*Mayıs’ın hangi mevsime ait olduğuna karar veremediği, yağmurun da yağma ya da yağmama ikileminde kaldığı, sağanak-rüzgarın hem şiddetli hem de ılık ılık estiği, dolunun da yer yer vurduğu Batman Ovası ve çevresinde doğal bir afetle daha sarsılıyoruz…
*Batman Toprak ve Ekolojik Hayatı Koruma Derneği Başkanı Bedrettin Nasıroğlu ile dolunun felaket yaşattığı tarım ekili alandayız. Manzara korkunç. Dolunun vurduğu mısır, pamuk, arpa, mercimek, buğday ve fıstık bahçelerinin hali içler acısı. Çiftçi, bir yıllık emeğinin gitmesine hayıflanıp duruyor…
KORKUNÇ MANZARA
Çiftçiliğin en kötü günleri, doğanın beklenmedik baskınlarına aniden yakalanmalarıdır.
Bu çaresiz yakalanma, geleceği de yok edebilen ve çaresiz kalınan bir yüzleşmedir aynı zamanda.
Bu yönüyle çiftçilik en öngörülemez ve en riskli zanaattır.
Çiftçiliğin acı sonuçları olan zorluklarına karşı, verilen desteklerin yetersizliği konusuna hiç girmeyelim bu yazıda.
Bu yazımızla, her zaman çiftçilerin yanında olduğumuzu belirtmekle yetinelim şimdi.
Yine yoğun bir gündem bizi bekliyor…
Geçen hafta sonu dolu yağışının vurduğu ekili alanları, Batman Toprak ve Ekolojik Hayatı Koruma Derneği Başkanı Bedrettin Nasıroğlu ile birlikte dolaştık.
Çiftçi, kuraklıktan sonra belki de en büyük hasarı doludan gördü.
Başkan Nasıroğlu, Batman Çayı kıyısından başlayıp Sinan Köyü’nün tepelik bölgelerine kadar olan verimli arazilere ekilen mısır, pamuk, buğday, arpa ve mercimek alanlarının doludan nasıl etkilendiğini bize gösteriyordu.
Dönümlerce araziye dolu öyle bir vurmuş ki tufan sanki.
Öyle ki, o arazilerde ürün ekilmemiş gibi.
Ceviz büyüklüğündeki dolu, başta pamuk olmak üzere mısıra çok büyük zarar verdiğini anlatıyordu Başkan Nasıroğlu;
“-Biz bile maalesef tahsilden sigorta yapmadık. Biz bu işi ihmal ettiysek bu arazileri icar olarak alan çiftçi nasıl tarlasını sigortalasın ki. Çiftçinin hasarı çok büyük.”
Batman-Diktepe ile Diyarbakır-Sinan’da pamuk ve mısır ekimi yapan Mehmet Can Çınar ve Mecit Kurhan ile hasar gören arazilerde sohbetimiz sürüyor.
Yanımıza gelen Ziraat Mühendisi Erdal Başaran, yaptığı harcama ile cep telefonunda hesaplama yapıyordu ve çiftçinin ağır faturasını bizlerle paylaşıyordu;
“Ağabey, bir dönüme çiftçinin kullandığı tohum, gübre, ilaç, mazot ve işçiliği de katarsanız neredeyse 5000 TL’lik bir hasar söz konusu. Eğer çiftçi, tarım sigortası yapmadıysa vay haline.”
ÇİFTÇİ ÇARESİZ…
3000 ile 3500 Dönümlük alana mısır ve pamuk ekimi yapan Batman Toprak ve Ekolojik Hayatı Koruma Derneği Başkanı Bedrettin Nasıroğlu, Batman Çayı’na cephesi olan bölgeyi bize gösterip anlatmaya başlıyordu;
“Bir zamanlar burası İpek Yolu’nun devamıydı. Buraya gelen kervanlar, kelek-sallarla karşıya geçerdi. Su yatağı, yıllar sonra geriledi. Akarsulardaki eski yüksek debili sular da kalmadı. Gördüğünüz gibi Batman-Bismil karayolunun çevresindeki araziler oldukça verimli ama bu yıl yaşanan kuraklık, ardından da dolu, çiftçiyi perişan etti. Dolu, her şeyi silip süpürdü.”
Toprak ve Ekolojik Hayatı Koruma Derneği Başkanı Bedrettin Nasıroğlu, çiftçiliği yıllardır kesintisiz sürdüren örnek bir hububat ekicisi.
3 Bin ile 3.500 dönümlük alan Batman’ın Diktepe ile Bismil-Sinan sınırında.
Batman Barajı’ndan gelen sulama kanalının hayat verdiği o müthiş ovada; bu yılın sonbaharında yaşanan kuraklık yetmezmiş gibi, son günlerde yaşanan dolu yağışı, çiftçinin geleceğinde gedikler açmış.
Çiftçinin büyük bölümü ne yazık ki tarım ekili alanlarının sigortasını ya unutuyor veya böyle bir felakette hatırlıyor ya da sigorta primlerinin yüksekliğinden dolayı sigorta ettirmekten kaçınıyorlar. Böylelikle tarlalarını sigorta ettirmemenin bedelini ağır ödüyorlar maalesef.
