Dünden devam

Değerli Okurlar, bugün üçüncü gündür ‘Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’ konulu Ankara’daki etkinlik izlenimlerimi kamuoyunun takdirine sunuyorum. Söz konusu etkinliğe katılarak sığınmacılar meselesine az da olsa katkı sunmayı amaçladığımdan, gelişmeler hakkında sizleri bilgilendirmeyi de görev bildim.

Ankara’da kapalı kapılar ardında ülkemize sığınanlar için neler düşünülüyor, hükümetin bakış açısı nedir, medya genel olarak meseleye nasıl bakıyor ve nasıl bir yaklaşım gösteriyor?

Katıldığım etkinliğe arzuladığım katkıyı sunamadım.

Çünkü davet edilen konuşmacılar uzun uzadıya değerlendirmeler yaparken, biz basın mensuplarına az sayıda soru sorma hakkı tanıyorlardı.

Toplantının son gününde, etkinliğin değerlendirildiği oturumda söz aldığımda, “Buraya 5 yıldızlı otelde, rezidansta dinlenmeye gelmedim. Kentimize sığınan Suriyeliler başta olmak üzere diğer sığınmacıların durumları hakkında bilgi vermeye, sıkıntılar ve çözüm önerileri üzerine söz almaya geldim. Mülteci, sığınmacı, göçmen nedir şeklindeki tanımları herkes google üzerinden öğrenebilir. Buna fazlaca yer verdiğiniz için, yeterince verimli olamıyoruz” diyerek tepki göstermiş, sonra bilgi sunmuştum.

‘Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği ‘(SGDD) ve ‘Mülteci Destek Derneği’nin (MUDEM) organize ettiği etkinlik önümüzdeki haftalarda da devam edeceğinden, acizane öneriler sundum ve gazetecilere daha çok söz hakkı verilmesinin önemi üzerinde durdum.

Her iki derneğin yetkilileri de oldukça nazik ve kibar insanlardı. Avrupa Birliği Fon desteği ile yürütülen bir proje olsa bile, dernek yetkililerinin bu konudaki çalışmalarının özellikle Suriyelilere karşı nefret söyleminin gazeteciler arasında tartışılması açısından önemliydi.

**

**

Ülkemize sığınan büyük çoğunluğu (3,6 milyonu) Suriyeli, milyonlarca sığınmacı/mülteci hakkında değişik kentlerden gelen gazetecilerle toplantı aralarında görüşme/tanışma imkanlarımız oldu.

Bazı gazetecilerin Suriyelilere karşı daha fazla ön yargılı oldukları gerçeğine üzüldüm.

Yerel gazete mensupları bile ulusal/yaygın medyanın etkisindeydiler.

Tüm Suriyelilere sanki maaş bağlanmış gibi bir algıya sahiptiler.

Bunun yanlışlığı aşikardı.

Ancak gel de ön yargılarla toplantıya katılmış olanlara anlat…

Osmaniyeli bir meslektaşım, Suriyeli sığınmacıların mağduriyetinden söz eden ifadelerim ardından yanıma gelip, “Siz gece yarıları sarhoşların sesleriyle yatağınızdan fırladınız, o korkuyu yaşadınız mı? Bunlar bayrağımıza saldırıyorlar” diyerek, düşüncelerimde yanlış olduğumu ima etmeye çalışıyordu.

Her toplulukta iyilerin ve kötülerin olabileceğine, bu konuda genelleme yapmasının yanlış olduğunu söylediğimde, “Yüzlerce Suriyeli bayrağımıza saldırdı. Sokaklardaki tehlike de birkaç kişi ile ilgili değil” diye cevapladı.

Şayet ileri sürdükleri gibi olaylar yaşanıyorsa, bu konuda devletin etkin tedbirler alması gerektiği açıktır.

**

**

SURİYELİLERE VERİLEN VATANDAŞLIK HAKKINA BÜYÜK TEPKİ…

Hatay, Kilis, Osmaniye, Adana gibi yerlerde sayıları hayli fazla olan Suriyeliler meselesinin daha detaylı olarak masaya yatırılması ve çözümler geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Bu arada etkinlikte bazı Suriyelilere verilen vatandaşlık hakkı da konuşuldu.

