2017 yılı Ramazan Bayramı gelip çattı. Bugün itibariyle sadece Batman’dan başka kentlerde mevsimlik işçi olarak çalışan insan sayısını bile bilemiyoruz…

Yoksuluk nedeniyle gurbet elde çalışan ve bayramı ailelerinin yanında geçiremeyen yığınla insanımız gerçeği bizleri düşündürmelidir…

Bayramı gurbette karşılamak…

Bundan daha zor bir şey olabilir mi?

Yaz tatiline kadar yarım gün amelelik yapan, yarım gün ise öğrenim gören nice lise öğrencisinin şu günlerde mevsimlik işçi olarak gurbet elde çalıştıklarını biliyor olmalısınız. İki hafta öncesinde Malatya’ya kaysı toplamaya giden bazı yakınlarımla ilgili değerlendirme yaparken acı bir gerçeğe vurgu yapmıştım.

Batman’ımız özelini bilirsiniz. İşsizlikte Türkiye derecesi yapmaya devam ediyoruz…

Bu kadar işsizin, yoksulun bulunduğu, ücretsiz iki ekmek alabilmek için fırınların önünde izdihamların yaşandığı Batman gerçeğini değiştiremedik. İnsanlarımızın mutlu olmadığı, yoksullukla boğuştuğu kentimizin makus talihini değiştirmek için hepimize önemli görevler düştüğüne inanıyorum.

Elinde kalem olanların bu acı gerçekleri toplumun gündemine taşıma gibi önemli bir görevleri var. Meseleyi sürekli gündemde tutmalıyız.

İl yöneticileri ve ilgili kurum kuruluşlar ise bu önemli mesele için çare arayışında olmalıdır. İlimiz Milletvekilleri ve siyasi şahsiyetleri Ankara merkezli girişimlerde bulunarak işsizlikle mücadelede üzerlerine düşen görevi yerine getirmelidirler…

En önemli görev ise kanaatimce özellikle girişimcilerimize düşüyor.

Bayramı gurbette karşılayan gençlerimizin istihdamı için yeni iş alanları açmalı, onları kentte tutmanın gayretiyle sorumluluk bilinciyle hareket etmelidirler.

Hepimiz üzerimize düşen görevi yerine getirecek olursak, bayramı gurbette karşılayacak insanlarımızın sayısı azalacak ve daha mutlu bir toplum olacağız.

EMEK ÖRGÜTLERİ NİÇİN VAR?..

Bu ülkenin, bu kentin emekçileri adeta ‘çağdaş köleler’ olarak çalıştırılıyor.

Emek ve emekçiler adına ahkam kesen örgütler ise durumu sadece seyrediyorlar…

Bu konuda sayısız kez eleştirilerde bulundum. Ancak emek örgütleri sesimizi duymadılar, duymazlıktan geldiler…

Bir Ramazan Bayramı sayısı gazetemizi ellerine alıp okuyacak yeni okurlarımın da bu gerçekleri bilmelerini isterim.

Açıkça ifade ediyorum; emek örgütleri sendikalar toplumumuzun bu önemli kesimlerinin sorunlarıyla ilgilenmiyorlar. Seçilmiş Milletvekilleri ve politikacılarımız da emekçilerin sıkıntılarıyla ilgili değiller…

Asgari ücretin çok çok altında, belki yarısı kadar ücretle günde 12 saat, üstelik sosyal
güvencesiz olarak çalıştırılan binlerce genç kızımız, erkeğimiz, emekçimiz gerçeği açık değil mi?

Mağazalarda, marketlerde, tarlalarda çalıştırılan emekçileri bir gün ziyaret edip, sorunlarını dinleyen yetkililer ve ilgilileri gören ve duyanınız oldu mu?

Bayram özel yazısı olsa bile sorunlardan söz etmek zorunda kalıyorum. Gerçekten yine soruyorum; karın tokluğuna ve en ağır işlere koşturulan, tarlalarda kızgın güneş
altında, soğukta, çamurda köleci anlayışla çalıştırılan emekçilerimizin haklarını gündeme getiren ve bunun için girişimlerde bulunan kaç Milletvekilimiz oldu?

Sayın Mehmet Emin Ekmen dışında bir tek Milletvekilimizin emekçilerin, mevsimlik işçilerin sorunlarıyla ilgilendiklerine tanık olmadım. Eski Milletvekilimiz Sayın Ekmen, alana inip, emekçilerle görüşmeler yaptıktan sonra hazırladığımız ‘Mevsimlik İşçi Raporu’yla ilgilenmişti. Girişimleri sonucu Milli Eğitim ve Çalışma Bakanlığı ile Başbakanlık tarafından ayrı ayrı ‘Mevsimlik İşçi Genelgeleri’ yayımlanmıştı. Bu genelgelerin gereği yerine getirilse mevsimlik işçilerimiz rahatlayacaktır.

Bugüne kadar tarlalarda, mağazalarda, marketlerde, tekstil atölyelerinde köle statüsünde çalıştırılan emekçileri ziyaret edip, sorun dinleyen bir emek örgütünü duydunuz mu?

Hangi emek örgütünün konfederasyonu, sendikası tarlalarda çalışan emekçilerin hukukları ile ilgili bir rapor hazırladı?

Hangi emek örgütümüz, marketlerde, mağazalarda, tekstil atölyelerinde sosyal güvencesiz olarak ve düşük ücretle günde 10 saat çalıştırılan emekçiler için bir çalışma yürüttü?

Bu konuda bir tek emek örgütünün raporunu okudunuz mu?

30 yıllık emekçiyim. Bir tek sendika üyesi olmadım.

Neden?

Bahsettiğim nedenlerden dolayı hiçbir sendika üyesi olmadım.

Sendikal örgütlenmenin yanlış olduğunu söylemiş değilim. Örgütlü mücadelenin önemi ile ilgili sayısız yazım oldu. Ancak Batman ortamı için söylüyorum; hiçbir sendika benim kadar bu konuda mücadele vermedi, ilgili olmadı…

Yıllar önce eleştirdiğim gibi, emekçilerin örgütlülüğü, onların haklarının korunması için bir gün olsun bana destek veren bir sendika, bir emekçi örgütü çıkmadı.
Batman’ı bir yana bırakın, örneğin en büyük mega kent İstanbul’da, çok katlı apartmanların altındaki tekstil atölyelerinde, karın tokluğuna çalıştırılan emekçilerin sorunlarını raporlaştıran bir emek örgütü gerçeğini duydunuz mu?

Ben duymadım. Bu acı gerçeği nedense kimse görmek istemiyor…

Emek örgütleri artık acı gerçekleri görmeli, sorunla yüzleşmeli, raporlama çalışmaları ile görevlerini yapmalı, çara arayışında olmalıdırlar. Emek örgütleri sadece üyelerinin aidatları ile ilgilenmemelidir. Sadece kamu emekçilerinin haklarını savunma görevleri yok. Emek örgütü iseler, her yerdeki emek sömürüsü ve emekçi sorunlarıyla ilgilenmelidirler diye düşünüyorum. Yanlışım varsa bilgilendirsinler, yazılı açıklamalarına yer vereyim ve bir daha kendilerini eleştirmeyeyim. Doğruları savunmuşsam, duyarsız kaldıkları müddetçe eleştirilerden inşallah kaçınmayacağım…
Mübarek Ramazan Bayramınızı bu duygu ve düşüncelerle kutlar, emek sömürüsünün olmadığı bir gelecek dilerim.