Uzun süredir korona ile yatıp kalkan bir toplum olduk…

Toplumumuzun psikolojisi bozuldu…

Türkiye’nin neredeyse üçte biri kadar ölümlü vakalara rağmen sessizliği tercih eden yöneticiler…

Her gün isimleri paylaşılarak vefat edenlerin üzerimizde bıraktığı hüzünler…

Her gün yaşanan ölümler, her gün hastaneler önündeki izdihamlar, her gün kaldırılan cenazeler…

Beri tarafta her gün düğünler, her gece yarılarında patlatılan havai fişekler ve oluşturulan kornalı konvoylar…

Bütün bunlardan gına geldi…

Yaşlılarımızı teker teker değil, üçer ve beşer olarak kaybediyoruz…

Bu gidişata dur demek için ne bekleniyor Allahaşkına?..

**

**

Değerli Okurlar, her gün koronayı yazmak istemiyorum…

Dostlarım beni hassas, ince, kibar anlamında ‘Nahif’ bir insan olarak biliyorlar. Bugün sinirlerim gerilmiş olduğundan hakkımdaki olumlu yargıların değişmesini istemediğimden başka bir sağlık konusuyla karşınızdayım.

Hem bu gerginlikle başımı belaya koymak da istemiyorum!..

Toplumu sağlık cihetiyle tehdit eden en yaygın kötü alışkanlık olan sigara ile ilgili olarak 90'lı yıllarda başlattığım, 'Zehir İkramına Hayır-Son' kampanyamı hatırlayan okurlarım çoktur.

2008 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından 'Dumansız Hava Sahası' adı altında kapalı mekanlarda sigara içilmesine yasaklama getirildi.

Kapalı mekanlarda sigara içilmesinden dolayı, orada hazır bulunanların 'pasif içici' olarak sağlıklarını yitirme riski yaşamaları gerçeği açıktır. Günümüzde internetlerde, cafelerde, kıraathanelerde vs mekanlarda yasaklara genel olarak uyulmamaya başlanması büyük tehlikedir.

2008 yılında gündeme gelen 'Dumansız Hava Sahası'na genel olarak uyuluyordu. Esnaflar, sigara içmek isteyenleri kaçırmamak için kurallara uymamaya başlamışlardır.

Dumansız Hava Sahası unutuldu ve kentimizde büyük bir sorumsuzlukla kapalı tüm mekanlarda sigara içiliyor. Çocuklar, gençler ve herkes risk altında. O nedenle sorunu yeniden gündeme taşıma gereği duyuyorum.

Dumansız Hava Sahası yeniden pratik bulmalıdır…

Sigara içenleri caydırabilecek bir akademik yazıyı bilgilerinize sunarak aradan çekiliyorum:

SİGARA VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI!..

"İnsan hayatının en önemli evrelerinden biri olarak kabul edilen gençlik döneminde, birey yetişkinliğe geçiş sıkıntılarını yaşamakta ve bir çoğu bu çağı atlatırken çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Üniversite gençliği, kişilik gelişiminin getirdiği bu sorunları en yoğun yaşayan kesim olarak, bu sorunlarla baş etme, rahatlama ya da sorunlarını unutma amacıyla, alkol ve sigara kullanımına yönelebilmekte, ergenliğin ilk yıllarında alkol ve sigaraya başlayanların ise bu maddeleri kullanım miktarı giderek artmakta ve bağımlılık riski gelişebilmektedir.

Sigara kullanımı; yaşa, cinsiyete ve etnik yapıya göre değişmektedir. Her ne kadar aradaki fark son yıllarda azalmış olsa bile, erkekler kadınlara göre daha yüksek oranda sigara içmektedir. Sigara kullanım oranı; çarpıcı biçimde adölesan döneminde artmakta, orta yaşta en yüksek seviyeye ulaşmakta ve yaşın ilerlemesiyle azalmaktadır. Dünyada sigara içme alışkanlığı, 1970-1985 yılları arasında ortalama %7.1’lik bir artış göstermiştir. Sigara içenlerin artışı ile sigaranın neden olduğu hastalıklardan ölüm oranı da yükselmektedir

Dünyada her yıl en az 3 milyon insanın ölüm sebebi, sigara tiryakiliğidir. Şüphesiz ki, sigaraya karşı alınacak ilk önlem, bu tiryakiliğe bağlı ölümleri azaltmak ve beklenen yaşam süresini uzatmaktır. İçilen her sigaranın, insan ömrünü ortalama 5.5 dakika kısalttığı ve 35 yaşındaki ağır içicilerin 1/3’ünün, sigaranın neden olduğu hastalıklar yüzünden öleceği tahmin edilmektedir. ABD’de yılda yaklaşık 390 000 ölümün başlıca nedeninin, sigara kullanımı olduğu bildirilmiştir.

