Kentimizin yarınlarını ilgilendiren çok önemli sorunlar çözüm bekliyor. Yerel yönetimleri ilgilendiren bu önemli sorunları her zaman gündeme taşıyıp, çözüm için önermelerde bulunduğumu biliyorsunuz.

Yerel yönetimde kimler sorumluluk mevkiinde bulunuyorsa bulunsun, onlara bu sorunları iletmeyi, kamuoyu oluşturmayı, toplumu bilinçlendirmeyi görev biliyorum.

Bu görev sadece bana ait değil, tüm kalem sahiplerinindir. Zira hepimiz sorumluyuz.

Halk sağlığını, çevre sağlığını ilgilendiren önemli sorunlardan birisi devasa Ilısu Barajı’nın (Veysel Eroğlu Barajı olsun) lağım sularıyla kirlenmesidir.

Geçtiğimiz günlerde kentimizi ziyaret eden üst düzey çevre heyetine sorunları yazdım. Hiç kimse oralı olmadı.

O heyetten biri olsam, sorumluluk bilinciyle hareket ederek, “Hele bana yerel basını getirin, bize hitaben bir yazı yazılmış, bazı sorunlara dikkat çekilmiş mi?” diye sorardım. Madem heyet ilgilenmedi, tekrar olsa bile devasa foseptik göle hayır diyerek bakış açımı özetleyen kirlilikle ilgili yazımı kamuoyunun dikkatine sunuyorum:

**

**

Artık bu günden sonra yeni bir konseptle Ilısu Barajı ve göl havzasına bakıyorum.

Yanı başımızda 12 milyar metreküp suyu havzasında toplayacak devasa bir göl oluşmuştur…

30 Yıldır elimde kalem önemli tespitlerde bulunuyor, eleştiriler yapıyor, kamuoyu oluşturmaya çalışıyor ve kentimizin daha güzel yarınları için mücadele ediyorum. Bu mücadele alanlarımdan birisi Dicle’deki kirlilikti…

Ancak yeni konseptle birlikte artık Dicle’deki kirlilikten değil, lağım/kanalizasyon sularıyla dolacak devasa gölü ve dolayısıyla halkımızın sağlığını savunacağım…

Çünkü yanı başımızda devasa bir foseptik çukur-baraj gölü oluşmaya başlarken, defalarca yazdığım ve uyardığım kirliliğin kimsenin umurunda olmadığını görüyorum…

Hayır, hayır bunu kabul etmeyeceğim. Israrla ve tekrarla yazdığım yazıların arkasında duracak ve kamuoyuna sesimi duyurmaya inşallah devam edeceğim…

**

**

Suları ülke sınırlarımızın dışına akan Dicle Nehri'nin temiz tutulmasıyla ilgili kaç yazı yazdığımı gerçekten bilmiyorum.

Oysa hayati derecede önemli bir sorunu gündeme taşıyıp, çözüm önerileri sunuyordum. Halkın sağlığından sorumlu gelmiş ve geçmiş il yöneticileri, il mülki amirleri, Sağlık Müdürleri maalesef duyarsız kaldılar...

Hiçbir dönemde, hiçbir ilgili yetkili basını, STK temsilcilerini toplayıp, konu ile ilgili istişarelerde bulunmadı...

Dicle Nehrine arıtmasız bırakılan kentlerin lağım sularından söz ediyorum...

Dicle, Eğil, Diyarbakır, Bismil, Sason, Batman, Kozluk, İkiköprü, Beşiri ve Hasankeyf'in kent kanalizasyon sularının kirlettiği Dicle için az mücadele vermedim...

**

**

Ilısu Barajı'nın temiz tutulması için yukarıda sıraladığım bütün yerleşim yerlerinin sularının fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtmadan geçirilmesi şarttır...

Aynı zamanda yasal bir zorunluluktur.

Bildiğim kadarıyla Diyarbakır dışında (Bu kentin de arıtmasız Dicle'ye bırakılan bir kısım lağım suları gerçeğini görüntülemiştim) hiçbir yerleşim yerinin evsel atık suları(kanalizasyon-lağım b.k suları) tam arıtmadan geçirilmiyor.

Batman'ın sadece fiziksel arıtması var.

UYARILAR DİKKATE ALINMALI

İşte yöneticiler dikkate alıncaya kadar gündemden düşürmeyeceğim değerlendirmelerim:

Yıllardır bunun için ısrarla uyarılarda da bulunuyorum…

Ne yazık ki dikkate alınmıyorum…

Ne yazık ki sesimi duyanlar yok…

Ne yazık ki başka perdeler araya girip, uyarılarımı ters algılayanlar bile oluyor…

Neden mi söz ediyorum?

Bugüne kadar ısrarla duyarlılık çağrısı yaptığım kentlerin atıksularının kimyasal ve biyolojik arıtmadan geçirilmesi konusu önümüzdeki yıllarda mutlaka en önemli gündem maddesi olacaktır…
Nedeni çok açık; Diyarbakır, Eğil, Dicle, Bismil, Batman, Silvan, Sason, Kozluk, Beşiri ve İkiköprü yerleşim yerlerinin evsel atıkları geçmişte olduğu gibi nehri kirletmeyecek, Dicle sularına karışarak sınır ötesine akmayacaktır…
O atıksular, kanalizasyon suları, lağım suları devasa gölde, Ilısu Barajı göl havzasında birikecek, toplanacak ve çevre sağlığını tehdit edecektir…
(Devamı yarın)