Hataylı bir gazetecinin, “Bunlar Türkiye’de kalıcı. Şu anda her gün binlerce kişiye vatandaşlık veriliyor. Oy hesapları var” şeklindeki eleştirisi oldukça dikkat çekiciydi…

Batman’da da bazı Suriyelilere vatandaşlık hakkının verildiğini biliyordum.

Ankara’daki toplantıda o konuya girmedim.

Ancak genel olarak tüm gazetecilerin bu duruma tepkili olduklarını gözlemledim.

MUDEM yetkilisi, Suriyeli bazı mültecilerin Türk vatandaşlığına geçmesinin nedeni olarak mevcut yasaları gösterdi.

Türkiye’ye sığınan ve ülkede 5 yıl ikamet eden her ülke vatandaşının, yasal mevzuatlar kapsamında Türk vatandaşlığına başvurma hakkına sahip olduğunu, kanunların herkese bu hakkı verdiğini söyledi.

**

**

Üç gün boyunca kapalı salon toplantılarımıza önemli şahsiyetlerin katıldığını daha önce de ifade etmiştim. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye İletişim Uzmanı Sayın Çelik Özüduru da katılmıştı. Şu bilgiler katıldığımız etkinliğin basın bildirisinden: “Özüduru, UNFPA’nın Birleşmiş Milletler Organı olarak daha çok kadın ve kız çocukları üzerine çalıştığını anlattı. UNFPA’nın SGDD ve MUDEM iş birliği ile yürüttüğü Kadın Sağlığı Danışma Merkezleri’nde, kadınların güçlenmesini sağladıklarını belirterek bu merkezlerde kadınlara danışmanlık verildiğini, farkındalık artırıcı ve bilgilendirici etkinlikler düzenlediklerini ifade etti.”

Bahse konu Mamak’taki merkezi de gezdik. Suriyeli bazı sığınmacılara o merkezde Türkçe eğitimi kursları veriliyordu.

Bir sunumda Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı Sayın Aytekin Polatel ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Başkanı sayın Rıza Özel, ödül alan bazı çarpıcı fotoğrafları paylaşırken, başlarından geçen ilginç olaylar hakkında da konuşmalar yaptılar.

Sunumlarında bir de deniz yoluyla kaçak yollardan Yunanistan’a kaçmaya çalışanlarla ilgili bir video paylaştılar. Belki yüzlerce kişinin nasıl sahilde bir araya gelip, botlara binmelerini görüntülemiş ve ödül almışlardı. Orada, denizlerde boğulan bu insanları nasıl görüntülediklerini sordum. Tüm gazeteciler rahatlıkla onları görüntüleyebiliyorlarmış. Herkesin gözleri önünde cereyan eden insan tacirleri ve dramlarla ilgili meselede devletin nasıl seyirci kaldığı gerçeğini açıkça belgelediler…

Toplum yararına olan bu tür etkinliklerin yaygınlaştırılmasında fayda var. Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları programının kapanışını SGDD Genel Koordinatörü Sayın İbrahim Vurgun Kavlak yaptı. Onun sözleriyle yazımı sona erdirmek istiyorum: “Göç konusu hep savaşla, yoksullukla ilişkilendirilir fakat biz, ‘mülteciler sadece bohçalarını toplayıp gelmezler bilgi birikimleri ile birlikte gelirler’ diyoruz. Maalesef göç hareketlerinin yaşandığı bir coğrafyada bulunuyoruz. Ancak göç konusunda üzülmekten başka yapacak şeylerin de olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de yaşanan mülteci konularını Avrupa’da gittiğimiz tüm toplantılarda anlatıyoruz. Bunun sadece Türkiye’nin sorunu değil dünyanın sorunu, insanlık sorunu olduğunu aktarıyoruz. Son dönemin en önemli tartışma konusu bu ve biz bu noktada da özellikle basının kamuoyunu yönlendirme gücünden hareketle oldukça önemli bir rolü olduğunu düşünüyoruz. Özellikle vatandaş sığınmacı çatışması veya ilişkisi açısından orta ve uzun vadeli sosyal uyum politikalarının gerçekleştirilmesi gerekir. Bunda da kamuoyunun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi açısından basının rolü oldukça önemli.