*60 Yıl önce şehrimizin verimli topraklarını çarpık kentleşmeye kurban etmeden koruyabileceğimiz o bölgedeyiz. Şehrimizin ilk yerleşim yerini, rafinerinin çevresinde değil de Batı Raman’ın eteklerine hatta oradaki yükseltilere kurabilseydik eğer; bugün betona kurban edilen tarım arazilerinin katledilmesini seyretmek zorunda kalmazdık. Batman’ın yeni şehir bölgesi olan Yenişehir-Kardelen’den petrol şehrinin yayıldığı Batman Ovası’na baktığımızda ne büyük bir ovayı kaybettiğimize bir kez daha hayıflandık. Oysa bu şehrin gerçek yeri Batı Raman Dağı etekleriydi…

*50 Yıl önce arkadaşım Veysi Uzunboylu ile Batman’ın ilk matbaacılarından merhum Abbas Koyuncu’nun yanında çalışırdık. Matbaacılık ve gazeteciliğin ilkel şartlardaki belki de en zor süreçlerinde çalıştık. Meslektaşım-arkadaşım Veysi Uzunboylu, şimdilerde hastalıkla boğuşuyor. Neredeyse 30 yıldır evinden dahi çıkamaz halde. Onun sosyal medyada paylaştığı resmini görünce 1970’li yıllara gittim…

BATMAN BU BÖLGEDE OLMALIYDI

70 Yıl önce ülkenin ilk rafinerisi Batman Ovası’nın ortasına kurulduğunda; ilk mahalleler İluh Tepebaşı, Site, Çarşı ve Akyürek’ti.

Dönemin petrol emekçileri, işlerine yakınlığı nedeniyle rafinerinin etrafındaki arsalara hiçbir mimari özelliği olmayan evler -ki çoğu kerpiçtendi- inşa ettiler.

O dönemlerde şehir olan ve mimari özellikler içeren modern mahallesi, Site’ydi.

Site Mahallesi, ABD’nin küçük bir kasabasını andırırdı.

Sırtını Akyürek ve Site’ye dayayan Çarşı derken, ülkenin ilk rafinerisinin etrafı bir anda  mahallelerle sarıldı.

Rafinerinin yakın çevresindeki arazilerin sahipleri, o dönemin petrol emekçilerine arsalarını sattılar.

İluh Tepebaşı ile Batman Rafinerisi arasındaki 2-3 kilometreyi bulan bölgede sadece 200’e yakın kerpiç ev vardı.

Gerisi bozkır bir ovaydı.

Önce Site Mahallesi kuruldu, sonra da yanı başında Akyürek mahallesi oluştu.

Akyürek sakinlerinin de çoğu petrolcü ailesiydi.

ERUH’TAN AKYÜREK’E

1949’da Siirt-Eruh’tan Sırrı Çeğin, Maden Teknik Arama’nın Raman kampında çalıştı.

1955’te TPAO’nun Site’sine Raman kampı sakinleri yerleşince, konut sıkıntısı yaşanmıştı.

Sırtını Site Mahallesi’ne veren Akyürek’teki çatılı evlere yerleşen Çeğin aile fertlerinin önde gelen isimlerinden Turgut Çeğin, 70 yıl önce bu mahallede doğmuş.

Batman Rafinerisi’nden 2015 yılında emekli olan Çeğin, çocukluğunun geçtiği Akyürek’in o güzel yıllarını anlatıyordu;

“Babam uzun yıllar MTA’da çalıştı. Ardından o dönemler TPAO’ya bağlı olan Batman Rafinerisi’nde görev yaptı. Ben de babam gibi petrol emekçisi oldum. 10 Yıl önce emekliye ayrıldım. Akyürek Mahallesi'nde dünyaya geldim. O dönemler Akyürek, Batman’ın modern semti olan Site’ye alternatif bir yerleşim yeriydi. Akyürek’te de hep petrolcüler otururdu. Bahçeler iç içeydi. Tek katlı evlerin bahçeleri sayısız ağaç ile doluydu. Batman’ın 60-70’li Yıllarında Akyürek, Site’ye alternatif gösterilirdi. Biz o zamanlar Batman’ın bu kadar büyüyeceğini tahmin etmiyorduk.”

