Geçtiğimiz gece Türkiye Çevre Platformu’nun Zoom üzerinden gerçekleştirdiği toplantıya katılmıştım.

Çok verimli bir toplantı oldu.

Ülkemizin temel çevre sorunlarının çözümü için gayret gösteren çevre örgütlerinin zoom üzerinden gerçekleştirdikleri ve katılım sağladığım pek çok toplantılarında önemli kararlar alınıyor.

3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü idi.

Yaban Hayatı'nın korunması ve avcılığın tamamen yasaklanması için ülkemizdeki 233 STK, “Yaban Hayatını Birlikte Koruyabiliriz” sloganı üzerinden ortak yazılı açıklama yaparak, imza kampanyası düzenledi.

Öteden beri avcılığın tamamen yasaklanmasını isteyen ve bu konudaki görüşlerini kamuoyu ile paylaşan Batman Çevre Gönüllüleri Derneği de, “Yaban Hayatını Birlikte Koruyabiliriz” kampanyasına katılım sağladı ve imza desteğini açıkladı.

Kampanyanın duyurusu yaygın medyada şu ifadelerle yapılmıştı:

“03 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü’nde açıklama yapan 234 sivil toplum kuruluşu, yaban hayatının korunması için 2 yıl önce başlattıkları mücadelenin umut verici sonuçlar doğurmaya başladığını belirtti. Türkiye’nin birçok farklı yerinde av turizmi kapsamında canlı türlerinin vurulması için açılan ihalelerin durdurulması amacıyla kamu vicdanında oluşan hassasiyetin kayda değer olduğunu vurgulayan sivil toplum kuruluşları, Dünya Yaban Hayatı Günü’nde doğaseverleri change.org/vurmabeni adresi üzerinden başlattıkları kampanyaya dahil olmaya ve yaşamı savunmak için harekete geçmeye davet etti.”

**

**

Bu gelişmenin ardından önceki gün Merkez Av Komisyonu’nun yazılı açıklamasının olduğu olduğu bir haber okumuştum. O haber şöyle: “Merkez Av Komisyonu kararıyla av sezonunun yarından itibaren ülke genelinde kapandığı açıklandı. Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Müdürlüğü, 2020-2021 av döneminin, Merkez Av Komisyonu kararı uyarınca 7 Mart 2021 tarihi itibariyle Türkiye genelinde kapandığını duyurdu. Konuyla ilgili olarak yapılan yazılı açıklamada, av sezonu dışında avlanmanın kesinlikle yasak olduğu belirtildi. Açıklamada, ‘Avın kapanış tarihi itibariyle, av ve yaban hayvanlarının üreme döneminin başladığı, avın açılacağı ağustos ayına kadar bu dönemde avcılık faaliyetlerinin yasak olduğu özellikle; av ve yaban hayvanlarının eş tutma, üreme, yavru büyütme ve erginleşme evrelerini içine alan bu süre zarfında toplumun tüm kesimlerinin tabii ortamlara çıkarken daha hassas hareket etmesi, av ve yaban hayvanlarının yavru ve yumurtalarını toplamaması gerekmektedir’ denildi. Bu hususlara uymayanlar hakkında, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından gerekli yasal işlemlerin uygulanacağı kaydedildi.”

Bazı insanlara hayvanları belli zamanlarda öldürme yetkisi veren, limit belirleyen kurum ve kuruluşları tanımıyorum. Bu kuruluşun günahı çok fazla. Zira keyif için canlıları öldürenlere kurs veriyor, sertifika dağıtıyor. Bunun belgesini aşağıya alıyorum.

HAYVAN ÖLDÜRME YETKİSİ KABUL EDİLEMEZ…

Avcılık tamamen yasaklansın diye imza kampanyası düzenleyen 234 STK’ya tam desteğimi, açıklamalarını olduğu gibi köşeme alarak gösteriyorum. Dilerim bir toplumsal bilinçlenmeye katkı olur diye yazımı o açıklama ve bir ayetle bitireyim:

“234 sivil toplum kuruluşu bir araya geldik ve diyoruz ki:

Başka bir canlıyı öldürmenin sporu, turizmi, hobisi, ihalesi olamaz! Bu dünya üzerindeki yaşamı paylaştığımız öbür canlılardan bahsediyoruz, onlar uzak ve yakın komşularımız. Komşularımızı birer rakam ve kotaya indirgeyen Merkez Av Komisyonu’na da kararlarına da karşı çıkıyoruz.

Tarım Orman Bakanlığı, Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü, hangi canlının kaç birey, ne koşullarda, nerelerde öldürüleceğine karar vermek yerine, onları koruyan kararlar almalıdır. Geçtiğimiz 16 yıl içinde yaklaşık 17 bin avcılık kursu açılmış ve yaklaşık 500 bin kişi avcılık sertifikası almıştır. Doğanın korunmasından sorumlu kurumlar, silah endüstrisinin ve avcıların doğamızı yok etmesine ne yazık ki seyirci kalmakta, daha da üzücüsü bu durumu teşvik etmektedir.

Oysa Türkiye, taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 6. ve 8. maddeleri uyarınca nesli tehlike altındaki türleri korumayı taahhüt etmiştir. Buna rağmen, bu hükümler ve taraf olunan öbür uluslararası sözleşmelerin, ülkemiz mevzuatı sayılan hükümleri görmezden gelinerek, nesli tehlike altındaki kimi türler bile ava açılmaktadır. Bu kabul edilemez!

Ayrıca, 1 Temmuz 2020’de TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’ndan geçen Kanun Teklifi’nin 15. Maddesi’ne getirilen bir ek ile yabancı diplomat ve “üst düzey misafirlerin” diledikleri takdirde ücretsiz olarak avlanabilmesi ve yaşam alanları tahrip edildiği için yerleşim yerlerine gelen ayı, domuz gibi hayvanların da avlanabilmesinin yönetmeliğe bağlanması oy çokluğu ile kabul edilmiş bulunuyor. Doğamızı günbegün yok edecek olan bu kararların bir an önce durdurulması gerekmektedir. Kara Avcılığı Kanunu’nun ivedilikle değişmesini, Doğa Koruma Kanunu olarak yeniden düzenlenmesini ve doğa ihtisas mahkemelerinin kurulmasını talep ediyoruz.

Şimdi, yaşam hakları ve alanları ellerinden alınan tüm canlıların sesi olma zamanı. Çünkü yaşam hakkı bütün canlılar için pazarlık edilemez en doğal hak. Hepimizin yaşamı birbirine bağlı. İnsan diliyle kendi haklarını savunamayan tüm canlıların sesi oluyoruz.”

İslam"İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum Suresi 41. Ayet)