Geçmiş zamanlar, mahalle araları, sokak köşeleri oyun alanıydı.

Mahallenin çocukları toplanır yakar top, saklambaç ve sek sek oyunları ile kendimizi kaybederdik adeta.

Torunlara bakıyorum da şimdiki zamanki çocukluk mu, geçmişte yaşanan çocukluk mu daha hayat dolu?

Zamanın çocukları özellikle, ekranların dışında ve gerçek dünyada aktif, hayal gücü gerektiren, çocuk tarafından yönlendirilen biçimde oynuyorlar mı?

Zor bir soru.

Çocukların serbest ve özgür yani yapılandırılmamış oyun zamanları epey zamandır azaldı.

Hele büyük şehir ve beldelerde.

Pek çok neden var.

Çünkü kaçırılma, trafik kazaları ve şiddet, sapıklık korkuları haklı olarak anne babaları çocuklarının dışarıda kendi başlarına oynamalarına izin verme konusunda daha temkinli hale getirdi.

Hepimiz kendi çocuklarımızdan, torunlarımızdan biliyoruz.

Son yıllarda çocukların açık havada oyun oynamasında bir azalma ve ekran süresinde bir artış söz konusu.

Torunu okul sonrası oyun parkına götüremiyorum.

Eve gelir gelmez bir ekran tutkusu…

Akıllı telefonların ve tabletlerin, en azından bir dereceye kadar, fiziksel oyunları dijital olanlarla değiştirdiği malum.

Genel mahalle arası oyunlarında büyük bir yok oluş oluş var.

Ancak mahalleleri oyun oynamak için güvenli hale getirmek ve çocuklara yapılandırılmamış eğlence ve oyun için zaman vermek konusunda yetişkinlere/ yerel yöneticiler sorumluluk düşüyor.

Çocukların dışarıda oynamasını istiyorsak, bunun için onlara alan sağlamamız gerekiyor.

Nasıl sevgi yolları gibi trafikten ari, yayalara has alanlar yapılabiliyorsa

Çocuklar için oyun sahası olabilecek bazı sokakların okul çocuklarının oynaması için kapatılabilir, işaretlenebilir, belirli zamanlarda.

Ne var ki; çocuklar anaokulundan itibaren ev ödevine boğuldu.

Hatta teneffüsler ve öğle yemek araları kısaldı.

Okul dışı zamanlarda ise ebeveynler çocuklarını daha fazla spora ve diğer düzenli ders dışı kurs gibi faaliyetlere yönlendirmeye başladı.

Çoğu ebeveyn çocuklarının gelecekleri konusundaki korkuları ve endişeleri çocukları yarış atına çevirdi.

O kurs senin, bu kurs benim…

Çocuklar daha erken yaşlardan itibaren baskı altına alınmaya başlandı.

Çocuk çocukluğunu yaşayamıyor ne yazık ki!

Bu durumun sonraki dönemlerdeki ruhsal etkilerini kimse düşünmek dahi istemiyor.

Bırakalım çocuklar çocukluğunu yaşasın ve oyun da oynayabilsinler!