Ülkemizdeki sigara içme alışkanlığı, 13-30 yaşları arasında başlamakta ve özellikle adölesanlarda artış göstermektedir. “Sigara Alışkanlıkları ve Sigara ile Mücadele Kampanyası Kamuoyu Araştırması” verilerine göre nüfusun %43.6’sı sigara içmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından 1988 yılında yapılan bir çalışmada; Türkiye’de yetişkin nüfus içerisindeki erkeklerin %62.8’inin, kadınların ise 2 %24.3’ünün (15 yaşın üzeri) sigara içmekte olduğu saptanmıştır. Lise dönemindeki öğrencilerin sigara içme oranı ise %27.1 olarak belirlenmiştir. Sağlık için vazgeçilmez temel koşul, yeterli ve dengeli beslenmedir. Yeterli ve dengeli beslenebilmenin vazgeçilmez koşulu da sindirim, solunum, boşaltım gibi sistemlerin sağlıklı bir şekilde çalışmasıdır. Sigara, içinde bulunan sayısız zararlı madde nedeniyle tüm sistemlere zararlı etki göstermektedir. Sigara içindeki temel maddelerden biri olan nikotin; beyin ve sinir sistemi üzerine baskılayıcı ve uyuşturucu etki yapmakta, kan basıncını yükseltmekte, sindirimi yavaşlatmakta, kanın damar içindeki dolaşımını bozmakta ve organların yeterli kan alımını engellemektedir. Sigara dumanındaki katranda, binlerce kimyasal madde olduğu bildirilmektedir. Bunlar asitler, alkol aldehitler, ketonlar, siyanid, karbonmonoksit gibi maddeler olup, vücuda doğrudan zehir etkisi gösterdiklerinden, organlarda hasara neden olmaktadırlar. Araştırmalar, kardiyovasküler hastalıklar, kanserler (özellikle akciğer kanseri), bronşit gibi pek çok hastalığın ortaya çıkışında sigaranın başlıca etken olduğunu kanıtlamıştır (Merdol http://www.un.org.tr/who/nutrition/sigarabeslenme, 2006). Sigaranın genel sağlık ve beslenme durumu üzerine etkilerinin yanında, sınırlı da olsa mikro ve makro besin ögeleri üzerine de etkisi olduğunu gösteren araştırmalar vardır. Sigara dumanındaki pek çok madde oksidan olarak etki göstererek, serbest radikal oluşumunu artırmakta, böylece biyolojik membranda lipid peroksidasyonunu hızlandırmaktadır. Sigara; birçok oksidan ile, yağ, protein, karbonhidrat, DNA ve diğer biyomoleküllere zarar veren serbest radikaller içermektedir. E, C vitaminleri, A vitamininin ön maddesi β karoten ve selenyum vücudun savunma mekanizmasında antioksidan olarak görev yapan besin ögeleridir. Sigara kullanımında, bu vitamin ve minerallerin plazmadaki düzeyleri düşmekte ve görevlerini etkin şekilde sürdürememektedirler. Sigarada bulunan kadmiyum, selenyumun biyoyararlılığını düşürmekte ve süperoksit dismütaz denilen antioksidan enzim için kofaktör olan çinkoya antogonist etki yapmaktadır. Sigara içiminin, pek çok B grubu vitamininin, özellikle de B12 vitamininin düzeyini düşürdüğünü gösteren çalışmalar da bulunmaktadır. Araştırmalar; sigara içen bireylerin, C vitamini ve β karotenden zengin sebze ve meyveleri daha az tükettiklerini, sigara nedeniyle etkilenen beslenme durumlarının, bu düzensiz beslenme sonucu daha da bozulduğunu göstermektedir. Sigara içenler, içmeyenlere göre daha az iştahlı olmakta, bu da yeterli ve dengeli besin seçimini etkilemektedir. Sigara içenlerin; vitamin ve minerallere olan ihtiyaçları, içmeyenlere göre daha fazla olup, bu fazlalık özellikle C vitamini için iki kat artmaktadır . Sigara kullanımının, hemoglobin konsantrasyonunda artışa neden olduğu bilinmektedir. Bu azalmış oksijen taşıma kapasitesini telafi edebilmek için de sigara içenler, içmeyenlere göre daha yüksek bir hemoglobin seviyesi sürdürmektedirler. Yeterli oksijen alamayan organların ise düzenli çalışamayacağı açıktır."