Son günlerde yaygın medyada olduğu gibi, yerel basınımızda da kuraklıkla ilgili haberler sıklıkla yer almaktadır.

Yaygın medyada İstanbul’u bekleyen en önemli ve yakın tehlike olarak kuraklık ile ilgili haberler dikkat çekmektedir.

Gün geçmiyor ki bu konuda yaygın-ulusal medyada ciddi haberler servis edilmesin.

Gün geçmiyor ki bazı ünlü bilim insanlarının kuraklıkla ilgili görüşlerine başvurulmasın…

İstanbul dışında Ankara, İzmir gibi önemli kentler de kuraklıkla ilgili riskli iller olarak açıklanıyor.

Çünkü uzun süredir ciddi yağışlar yok. Bu da haliyle kentlerin içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarını karşılayan barajların dolması için yeterli değil.

Yaygın medyaya baktığınızda işler duaya kalmış gibi görünüyor, hatta Diyanet bile bunu fırsata çeviriyor gibi!..

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 42 kent için yağış tahmini verdiği süreçte Diyanet İşleri Yağmur Duası kararını ilan ediyor…

**

**

BEŞ BARAJ, BİR BARAJI BESLEYEMİYORSA!..

Saygıdeğer Okurlar, kuraklık gerçekten ürkütücü boyutlara ulaşmış durumda.

Bu konudaki gelişmeler için sadece gazetemiz Batman Çağdaş’ın haberlerine bakmanız bile yeterli.

Sık sık kuraklıkla ilgili haberler boşuna yayımlanmıyor.

Batman Barajı’ndaki su çekilmesi de çok vahim boyutlara ulaşmış durumda…

Tarihi Kaletepe Köprüsü ve çevresinde sadece Sason’dan gelen çay akıntısı var.

Anlayacağınız devasa göl bu kış ayında buhar olup uçmuş…

Batman Barajını besleyen çok sayıda su kaynağımız yoktur diyebilirim.

Ancak Veysel Eroğlu Barajı’nı besleyen çok güçlü su kaynakları bulunmasına rağmen, bu devasa barajda da kuraklık vahim boyutlara ulaşmıştır…

Bakınız, Veysel Eroğlu Barajı’nı besleyen tam beş büyük baraj vardır.

Diyarbakır Dicle, Eğil,

Batman,

Kozluk-Garzan

Ve Siirt Al Kumru Barajı…

**

**

Dicle Nehri’ni oluşturan yöremizdeki sayısız çay ve dere yataklarından beslenen beş barajdan söz ediyorum.

Yöremizdeki dağların asil kaynaklarından oluşan rahmet pınarlarının oluşturduğu Sason, Kulp, Garzan, Botan Çayları birer nehir gibi…

Beş baraja akan su kaynaklarımız, buralarda depolandıktan sonra Veysel Eroğlu Barajı’na dökülmektedir…

Heyhat milyarlarca metreküp suyun buluştuğu devasa göl kısa sürede çekildi…

Suların hızla çekilmesi sırasında milyarlarca balığın ve su canlıların ölmesi üzerine DSİ 16. Bölge Müdürlüğü yetkilileri ile görüştüğümde, barajda elektrik üretimini durdurdukları bilgisini vermişlerdi…

Buna rağmen barajdaki çekilme onlar açısından da dikkat çekici ve bu şekilde beklenmeyen bir gelişmeydi…

Barajları çok faydalı görenler, topluma bu mesajı verenler toplumun karşısına çıkamıyorlar. Çünkü barajların ılıman iklime neden olduğu, yağışların azalmasına sebep olduğu bilimsel gerçekliğini unuttular…

**

**

Beklenen yağışların gelmemesi yöremizde özellikle batıda büyük endişelere neden olmaktadır.

İstanbul gibi devasa büyüklükte bir kentin su sıkıntısı yaşaması gibi vahim bir korku var.

Allah korusun diyor ve bu korkunun gerçekleşmemesi için hep dua ediyoruz.

Ancak su kaynaklarımıza ve onları besleyen doğamıza zarar verdiğimiz müddetçe bu tehlike kapıdadır…

Basında çıkan haberleri okumakta yarar vardır. Lütfen bu haberleri ciddiye alalım.

Bakınız, şu ifadeler yaygın medyada yer aldı: “Doğal Hayatı Koruma Örgütü (WWF) tarafından yapılan bir araştırmaya göre dünya nüfusunun önemli bir kısmı iklim değişikliği nedeniyle gelecekte sel, susuzluk veya kötü su kalitesinden etkilenebilecek. Yapılan açıklamada, 2050 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlasının 'çok yüksek su riski' olan bölgelerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalabileceğine dikkat çekildi. WWF, gelecekte su sorunundan yoğun olarak etkilenecek bölgeler arasında Güney Asya, Ortadoğu, Güney Amerika ve Afrika'nın yanı sıra Pekin, İstanbul ve Rio de Janeiro gibi kalabalık metropollerin de adını saydı. Öte yandan yerel uzmanlar İstanbul için barajlardaki doluluk oranına dikkat çekerek salgın hastalık uyarısında bulundu. Gerekli kontroller yapılmazsa su kaynaklı salgın hastalıklar ortaya çıkabilir!”

Sonuç olarak insandan kaynaklı bir kuraklık tehlikesi kapıdadır. Doğaya verilen zararlar, ormanların hoyratça kullanılmasından kaynaklı çölleşme, Küresel Isınma’nın da etkisiyle ciddi kuraklık riskini artırmaktadır.

Acilen bu önemli sorunla mücadele için tüm illerimizde yol haritaları çıkarılmalı, eylem planları hazırlanmalıdır. Daha ciddi ağaçlandırma, mevcut ormanların korunması ve su kaynaklarının hoyratça, sorumsuzca kullanımının önüne geçilmesi için gereken duyarlılık gösterilmelidir.

Bu mücadele sadece Çevrecileri ilgilendirmiyor. Kozluk-Mutki sınırındaki yağmur ormanlarının korunması örneğinde olduğu gibi Çevreciler zaten canlarını tehlikeye atarak topluma yıllarca mesaj veriyorlar. Doğanın korunması için toplumsal bilinçlenme ve duyarlılık için zaman gittikçe daralıyor bilesiniz…