Yaklaşık 5 yıl önce, yakın bir arkadaşımdan Batman'a dair kehanetler dinlemiştim. Konuşurken sözlerini belirli aralıklara bölüp ''Bunları köşeye yaz'' sözünü yerleştiriyordu. Onca zaman geçmesine rağmen unutmadım söylediklerini. Köşeye yazdığımdan değil, bugünkü şehir söylediği gibi bir şehir, o sebeple unutmadım.

''Sen bakma bugünler yine iyi günlerimiz'', ''Göreceksin şehirde modern kahvehaneler olacak'', ''İçimizden çıkacak sanatçılarda çok büyük ihtimalle memlekete benzeyecek'',  ''Biz dış görünüşü şaşaalı içi yıkımız, göreceksin daha kötü olacak''...

Daha birçok buna benzer sözler... Tam olarak hatırlamasam da bu menşei de olan sözlerdi.

Kahvehaneler, sanatçılarımız, şaşaalılığımız, yıkımlığımız, dünümüz ve bugünümüz mevzuları etrafında birkaç soru soracağım. Aslında cevaplar gayet berrak. Ve aslında bizler cevaplarla ilgilenmiyoruz, daha çok sorularla meşgul olmaktan haz alıyoruz. Çünkü sorularda kalmak, çabalamamak ve nihayetinde cevaba ulaşamayıp pes etmek vazgeçmediğimiz büyük çaresizliğimiz.

Dünümüzün bize verdikleri, veremediklerinin analizini yapabildik mi? Bunun için uğraşan insanlarımız var mı yahut sayısı kaç?

Kahvehane kent! Teşbihte hata olur mu?

Dört bir yanımız kahvehane.

1-) Yapacak işimiz mi yok?

2-) Farklı sektörlere yönelim mi yok veya farklı sektörlere yönelen insanlar mı desteklenmiyor?

Birinci soru etrafında dolaşacağım. İkinci soru geniş çaplı sosyo-ekonomik bir mevzu. İş dünyasındaki insanların bu soruyu daha iyi cevaplayacağını düşünüyorum.

Kahvehanelere çok mu ihtiyacımız var. Neler dönüyor orada? Kağıt oyunları ve daha birçok oyunu oynamanın bize dönütü ne oldu? 1 saat, 2 saat, 3 saat yetmedi günü geçirdik kahvehanelerde. En azından yeni bir oyun geliştirebildik mi?

Batman'ın kahvehanelerde yönetildiğini düşünüyorum. Nedense öyle düşünürüm. Kulakların iyi çalıştığı, konuşmaların tükenmediği bir şehir başka nerede yönetilebilir ki?

TÜİK verilerince, dünyada saatte 15 bin bebek doğuyor. Memlekette sağım, solum, önüm, arkama baktıkça şu veriye ulaşıyorum: Batman'da günde 1 kahvehane açılıyor.

Kritik olduğunu düşündüğüm bir noktaya gelmek istiyorum. Neden bu kadar kahvehane açılıyor? Cevap net: Talep var, kar yüksek, memleketin ilgi alanı bu. Üç cevap bir yerde toplanıyor. Peki, kimse dur diyor mu? Kahvehaneye gidenlerin canının sıkılmamasının bir sebebi olmalı, peki bu durum birilerinin canını sıkıyor mu? Kahvehanelerde yaş almış insanların daha çok olduğu söylenir. Yok efendim, gittim gördüm, her gün önlerinden geçiyorum, gırla genç var. Olamaz, olmamalı. Bu gençlerin yeri orası değil. Orada bilim, sanat yok.

Kahvehanelerin önüne geçemediğimiz eğitimiz, sanatsal faaliyetlerimiz yok. Kahvehane kültürü vardır ama kahvehane bağımlılığı düzeltilemez değildir. Değişilebilir, eğer rahatsızlık hissedersek, etmeliyiz de. Suçu başkalarına atmadan, herkesin sorunu kendisinde hissederek, birtakım adımlar atılmalı.

Şaşaalığımız ve yıkımlığımız konularının çok derin olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple sadece kahvehane mevzusuyla bağdaştırmak istiyorum:

Bir paket parliement, çoğu defa iki

Üzerine lüks araba anahtarı

Yetmedi üzerine bir de sıkma kehribar tespih.

Karşımızda büyük bir yıkım. Neresinden tutarsanız tutun, bu görüntü muhtelif yorumlara açıktır.

Sanatçılarımız. Çok az. Çok çok az. Bu konuyu konuşmamayı tercih ederim ya... Az biraz dokunayım, iğrene iğrene. Memlekette varolan, varolduklarını söyleyen sanatçıların popülerlik sevdaları olmasa, sanatlarına emek verseler, sanatçıyım dedikleri kadar alanlarına hakim olsalar kahvehanelerdeki gençlere çok daha faydalı olacaklar. (Zorunlu parantez: Değerli sanatçılarımız var. Çok çok az dedim zaten).

Sanatçı konusu açılmışken ufak bir ekleme yapayım. Sadece bu konuya dair köşe yazısı yazmayı düşündüm ama sonra hicap duydum. Kültür-sanat sayfamızın ikinci ayını doldurduk,  ilk haftalarında bir mail almıştım. Unutamıyorum, unutmak ne mümkün? Bir şiir gelmişti ve şiirden uzun bir açıklama. Girişi şöyleydi: ''Ben Batman'ın en ünlü şairi...'' Daha fazla bir şey dememe gerek yok herhalde. Hicaplığımı anlamışsınızdır.

Bugünümüz...

Bugünümüz, dünümüzle oluşmuyor mu?

-Peki, böyle mi devam edecek?

Yarınlarda mı aynı olacak veya dünlerimizi mi özleyeceğiz?