-1980 Darbesiyle birlikte, kötülüğü bilmeyen o dost topluluk birer birer Başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın yolunu tutmuştu. Her bir Ezidi ailesinin gidişi bir rengimizi, bir değerimizi ve birlikte yarattığımız tarihin eksildiğini hissettik. Beşiri bir diğer adı Reşkotan olan bölgenin hakim olduğu ovadaki Ezidi köylerinde göç, 1990’lara kadar sürmüştü. O göçler, birçok tarihi köyde hayatı durdurma noktasına getirmişti…
-Nereden bakılırsa 50 yıla varan bir ayrılık hem coğrafyamıza hem de Ezidi toplumu için kayıp yıllardı. O tarihi köyler, viraneye dönüştü. Ekonomi kaybı bir yana, o zengin sıcak ve aydınlık topluluk içinde bir kültür erozyonuna neden oldu. Son yıllarda arzu edilen düzeyde olmazsa da artık gurbetçiler için tersine dönüş başladı gibi…
TERSİNE DÖNÜŞ RENK KATAR
12 Eylül darbesinden belki de en çok bu azınlık topluluk çekti.
O dönemlerde birçok kesimin dışladığı o renkli toplumun bu coğrafyadan ayrılışı aslında herkes için kayıptı.
Yanı başımızda Mardin-Midyat’taki Süryaniler de yıllar önce İsveç’in yolunu tutmuştu.
Midyat’ın Süryanileri de köylerini boşaltmıştı.
Midyat'ın, kültür mozaiğinde yiten her bir renk kenti ıssızlığa bürüyünce bizler de büyük bir boşluk yaşamıştık.
Komşu kentin lobisi boş durmayıp, yurtdışına giden heyetler ve iş insanları, Süryanilerin dönmesi için uzattığı zeytin dalı karşılığını buldu.
Özellikle 2000’li yılların başında ‘tersine göç’ bir anda Midyat için can suyu olmuştu.
Süryani köyleri, Midyat taşlarının dekorasyonuyla mükemmel bir mimariye kavuşmuştu.
İsveç’teki ünlü Midyatlı pizzacılar, yurt dışındaki mutfağı o taş konaklarla buluşturdu.
Midyat’a Süryanilerin elinin değmesiyle turizmde söz sahibi yapmıştı..
Gurbetçi Süryanilerin dönmesi, bir anda komşu kentin makus talihini değiştirmişti…
Dizi çekimleri, yerli ve yabancı konuklar bölgeye apayrı bir hava estirmişti.
Şimdi sıra bizim şehrin Ezidi gurbetçilerinde...
Sınırımızdaki kentteki değişim görülmeye değer.
Bir dönemler, Midyat’ın yerlileri dahil hor gördüğü, küçümsediği ve kendinden görmediği o zengin topluluğu Avrupa’ya göçünce, yok olan zenginliği fark etti.
Ardından gerekeni yaptı.
Şimdi bizler de yaşadığımız o sendromu tedavi etmeye çalışıyoruz.
Bilmem hiç yolunuz, Ezidi köylerine düştü mü?
Görevimiz gereği; kırsaldayız, sahadayız.
Özellikle Batman’a komşu Beşiri’nin köylerine gittiğimizde, yolumuz mutlaka Ezidilerin köylerine düşer.
Neredeyse 50 yıldır viraneyi andıran o köylerde yaşama ait hiçbir belirti, hiçbir iz yok.
O köyler adeta savaş sonrası bir plato sahnesini andırıyor.
Kerpiç evler… Konak-kasır yapılar yıkılmaya yüz tutmuş…
Arazi davaları ve anlaşmazlıklar o güzelim yerleşim birimlerini büyük bir sessizliğe bürümüş…
Yılda bir iki kez topraklarını sürmeye ya da icar veren gurbetçi Ezidilerin genç kuşakları baba ocağıyla bağları her geçen gün zayıflamış...
DÖNÜŞÜN İŞARETİ…
Garzan Çayı'nın yanı başındaki Uğurca Köyü… 40 yıl önce Beşiri’nin en gözde köyü idi…
Yıllar önce Almanya’ya bazı nedenlerden göç eden aileler… Un fabrikasından mandıraya kadar, kurdukları tesisler o köye ve çevresine hayat vermişti…
Yaşanan bazı sorunlar o tesislerin kapısına kilit vurmuştu.
Şimdi aradan neredeyse 30 yıl geçti.
Uğurca’yı yeniden ayağa kaldıracak bir proje hayata geçirildi.
Almanya’daki Uğurcalı gurbetçilerden 50 kişi babadan kalma, eski evlerin yerine modern konutlar yaptı.
Üç yıl önce yıkılmaya yüz tutan o kerpiç evlerin yerinde Avrupa tarzında yapılmış villa konutlar var.
Özetle; Batman da Midyat gibi kendi gurbetçilerine kucak açarsa… Çok şey kazanacak.
Eskiden olduğu gibi şenlenecek ve renklenecek.