zâtın ne kadar Kerîm ve Rahîm olduğunu düşün, mesrur ol ve şükret. Ve anla ki, vazifeni istikametle yaptığın vakit, o sefinenin verdiği bütün netâic, bir cihetle senin defter-i a'mâline geçer, sana bir hayat-ı bâkiyeyi temin eder, seni ebedî ihyâ eder.