Batman 16 Mayıs 1990 tarihinde il oldu. Tam 30 yıl önce alınan bu karardan sonra geldiğimiz durumu değerlendirmek istiyoruz. İl olarak artık 30. Yaşımıza bastığımıza göre ne durumda olduğumuzu da bakmamız gerekiyor.

Bir şehrin veya kentin şehir veya kent olması için içinde yaşayanlarının ona sahip çıkması gerekiyor. Bir kent ancak sahip çıkıldıkça gelişir, güzelleşir, tanınır ve örnek hale gelir.

Çağdaş dünyada artık durumlar farklı. Dünyanın bir ucundaki gelişmeyi başka bir taraftan takip etme olanaklarına sahip olmuş durumdayız. Bu nedenle de kıyaslamaları yapmak daha kolay.

Kentimizin şu andaki durumuna bakıp eksiklikleri sıralamak kolay elbet. Hatta Batman’ı Venedik, Paris, Londra gibi kentlerle kıyaslayıp yerin dibine batırmak da mümkün ancak ölçünün bu olmadığını bilmek gerekiyor.

Bugünkü Batman’ın çekirdeğini İluh köyü oluştursa da asıl mekân El Medina kasabasıydı. Çünkü ilk jandarma karakolunun, ilk okulun, ilk minareli caminin ve ilk idare merkezinin kurulduğu yer burası. 1926-27 senelerindeki sel felaketinden sonra El Medina yerleşim yeri suların azgın dalgalarına dayanamayıp bütün yapıları ile sular altında kaldı ve yok oldu. Kentliler o zaman bütün idari mekanizmaları ile Beşiri’ye bağlanmış oldu.

İluh köyü bugünkü Yeşiltepe ve İluh mahalleleri civarında birkaç ev olarak varlıklarını sürdürdü. Sonra Türkiye’de Petrol arama çalışmaları başladı.1936 ve daha sonraki yıllarda köyün büyüyüp kasaba haline gelmesini görüyoruz. Petrol aramaları 1940’lı yıllarda artıp petrole rastlanınca da buraların kaderi değişmeye başladı. Önce petrol bulunması ardından Meymuniyede kurulan ilk rafineri ve daha sonra bugünkü TPAO ve TÜPRAŞ tesislerinin bulunduğu yerlere yerleşimler. Demiryolunun gelmesi ve gelişimin önünün açılması…

21 Kasım 1955 tarihinde Belediyenin kurulması, 2 Eylül 1957 tarihinde İlçe teşkilatının kurulması ile Batman artık şehir olarak yoluna devam etmeye başlıyor. İluh köyünün kasabaya dönüştüğü sıralarda nüfus 400 kişi civarında ancak tesislerin kurulmasıyla birlikte çalışmaya gelenler sayesinde bu oranın hızla arttığını görmekteyiz.

O dönemdeki koşullarda gelip petrol işinde işçilik yapmak yöre insanının pek alışık olduğu bir durum değil buna rağmen yapılan öneriler ve teşvikler sayesinde işler ilerler ve bir işçi sınıfı da yavaş yavaş oluşmaya başlar. Kent aynı zamanda bir emekçi kenti adaylığını da göstermeye başlar. Ve yıllar yılları kovalar petrol sektörü ilerledikçe kent büyümeye devam eder.

1970-90 yılları arasında sürekli gelişme gösteren bir Batman ile karşılaşıyoruz. Zaman ibresi 1990 yılını gösterdiğinde biraz da bölgede sürmekte olan çatışmaların da etkisi ile hükümet tarafından Batman’ın il olmasına karar verilir. Bunun teşkilatlanma anlamında faydaları olduğu gibi yeni iş alanlarını açılmasına da katkısı olur. Ancak bu gelişme sürmekte olan olaylar nedeniyle tam olarak kontrol altına alınamaz. Kırsal kesimdeki olaylar nedeniyle yerinden olan halkın kente göç etmesi ile birlikte kent bir anda kapasitesinin çok çok üzerinde insan barındırmaya başlar. Bu dönem kentin karanlık çağını ifade eder. Nüfus göçler nedeniyle inanılmaz hızla artmaya başlar. Kenar yerlerde mahalleler oluşur. Kentin imkânları ile yeni gelen insanların ihtiyaçlarını karşılama imkanı kalmaz ve gelişmeler akışına bırakılır.

Batman yerleşim yeri 70-80 yıl önce 300-400 nüfusa sahipken bugün 600 bin insana ev sahipliği yapmaktadır. Bir köy iken bugün bir kent olarak varlığını sürdürmektedir. Her ne kadar gelişme alanında ve kent kültürü konusunda birtakım eksiklikler bulunmakta ise de bugün yüzlerce yatak kapasitesi olan otelleri ve hastaneleri ile bölgenin çekim merkezlerinden biriyiz. Kentin imarlaşması anlamında eksikliklere rağmen büyük ilerlemeler var. Kerpiç evlere sahip olan İluh Mahallesindeki yapılarla birlikte onlarca kata sahip apartmanların yükseldiği bir kent haline geldik. Dev alışveriş merkezlerine sahibiz ve bu ilerleme hızla ilerliyor. Bu kentin elbette var olandan çok eksik yanları da var ama bu kent bu kısa süre içinde festivallere ev sahipliği yapan, ülkenin gündemini belirleme konusunda olumlu adımlar atan ve kendini sürekli yenilen bir kent.

Kentli olmanın da birtakım kriterleri var. Denilmektedir ki kentli olmak için üç kuşağın bir yerde yaşaması veya yaşamını geçirmesi gerekiyor. Bizler ya birinci kuşak veya ikinci kuşak hemşeriler olarak kente katkı sunmaya çalışanlarız. Yani arzuladığımız anlamda bir kentli kültürüne sahip olmak için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Ancak unutmayalım ki bu kent kendi kültürel değerlerini koruyarak gelişen bir kent. Belki şu andaki hengâme içerisinde farkında değiliz ama birçok alanda birçok kentin çok üzerinde bir gelişme seviyesine sahibiz.

30 yılda geldiğimiz durum açıkça söylemek gerekirse umut verici. Bu altyapı üzerine bir yirmi yıl daha geçirirsek eminiz ki ülkenin parmakla sayılan illeri arasına gireceğiz. Biraz daha çaba göstermek gerekiyor. Sağlık, kültür, sanat, sanayi, turizm gibi alanlarda da sesimizi yükselttiğimiz zaman belki diğer sorunlarımızı aşma noktasında da daha sağlıklı sonuçlara ulaşırız. İl oluşunun 30. Yılını dolduran BATMAN’ı ve bu konuda emeği geçen herkesi kutluyor nice yıllara diyoruz.