Dünden devam

Çocuk İşçiliğiyle Mücadelede dünyanın çok iyi durumda olduğunu söyleyemeyeceğim. Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) ile UNİCEF’in geçtiğimiz günlerde 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle yaptıkları açıklamaya, daha doğrusu hazırladıkları rapora baktığımda, dünyadaki korona pandemisine dikkat çektiklerini gözlemledim.

Meğer çocuk işçilerinin sayısı 20 yıl sonra ilk kez artmış…

Konumuzla ilgili Cumhuriyet gazetesinde yer alan haberden kısa bir alıntıya bakalım: “12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü öncesinde yayımlanan ‘Çocuk İşçiliği: 2020 Küresel Tahminler, Eğilimler ve Önümüzdeki Yol’ başlıklı raporda, çocuk işçiliğinin sona erdirilmesine yönelik kaydedilen ilerlemenin 20 yıldır ilk kez durduğu açıklandı. 2000 ile 2016 yılları arasında çocuk işçilerin sayısında yaşanan 94 milyonluk azalma ile sağlanan düşüş eğiliminin tersine döndüğü belirtilen raporda Covid-19 salgınının etkisiyle çocuk işçi sayısının 8.4 milyon artarak dünya genelinde 160 milyona çıktığı belirtildi.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’in dünyadaki 5 ile 17 yaş arasındaki çocuk nüfusunun yüzde 70’ini kapsayan 106 araştırmadan elde edilen verilerine dayanan raporda, şu anda dünyadaki çocuk işçi sayısının yarısından fazlasını oluşturan 5 ila 11 yaşlarındaki çocuk işçilerde önemli artış olduğuna dikkat çekiliyor.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ilo-ve-unicefin-yeni-raporuna-gore-cocuk-isciligi-20-yildan-sonra-ilk-kez-artti-1843480

**

**

ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN NEDENLERİ…

Bu araştırma raporunda en çok dikkatimi çeken dünyadaki çocuk işçilerin yarısından fazlasının 5 ila 11 yaş arası çocuklardan oluşmasıdır…

7-8 yaşı anlarım, zira çocukluğumda 7 yaşında iken ayakkabı boyacılığı yaptığımı hatırlıyorum. 7 yaş altında çalışan çocuk tasavvur edemiyorum.

En çok çalışan çocukların Hindistan ve Güney Asya’da bulunduğunu bilsem de, rapordaki bu ifadeler bana pek doğru gelmiyor, belki de inanmak istemiyorum.

Çocuk işçiliğiyle ilgili önemli çalışmalar ve yayınlar var.

Yıllardır bu köşede düşük ücretle ve uzun saatler çalıştırılan çocuk işçiler ve emekçiler gerçeğini dikkat çekiyorum. Bu konudaki bir çalışmada buna dikkat çekilmiş:

“Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF)’na göre günümüzde Dünya’da 250 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Bu çocuklar düşük eğitim, sağlık ve hayat standartlarına sahiptirler. Çocuklar çok kötü şartlarda, uzun saatler çalışmaktadırlar. Çalışmaları karşılığında da çok düşük ücretler almaktadırlar. Çocuklar hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerde çalıştırılmaktadırlar. Kırsal bölgelerde çocuk, aile işçisi olarak ücretsiz çalışmakta, yetişkin rolünü çok küçük yaşlarda üstlenmekte, toplum da bu ortamı olağan görmektedir. Çocuğun aileye iktisadi katkısını olağan gören anne ve baba, çocuğun küçük yaşta iş hayatına girmesinin duygusal, toplumsal, fiziksel, kişilik gelişimi üzerinde negatif etkileri olduğunun bilincinde değildir. Bu geleneksel kültürün, kırsaldan şehre göç sonrasında kentsel alanda da devam ettiğini, çocuğun tarlada veya evde, aile işçisi olarak ücretsiz çalıştırılmasıyla, herhangi bir işyerinde ücret karşılığı çalıştırılması arasında hiç bir fark olmadığı düşünülmekte, hatta iş hayatında ücretli olarak yer almanın aile bütçesine katkı sağladığı düşünülerek, çocuğun çalıştırılması desteklenmektedir.”

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/802252

Bu linki tıklayarak geçmişten günümüze çocuk işçiliğinin pek çok boyutuna dikkat çekilen araştırmanın tümünü okumanızı öneriyorum.

**

**

Evet, çocuk işçiler denildiği zaman içim yanıyor, üzülüyorum. Bu köşede çok uzun yıllardır en ağır işlerde düşük ücretle ve sosyal güvencesiz çalıştırılan çocuklar gerçeğine dikkat çekiyorum.

Karadeniz bölgesine fındık, Malatya çevresine kaysı, batıdaki bazı illere domates vs sebzeleri toplamaya giden ve kendilerine ‘Mevsimlik İşçiler’ dediğimiz emekçilerin çoğu çocuktur.

Mevsimlik İşçilerin sorunlarıyla ilgili geçmişte yazdığım yazıları Meclise taşıyan ve ülkemizde ilk kez bir Başbakanlık Genelgesi’nin çıkarılmasını sağlayan eski Milletvekilimiz Sayın Mehmet Emin Ekmen’in çabalarını unutmuyorum.

O malum Başbakanlık Genelgesi ile mevsimlik işçilerimiz ulaşım, konaklama, eğitim, sağlık başta olmak üzere kısmen rahat nefes aldı. Ancak gerekli denetim yapılmadığını ve mevsimlik emekçilerin yine büyük zorluklar yaşadıkları gerçeğini de hatırlatayım.

Okulların yaz tatiline girmesiyle birlikte, bu köşede “Haydi Kızlar Çapaya” ve ‘Haydi Çocuklar Çalışmaya’ başlıklı nice yazılar yazarak hem emek sömürüsüne, hem çalışan çocuklar gerçeğine dikkat çekip durdum. Ne yazık ki toplumsal meselelerimizle(Hatta petrol kirliliği, içme suyumuzdaki fenol, asbestli su boruları, sularımızın analizleri gibi konularda da) ilgili yerel basında uzun yorumlar yapan meslektaşlarım pek olmadığı için etkili bir kamuoyu oluşturamıyorum…

İki günlük değerlendirme ile bu meseleyi kapatacağımı tasarlamıştım, çocuklarımızın üzerimizdeki hakları ve önemine binaen yarın ki yazımda da inşallah bu konuyu işleyeceğim. İnşallah bu mesele hakkında yıllardır susmadığımı gösteren kanıtlar sunacağım.

Devamı yarın