*Batman’ı var eden, bugünlere getiren ve ‘kara altın’ın ilk çıktığı ‘Raman Dağ’ındaki ilk petrolcülerin öykülerini hep merak ederiz. Fırsat bulduğumuzda bu o dağda ayak izleri olan ilk petrolcülerin ailelerine ve çocuklarına ulaşırız, hayat hikayelerini okurlarımızla paylaşırız…

*1958 ile 1975 Yılları arasında bir ömrü Raman Dağı’na veren ve Raman’dan Kamp şefliğinden Muhasebe Müdürlüğü’ne kadar birçok görev yapan merhum Lütfi Ata’nın oğlu Yalçın Ata’nın, o dönemlerde arkadaşlarıyla eğitimlerini sürdürmek için eski servis araçlarıyla Raman-Batman arasında mekik dokurlardı…

ESKİ PETROLCÜLERİN ÖYKÜLERİ

14 Haneli İluh’un yarım milyonluk modern bir şehre dönüşmesinde katkıları inkar edilmeyen Türkiye’nin ilk petrolcülerin kaybolmaya yüz tutan hikayelerini Batman’ın ilk günlük gazetesi Çağdaş, okurlarıyla paylaşmaya devam ediyor.

1950’de MTA Enstitüsü’nde işe başlayan Lütfi Yalçın Kurtalan, Garzan, Reşan ve Raman’da çalışan emektar bir petrol emekçisi.

1947’de ‘Kara altın’ın keşfedildiği ‘Raman Dağı’na Garzan’dan 1958 yılında gelen Lütfi Ata, tam 1975 yılına kadar burada Kamp Şefliğinden Muhasebe Müdürlüğü’ne kadar her görev üstlenmiş.

Dün konuğumuz merhum Lütfi Ata’nın oğlu Yalçın Ata idi.

Raman Dağı’ndaki eski yaşamı dinlediğimiz Yalçın, o güzelim yıllara bizi götürdü.

Raman deyip geçmeyin, o güzelim dağ müthiş bir yermiş…

“ÇEŞMEDEN TEMİZ SUYU SU MEHMET GETİRİRDİ”

1975’in ortalarına kadar şen bir yerleşim birimi olan Raman Dağı’nı anlatan Yalçın Ata, hüzünlenmeden edemiyordu;

“Raman’da doğdum, ilkokulu da burada okudum. Ortaokulu Site semtindeki Petrol Ortaokulu’nda okudum. O zamanlar müdürümüz Mehmet Yıldız’dı. TPAO, Raman Dağı’ndan eski otobüslerle bizi Site’deki okulumuza götürürdü. Raman’da ortaokulu okuyan tüm öğrenciler, servis aracıyla okula götürülürdü. Servis aracı sürücümüz ise tecrübeli kaptan olarak bildiğimiz merhum Halil Gönülaçar amcaydı. Sabah bizi okula götürürdü, akşam da bizi Raman’daki evlerimize ulaştırırdı.”

Raman Dağı’nda geçen günleri bir rüya gibi gören Ata, bakın neler diyor;

“Raman Dağı’nda Zeve Alikan dedikleri köyün ortasında buz gibi akan bir çeşme vardı. Bu çeşmedeki su çok sağlıklıydı. Buradaki temiz suyu her eve taşıyan ‘Sucu Mehmet’ diye bilenen Mehmet amca vardı. Tüm petrolcülerin evlerine Mehmet amca su ulaştırırdı. Herkes ondan memnundu. Kimseyi susuz bırakmazdı, herkesin imdadına yetişirdi.”

RAMAN BÜYÜK AİLEYDİ

Bir zamanlar Raman Dağı’nda oturanlar bir birlerini çok iyi tanıyorlardı.

Raman’a yeni gelen bir petrolcü, ‘yabancı’ olmaktan çıkıp ‘Ramanlı petrolcü’ ailelere katılıyordu.

Raman’da oturanlar, akşamları tanışmak için TPAO’nun havuz başında buluşurlardı, sohbetler, gece yarılarına kadar sürerdi.

Petrol şehrinin temelini atıldığı dönemlerde petrolcülerin şıklığı, gençlerin eğitimlerini aksatmadığı ‘Raman Dağı’nın ne kadar güzel geçirdiğini bize siyah-beyaz kareler anlatıyor.

Gördüğüm o eski siyah-beyaz karelerle bir anda Raman’daki o rüya gibi günlere daldım.

Sağlıkla kalın…