Batman’da oturduğu halde ailesinin geçimini tarlaları icar tutarak yapan Mecit Kurhan da traktörle kaldırdığı ve dolunun hasar verdiği mısır kökleri için ayrı bir masrafa girdiğini anlatıyordu bize;
“Dolu felaketini yaşıyoruz. Bir ay önce 1.500 dönümlük bu alana gördüğünüz gibi mısır ekmiştim. Mısır da iyi boy atmıştı ama hesaba katmadığımız dolu yağışı, bir yılın emeğini alıp götürdü. ÇKS’ye kayıtlı değilim, bu tarlada benim değil, icar alıp sürüyorum. İcar tuttuğum arazide şimdi de yeniden ürün alabilmek için mesaideyiz. Bu yaraları sarmak zaman alacak.”
PROFESYONEL ÇİFTÇİLİK YAPANLARDA VAR
Batman-Diyarbakır il sınırında Sinan çevresinde profesyonel çiftçilik yapanlar da yok değil.
2000 dönümlük alanı damlama sistemiyle yapan Netafim Firması yöneticileri ile doğal afeti konuşuyoruz.
Bu firma yetkilileri, uzun bir süre önce tarlaya serdikleri su hortumlarını toplamak için ter döküyor şu günlerde.
Bismil Ovası, Batman’a göre çiftçiliği daha profesyonel yapıyor.
Sudan tasarruf, toprak erozyonunu önlemeye yönelik damlama sisteminin faydalarını özetleyen firma yetkilileri, tarlalardan çektikleri su hortumlarını öyle profesyonelce bağlamışlardı ki; hayranlık duymamak elde değildi.
Batman’da bu işi yapan çiftçi hemen hemen yok gibi.
Birkaç yıldır damlama sistemiyle hem pamuk üretiminde verimi artırmış hem de suda tasarrufa giden Netafim firması yetkilileri de dolunun vurduğu 2000 dönümlük alanda hasarın 2.5 milyon TL civarında olduğunu hatırlatıyor.
Su kaynaklarının azaldığı bir dönemde tasarruf tedbirleri böyle örnek tesislerle alınmalı ama yağmurun uzun bir süre yağmaması, çiftçiyi hasat mevsimi öncesinde perişan etmiş.
Batman’a komşu olan topraklarda tarımda farklı projeler çiftçinin gelir düzeyini artırmış fakat bizde tam tersi, halen yıllar öncesinin vahşi sulamasının devam ettiği bu verimli Batman Ovası’nda neredeyse her sene bir Kıbrıs büyüklüğünde toprağı heba ediyoruz.
Batman çiftçisinin, yanı başındaki şehirden alması gereken çok ders var.
Fakat kuraklık ve dolunun yol açtığı doğal afete, çiftçinin sorunlarını hafifletmek de ilgili mercilerin görevi olmalı diye düşünüyoruz.
ESKİ HÖYÜKLER
Kuraklık ve doludan etkilenen tarlalardaki manzara içimizi yaktı ama bir o kadar acı manzara da eski höyüklerdeydi.
Defineciler, yüzyıllar öncesinin höyüklerini talan etmiş ne yazık ki.
Yüzyıllar öncesini günümüzde görebileceğimiz adreslerin olduğu eski höyükler, delik deşik edilmiş.
Yüzyıllar öncesinin yaşam alanları olan höyüklere bakıldığında, hemen hemen kazılmayan yer yok gibi.
Tarım ekili alanlardaki acı manzarayı geride bırakıp, kendimizi Batman Çayı’na hâkim olan ‘Gıre Hacı Reşit Tepesi’nde buluyoruz.
Bu tepede yüzyıllar önce Ermeniler ve Süryaniler yaşamış.
Bahar rüzgarının ılık ılık estiği o güzel havada, ‘Hacı Reşit Tepesi’nden hem Batman’a bakıyoruz hem de sessiz ve derin akan Batman Çayı’na.
Yüzyıllar öncesinde bu tepenin zirvesinde yaşayanlar, en şanslı toplulukmuş.
Eski höyüğün çevresinde sayısız çanak çömlek parçaları… Uzun bir süre önce bazı çoban ve çiftçilerin tesadüfen buldukları altın ve eski tarihi eser parçaları bulanlar çoktan iz kaybettirmiş.
Hacı Reşit Tepesi’nin zirvesinde 5-10 metreyi bulan derin bir çukuru kazan defineciler, neredeyse kanal şeklinde açtıkları dereyi tarumar edip sırra kadem basmış.
Gün batımı öncesinde Toprak ve Ekolojik Hayatı Koruma Derneği Başkanı Bedrettin Nasıroğlu ile hüzünlenip, Batman’ın yolunu tutuyoruz.
Batman Çayı kıyısında balık ağları yerine halen o akarsudan çekilen kum topakları, petrol şehrine yeni beton yapıları ekleyecek gibi geliyordu bize.
Özetle; iki acı tabloya tanık olduk.
O acı ama hüzün dolu manzarayı, duyarlılık yaratması bakımından sizlerle paylaşmayı bir görev bildik.
Sağlıkla kalın…