İşte bir petrolcü ailenin Eruh’tan Batman’a geliş öyküsü de böyle.

Batman 14 haneli bir yerleşim bölgesi iken, rafinerinin etrafındaki ovaya kurulmamış olsaydı; kim bilir bu şehrin tarımdan alacağı pay hangi düzeyde olurdu?

Günümüzde ikinci deprem kuşağında bir şehir olan Batman’da artık mimari yatay herkesin alternatifi.

Evet Batman, 60 yıl aradan sonra olması gereken Batı Raman Dağı’nın eteklerinde boy gösteriyor.

Umarız yeni yapılar hızla o bölgeye doğru ilerler.

Batman’ın elit tabakası ne kadar şehir merkezinden uzaklaşsa da Alo Tevşo köy pazarı ile Elma Sokağı’ndan ayrılamıyor.

Ne yaman çelişki değil mi?

UZUNBOYLU İLE 70’Lİ YILLAR

Batman Şoförler Odası Başkanı merhum Şükrü Uzunboylu’nun büyük oğlu Veysi Uzunboylu ile 1970’li yıllarda eski merkez karakolu arkasındaki Güven Matbaası'nda, yollarımız kesişmişti.

Cumhuriyet Meydanı’nın hemen yanı başındaki eski Merkez Karakolu sokağında tanınan, bilinen esnaflar otururdu.

Batman’ın 1970’li yıllarda, meydanda aynı zamanda şehirlerarası otobüs terminali işlevi gören yazıhaneler, şehrin o kalabalık yerindeydi.

Şehrin 70 yıllık lokantacısı Cuma Usta'nın meşhur kebap kokusunu uzak da olsa, meydanı yakın o dar sokaktan alırdık.

Arkadaşım Veysi Uzunboylu ve Faruk Erten ile matbaacı merhum Abbas Koyuncu Ağabey'imizin yanında çalışırdık.

1975 yıllarının ortalarına kadar sadece matbaacılık yapardık ve asıl mesleğimizdi.

Sonradan yerel gazetecilik serüvenimiz başladı.

Veysi Uzunboylu matbaacılığı tercih etti, ben ise gazeteciliği seçtim.

Arkadaşım Veysi, çok iyi matbaacıydı.

O zamanlar el dizgisiyle hazırladığımız kartvizit kalıpları ve mührü en iyi yapan Veysi Usta’ydı.

Ancak arkadaşım Veysi son 30 yıldır yakalandığı hastalıkla boğuşuyor.

Neredeyse 30 yıldır evinden dışarı çıkamıyor.

Geçenlerde sosyal medyada paylaştığı fotoğrafını gördüm;  hastalığın bir hayli etkilediği Veysi arkadaşımın o fotoğrafı beni sarstı.

Çocukluğumuz Cumhuriyet Caddesi’nin yanı başındaki Polis Karakolunun sokağında geçti.

Matbaa ile ev arasında koşturup durduk.

Şimdi sağlık sorunlarıyla boğuşan Veysi arkadaşıma Allah’tan şifa diliyorum.

Umarım kısa sürede bu zor hastalığın üstesinden gelir.

Veysi Uzunboylu arkadaşımın birçok kişinin bilmediği bir özelliğini arkadaşlığımızın hukukuna dayanarak sizinle paylaşmak isterim.

Veysi, çok iyi bir fotoğrafçıydı, hobi olarak yapardı.

Onun çektiği fotoğrafları her gördüğümde ‘Keşke fotoğrafçılığa profesyonel olarak devam etseydi’ diye düşünürdüm.

Onun Batman Lisesi idari personel kapı girişindeki koridora asılmak üzere yapıp, hediye ettiği, iki yöne bakan hareketli Atatürk portresi, Batman Lisesi’nin birçok öğrenci ve mezun kuşağının hafızasındaki yeri unutulmaz.

Aslında Veysi, Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa tablosunun bir benzerini Atatürk portresiyle yaparak bizlere hediye etmişti.

Sevgili Veysi arkadaşım çok yetenekliydi.

Sağlığına kavuşacağı günlerin çok yakın olması dileğiyle.