*Zaman zaman bu köşede kangrenleşmiş bazen de kanayan sorunları işliyoruz. Özellikle azınlıkların karşılaştıkları ve yıllardır çözülemeyen sorunlarını yazarak duyulur hale gelmesini sağlıyoruz. Bazen ‘güzel şeyler oluyor’ güzel gelişmeler de oluyor. Tam 37 yıl önce Taharri’yi terk edip Avrupa’ya giden Ezidiler ile köylüler arasında uzun süredir devam eden anlaşmazlık mutlu sonla bitti. Aslında bu sorunların çözümünün uzun sürmesi ve adli mahkemelerde çözülmesi üzücüydü. Mahkemelerde güvensizlikten değil bu üzüntü çünkü yöremizin sorunları, yüzyıllarca sulh geleneği, sulh anlayışıyla çözüldü…
*Cuma günü 11 Ayın sultanı Ramazan için sahura kalkılacak. Mübarek ay, geçmişte büyük coşku ve heyecanla karşılanırdı. Yıllar öncesinde Ramazan ayı denildiğinde kuşkusuz akla ilk gelen şey ‘paylaşım’ olurdu. Ramazan sofraları kalabalık olurdu. Ramazan sofralar sadece yemeklerle değil muhabbetlerle de bereketlenirdi. En önemlisi Ramazan ayında tüm aile bireyleri mutlaka iftar sofrasında bulunur ve aile arasında en sıcak en güzel sohbetler edilirdi. Yitip giden birçok gelenek gibi, şimdilerde “Nerede o eski Ramazanlar’ diyoruz üzülerek...
GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR
Batman’ın 885 Rakımlı Beşiri-Kıra Dağı’nın öte tarafına geçtiğinizde karşınıza hemen Beşiri ilçesinin ünlü Reşkotan ovası çıkar.
Aslında Beşiri’nin sınırları, Batman Organize Sanayi Bölgesi’ne kadar geliyor.
Fakat Kıra Dağı’ndan çıktığınızda Beşiri'nin deniz yanılsaması yaratan ovası, sizi tüm ihtişamıyla karşılıyor.
Beşiri dediğinizde kuşkusuz bir dönemler azınlıkların en çok yaşadığı ilçeydi.
60’a Yakın köy ve mezrada Ezidiler otururdu.
Günümüzde o köylerin çoğu, şimdi boş.
Yeniden yaşamın olması için de çaba gösteren Ezidi dostlarımızın varlığını bilmek çok sevindirici.
37 Yıl önce Beşiri’nin yanı başındaki Taharri’de yaşanan olay; o tarihi yerleşim biriminde oturan azınlık topluluğunun çoğunu toprağından etmişti.
Batman, o dönemlerde ilçeydi ama Beşiri’nin dün de bugün de sorunlarına hep duyarlılık gösterdik.
Günümüzde Cumhuriyet Mahallesi’ne dönüşen Taharri’de yaşanan o olayın üzerinden yıllar geçti.
37 yıllık o olayın son bulması için dostumuz Orhan Onat ile Hamzavat ailesinin ileri gelenleri arasında bir süredir görüşmeler sürüyordu.
Uzun süredir devam eden o diyalog, arzu edilen yere geldi ve ‘hiç bir araya gelemezler’ denilen iki tarafta kronikleşen arazi anlaşmazlığını sonlandırdı.
Önümüzdeki günlerde iki taraf da bir araya gelecek.
Aralarındaki anlaşmazlığı çözdüklerini açıklayacaklar.
Biz de basın olarak, bu çözüme çok sevindiğimizi belirtelim ve tarafların bu sağduyulu davranışı için de iki tarafa da teşekkür ediyoruz.
Çünkü dostluğun kazandığı her şeyi önyargıyla ve sevinçle takdir ediyoruz.
Geçenlerde bir dostumuz bizi aradı ve bu güzel gelişmeyi paylaştı bizimle;
“Her zaman duyarlılık gösterdiğiniz Taharri’deki o toprak anlaşmazlığı da mutlu sonla bitti. Ramazan ayında ya da Bayram sonrasında iki taraf da bir araya gelip, kamuoyuna güzel mesaj verecekler.”
Bu mesajı dört göz ve dört kulakla bekliyoruz.
Dedik ya; bazen üzülüyoruz, umutsuzluğa kapılıyoruz ama bazen de böyle güzel gelişmeleri de sizlerle paylaştığımızda mutlu oluyoruz.
Umarız, Taharri-Cumhuriyet Mahallesi’ndeki bu güzel tablo Beşiri’de anlaşmazlığın olduğu diğer köylere de örnek olur.
VE 11 AYIN SULTANI
Her yıl iple çektiğimiz Ramazan ayı geldi.
11 Ayın sultanı olarak adlandırılan mübarek ay, geçmişte büyük bir coşku ve heyecanla karşılanırdı.
30-40 Yıl önce Ramazan ayı geldiğinde toplum arasındaki ilk şey ‘paylaşım’ olurdu.
Ne yazık ki son dönemlerde Ramazan’ın o eski ruhunu arar olduk.
Değişen hayat tarzları paylaşım kültürümüzü de ortadan kaldırdı sanki.
Eskiden Ramazan sofraları kalabalık olurdu.
İftar davetleri eksilmezdi.
O davetlerde herkes bir araya gelir, sofralar sadece yemeklerle değil muhabbetlerle bereketlenirdi.
Günümüzde nedense pek çok kişi artık yalnız başına iftarını açıyor.
Davetlerin yerini yalnızlık, sohbetlerin yerini ise sessizlik aldı.
Ramazan’a özgü has bir lezzet dünyası olurdu.
İftar sofrasında özel hazırlanan tatlı çeşitleri, çörek ve özel ekmekler eksik olmazdı.
Kısacası Ramazan’a özel lezzetli menüler hazırlanırdı.
Günümüzde tatlıcılarda hazırlanan tulumba ve halka tatlılar getirilir, o eski güllaç ve diğer tatlı çeşitleri artık eskisi gibi kalmadı.
Ramazan’ın en güzel geleneklerinden biri de sahur vaktiydi.
Batman’ın dört bir yanındaki çayhaneler sahura kadar dolu olur, Batman’a ruh veren o sıcak sohbetler kesintisiz devam ederdi. Gece yarısı davulcular sokak sokak dolaşır, herkesi sahura uyandırırdı.
Hatta 1960’lı yıllarda TPAO Batman Bölge Müdürlüğü’ndeki Amerikalı mühendisler bile Ramazan ayındaki sahurda davulcuların sesini dinlemeyi iple çekerdi.
Bazı Amerikalı mühendisler, Ramazan davulcularına bahşiş vermeden bırakmazlardı.
Yarım asır öncesinin hoşgörüsüne bakın.
Günümüzde neredeyse davul sesinden rahatsızlık duyanlar oluyor.
Eskiden sokaktan gelen davul sesi, hemen herkesi 11 ayın sultanına daha çok bağlardı.
Özetle; eski Ramazanları özler olduk.
O sıcak ve kalabalık sofraları, fırın ve çiğköfte tezgahlarının önünün dolup taştığı manzaraları arar olduk.
Ramazan ayının kutsi ve geleneksel değer taşıyan duyguları tekrar uyandırması dileğiyle.
Sağlıkla kalın.