-1950’li Yıllara kadar bölgenin tümünün tahıl ihtiyacını karşılayacak kapasitedeki Batman ovasından bereket fışkırırdı. Çocukluğumuzda hububatın her çeşidinin ekildiği ovada ay çiçeğinden pamuğa… Yaz mevsiminin olmazsa olmazı karpuz, kavun, domates, salatalık ve diğer ürünler. Şimdilerde Seracılık merkezi Balpınar hariç diğer yerlerde yetişen ürünlerin bir bölümü organik değil…
-Artık Batman ovası; ne yazık ki, eskisi gibi tahıl fışkıran ova özelliğini çoktan yitirdi. 1955’te Ülkenin ilk rafinerisi ve eklentileri, Batman Ovası'nın ortasında kurulmasından sonra o tahıl ambarı yok oldu. Dünyanın belki de çok az yerinde olabilen o verimli toprak şimdilerde betona yenik düştü…
OVAYI KAYBETTİK…
Batman Ovası, bir zamanlar tahıl ambarıydı.
O verimli ovada toprağın insana verdiği her şey yetişirdi…
Merhum babam hem petrol emekçisiydi hem de iyi bir çiftçiydi.
Esentepe çevresindeki o verimli arazilerini icar tutardı, iki yıl da bir de bostan ekerdi…
70’li Yıllardı ortaokula giderdim.
Özel üniformalarımız ve şapkamız vardı.
Okul sonrası, eski hava limanı yolundan güle oynaya bostana giderdim.
Bostanımızı, diğer bostanlardan ayçiçeği sırası ayırırdı, o ayçiçeklerin ağırlığı 5-6 kilo civarındaydı ve içerdiği çekirdek sayısını saymak imkansızdı…
Bostan içindeki kavun ve karpuzların hasat dönemi gelince…
Aile boyu bir hafta çalışır, ter dökerdik..
Kavun ve karpuzlar o kadar çuvallar içine o kadar büyüklerdi ki koca bir çuvala 4-5 tane ancak zor sığardı.
Bostanlarda bereket vardı, o dönemler herkeste traktör yoktu, at arabası yük arabasıydı.
Bostandan 20-30 sefer yapan at arabası Ulu Camii karşısındaki eski sebze-meyve haline yük taşırdı… Bostandan taze taze topladığımız ürünlerin kokusu mis gibi etrafı sarardı…
Çiftçinin yüzü de Batman’ın ilk sebze meyve hali olan Şen iş hanındaki esnafın da yüzü gülerdi…
Pamuk tarlaları ise Batman’ın etrafını gelinlik gibi süslerdi.
Buğday, Arpa ve mercimek gibi ürünleri taşıyan at arabaları o dönemler Ofis Caddesi olarak bilinen 1. Cadde'nin yolunu tutarlardı…
FISTIK, HUBUBATI BİTİRDİ
Yukarıda değindiğim ürünlerin şimdilerde, yarısı bile yok.
Çiftçi, zor ekonomik koşullardan dolayı haklı olarak katma değeri yüksek ürünlere yönelmeye başladı.
Batman ovasının neredeyse üçte 2’si artık fıstık bahçelerine dönüştü.
O güzelim verimli toprak artık fıstıkla doldu.
Gözünüz alabildiğince ‘yeşil altın’ denilen fıstık… Hububat ekimini ortadan kaldırdı.
Bu ürünlerde olmalı ama çorak ve kayalık bölgelerde yetişen bu ürünler için en verimli tarım arazisinin heba edilmemesi gerektiğine inanıyoruz.
Tüm olumlu uyarılara rağmen çiftçi, fıstığı Batman ovasının dört bir yanına ekerek o bereketli toprakları yok etti.
Yazık günah!
Doğu ve Güneydoğu’nun en Kaliteli mercimeğin yetiştiği Batman Ovası'nda o eski rekolte de yok artık.
Batman ovasında eskisi gibi bire 40-50 veren buğday çeşidi de yok artık.
Ovayı tahıl ve diğer tarım ürünleri yerine betonla kapladığımız için ‘Betona bulanan ova’ dersek yerinde olacağına inanıyoruz.
Ürün çeşidini kaybettiğimiz gibi ovada kaliteli topraklardan da yoksun kaldık.
Diğer bir tanımla, ovayı tamamen betonlaştırdık.
Batman’ın çevresine baktığımızda hobi evlerin yapıldığı alanlar, yeni mezra ve yerleşim bölgelerine dönüştü.
Özellikle Kahramanmaraş deprem sonrası birçok kesim, en güzel tarım arazini satın alıp modern yapılara dönüştürdü.
Geçenlerde Batman’a konuk olan eski Devlet Bakanı Hasan Gemici ile sohbet imkanı bulmuştuk.
O da Batman Ovası’nın ‘beton’a nasıl yenik düştüğünün altını çizmişti.
Nüfusu hızla büyüyen Batman, yerinde dönüşüm kentsel projesinden uzaklaştığı sürece… Ovada kalan bir kaç dönüm araziyi de kaybedeceğiz galiba.
Oysa Batman… Bir dönemler ‘kara altın’ kadar tarım ve hayvancılık merkeziydi.
Nereden nereye.
Batman ovası habire yükselen yapılarla betona dönüştü.
Sebze ve meyve halindeki ürünlerin çoğu Çukurova kökenli.
Balpınar beldesindeki örtü altı seracılık da olmasa organik ürünleri görmek hayal olacak gibi.
Bir de Batman-Siirt il sınırında yetişen cefan kavununun, genetiğiyle oynanmış olsa da günümüzde de görmek sevindirici.
Özetle, bu şehir verimli ovasını kaybetmek üzere.
Umarız bu acı çığlığımız duyulur da; ilgilileri harekete geçirir.