Yöremizdeki tarihi ve kültürel değerler ile farklı inançlara ait dini mabetler konusundaki hassasiyetim malumunuzdur. Bu konuda yıllarca çok önemli çalışmalara imza atmış, kentimizdeki bu zengin değerlerin korunması için üzerime düşeni yapmışımdır.

Ancak aramızdaki kötüler ve cahiller farklı inançlara ait dini mabetlere çok büyük zararlar vermektedir.

Önceki gün yerel bir gazetemizde tarihi bir kilisenin çöp deryasına dönüşmüş fotoğrafını görünce, bu konuda hala çok geri olduğumuzu düşündüm…

Kentimizdeki Mor Kiryakus Manastırı’nın onarımı için çalışmalar yürütüldüğünü biliyor ve bu duruma seviniyordum. Ancak hala duyarsız insanlarımız gerçeğine de seyirci kalmamalıyız diyorum.

Duyarlı bir meslektaşımın haberi şöyleydi: “Beşiri ilçesine bağlı Yenipınar (Keverzo) köyünde bulunan ve Batman Kültür Envanterinde Süryaniler ait olduğu belirtilen 1.000 yıllık Kilise çöplüğe dönüştü. Tarihi yapının taş ve bazı merdiven basamaklarının köydeki evlerin ve bahçelerin duvarlarında olduğu anlaşıldı. Çok eski bir höyük üzerinde yer alan kilise büyük oranda tahribata uğrarken, dikdörtgen planlı, üç nefli kilisenin kalan izlerden üst örtüsünün tonozlu olduğu tespit edilmiş. Yapımında kalker, bazalt, mermer ve cas harcı kullanılan kiliseye ait malzemelerin birçoğunun, yakın civarda bulunan evlerin temellerinde, kapıların eşiğinde ve merdiven basamaklarında kullanıldığı gözlemlendi.”

İslam’ı ana kaynağından araştırarak iman etmiş bir Müslüman olarak bu habere ziyadesiyle tepkili olduğumu belirteyim. İslam, savaş halinde bile başka inançların mabetlerini dokunulmaz ilan etmişken, nedir bu cehalet?

Bu konudaki düşüncemi bir kere daha kamuoyuna deklere ederek, toplumumuzu duyarlı olmaya, kilise, manastır vs farklı inançların dini mabetlerine sahip çıkmaya davet ediyorum:

Sason-Muş sınırında, yüksek bir dağın zirvesinde bulunan ‘Com’ veya ‘Komk’ Manastırı’nı yıllar önce görüntülemiş, farklı inanç sahiplerinin mabetlerine yönelik çirkin saldırılardan duyduğum rahatsızlığı dile getirmiştim.

2006 yılıydı. Güneydoğu’nun en yüksek dağı olan Mereto’nun zirvesine tırmanmak için Ağustos sıcağını beklemiştik. Kamuoyuna, ‘Sason dağlarında silahlar değil, flaşlar patlasın’ diye anlamlı bir mesaj vermiştik…

Mereto dağının zirvesinde tarihte ilk kez aynı anda çok sayıda flaş patlamıştı…

Basın mensuplarını, Çevrecileri, kültür ve sanat duyarlılığı olanları o zorlu yolculuğa götürmüştük.

COM-KOMK MANASTIRI’NI GÖRÜNTÜLEMİŞTİK…

Tam 5,5 saat zorlu bir tırmanış yapmış, Mereto’nun zirvesine çıkmıştık. Orada yıkık, virane bir Manastır harabesinin olduğunu görmüştük.

Sonraki yıl Muş-Sason sınırındaki Com-Komk Manastırı’nı görüntülemiştik. O Manastır da harabe gibiydi…

Dışarıdan tam bir harabe gibi görünen Manastırın iç mimari yapısı hala harikuladeydi…

O gezilerin amacı vardı. Hem doğa sporumuzu gerçekleştirmiş, hem ilçemizin tanıtımını yapmış, tarihi ve kültürel zenginliklerine dikkat çekmiş, hem korku dağlarına teslim olunmaması için duyarlılık mesajı vermiştik…

Verdiğimiz mesaj yerini buldu. Bizden sonraki yıllarda Mereto etkinlikleri gelenekselleşti. Artık ilçe yöneticilerinin öncülük ettiği etkinliklerde Mereto dağına çıkılıyor.

6 yıl önceki Manastır hayvan ağılı olarak kullanılırken, diğer taraftan da hazine avcıları tarafından talan edilmişti. Ancak bu kez gördüğüm Manastırın hali içler acısıydı…

O güzelim mimari yapıların yerinde yeller esiyordu…

Meğer içimizde ne gaddar, farklı inançlara ne saygısız insanlar varmış da haberimiz yokmuş…

İslam, savaş halinde bile farklı inançlara ait mabetlere-ibadethanelere zarar ermeyi haram saymıştır…

Diyelim ki Hıristiyan bir devlet haçlı seferleri düzenleyerek bize saldırdı. Eğer İslam’a inanıyorsak, onun yüce öğretilerini benimsiyorsak, o haçlı seferi düzenleyen ülkeye savaş açarsak bile onların kutsal mabetlerine, Kilise ve Manastırlarına zarar veremeyiz, vermemekle emr olunmuşuz…

Kim zarar verirse, onunla mücadele etmek de farzdır…

Aynı durum Yahudiler için de geçerlidir.

Bir Müslüman savaş halinde bile Yahudilerin Havralarına, Sinagoglarına zarar verirse günahkar olacaktır…

Ayrıca İslam, savaş halinde bile tarlalarda çalışan işçilere, farklı inanç mensubu kadınlara, çocuklara, ağaçlara, onların meyveli fidanlarına, Manastır, Kilise, Havra, Sinagoglara, yani tek tanrılı dinlerin mabetlerine olduğu gibi, orada ibadet edenlere de zarar vermeyi yasaklar, haram sayar ve saymıştır. Bu konuda kesin bilgiye sahibiz…

Hal böyle iken içimizden birilerinin bölgemizdeki farklı inanç mensuplarının mabetlerine yönelik çirkin saldırıları beni oldukça düşündürüyor…

Morkiryakus Manastırı’nın ahır olarak kullanıldığını görmüştüm…

Mereto dağının zirvesindeki manastır viraneye çevrilmişti…

Hasankeyf’teki kilise ve manastırların durumunu söylemeye bile gerek yok, çünkü onların akıbeti de diğerlerinden farksız değildir…

Savaş halinde bile korumamız, cami gibi saygı göstermemiz gereken farklı inanç mensuplarının mabetlerine kimler zarar veriyor?

Kim bunlar?

Kilise ve Manastırları kimler hayvan ağılı yapıyor?

İmamlarımız, din adamlarımız, yöneticilerimiz duruma neden seyirci kalıyorlar?

‘Hazine arıyorum’ gerekçesiyle farklı inanç mensuplarının mezarlarından kilise ve manastırlarına kadar köstebek yuvaları gibi kazanlar hakkında neden bir işlem yapılmıyor?

Dinimiz İslam’a zarar veren, Müslümanlar hakkında olumsuz algılara neden olanlardan alçaklıklarının hesabı neden sorulmuyor?

Tüm toplumumuzu bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. Din adamlarımız bu konuda halkı bilgilendirmelidir. Mabetlerin savaş halinde bile korunması gerektiği konusundaki ifadelerime katılmayan bir din adamı varsa, onunla her türlü platformlarda tartışmaya hazırım. Çünkü sahih, güvenilir İslam kaynaklarına ve İslam tarihi ile ilgili en sağlam belgelere dayanarak bunları dile getiriyorum. Duyarlı olunması dileğimle