Süreç hassas.

Yol zorlu.

Sindirmek zor.

Bunları empati kurmak istediğimiz için tahmin edebiliyoruz ama hiçbir gerekçe ve hiç kimse Meclis Duvarında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazılı bir ülkede milletin iradesinin temsilcisi olan halkın vekiline dayak atma cüretini kendisinde bulmamalıdır.

Bir millet, temsilci seçen bir halk neredeyse onların temsilcilerinin de yanlarında olmasından daha doğal bir durum yoktur. Bu yer cennet de olsa cehennem de olsa halkın vekilleri, halkın yanında olacaktır. Ata, işte tam da bunu yapıyor. Her yerde halkın yanında bulunarak temsiliyet bayrağını taşıyor. Bir milletvekilinin yapması gerekeni yapıyor başı dik, alnı açık, yüreği ferah bir şekilde. Ancak Ayla ATA Akat dayak yiyor. Güvenlik görevlilerine kendisini tanıttığı halde. Milyonların gözü önünde hakarete uğruyor. Yolu kesiliyor gidişi engelleniyor.

Bundan daha birkaç gün önce, seçim çalışmaları esnasında vatandaş “evimin kapısını çalmayın size oy vermiyorum” dediği için AKP adayları milletvekilleri ve Sayın Başbakan kıyamet koparmadılar mı?

Hani kadının toplumumuzdaki yeri başkaydı!

Hani kadın namustu!

Hani kadına el kaldırılmazdı?

Yoksa sizin kadın dediğiniz sınıfın içerisinde Kadın Milletvekilleri bulunmuyor mu?

Yoksa sizden olmayınca her şey reva mı oluyor?

Dün söylediklerinizle şimdi çelişkili bir durum yaşamıyor musunuz?

Bugüne kadar Ülkemizin demokrasisinin gelişmesi, barış ortamının sağlanması, birlik ve bütünlük için elimizden gelini yapmaya çalıştığımızı herkes biliyor. Ancak hakkın yanında olmak, adil olmak, yanlışa yanlış demek kendini taşıyabilen herkesin ortaya koyması gereken bir tavırdır. Bu ülke 1990’lı yıllarda da milletvekillerini dövme sahnelerine şahit oldu. Peki, o sahneyi hatırlayanlara soruyorum. O yanlış hareketin arkasında kim durabildi? Sanırım Milletvekili Salman Kaya’ydı. Polisten yediği dayak sonucunda yara bere içinde bir kaldırım üzerinde oturmuş bakıyordu danklanşöre basıldığı anda. Gazeteler o fotoğrafı yayınladığında ülke utanç içerisinde kalmıştı. Yine İnsan Hakları Bakanının makam aracının camına bozkurt işareti koyan güvenlik güçleri de ne yazık ki benim ülkemden çıkmıştı. Hatırlamayanlara hatırlatalım Bakan Azimet Köylüoğlu yer bu coğrafyaydı yine. Ama bu hareketler de ne yazık ki eksi hanemize yazılan bir kayıt oldu.

Demokrasinin olmazsa olmaz temel kuralı milletin ortaya koyduğu iradeye saygılı olmaktır. Demokrasi kültüründe asla milletvekili dövmek yoktur. Hele hele bir parti çalışanına karşı gösterilen tepkiyi ülke gündemine yanlış ve abartılı bir şekilde taşıyan siyasal iktidarın milletvekiline dayak atılması karşısında sessizliğini koruması aynı anlamda suça ortak olduğunun göstergesi sayılır. Buna asla tolerans tanınmamalıdır. Sayın Başbakan “Kubbeleri miğfer minareleri süngü” yaptığında cezalandırılmıştı. Herkes onun savunuculuğunu yapmıştı. Süngülü haline sahip çıkılan Sayın Başbakan bu coğrafyada yaşayan insanların oyları ile meclise gitmişti. Başbakanlığa giden yol Siirt’ten geçmişti. Ama Sayın Başbakan bunları unutmuşa benziyor. Yerel seçimlerde bölgeyi kaybedince ortaya değişik bir tavır koyuyor gibi görünüyor. Seçmen tartışmasını seçim mitinglerine konu ederken milletvekilini hem de kadın milletvekiline yapılan saldırıyı meşru görürcesine sesiz kalıyor.

Bu toplumun bir takım hassasiyetleri olduğu doğrudur.

Bu hassasiyetlere millet de devlet de hassas davranmalıdır.

Toplum olarak hassas bir süreçten geçmekteyiz.

Sinirler gergin

Ortam gergin

İnsanlar öfkeli.

Süreci kazasız belasız atlatmanın yolu duygularla değil mantıkla hareket etmekten geçer. Bu nedenle kamu gücünün baskıcı değil düzenleyici olarak kullanılmasında büyük fayda bulunmaktadır. “Anamızı alıp gideceğimiz” başka bir memleketimiz olmadığına göre analarımıza da, ATA’larımıza da sahip çıkmaktan başka çaremiz yok. Bu yüzden herkesin elini Analarımızın, Ata’larımızın üzerinden çekmesinde fayda bulunmaktadır.

Saygı bekleniyor,

Hoşgörü bekleniyor,

Anlayış bekleniyor.

Barış ortamı için rol biçilenlerin dövülmemesi bekleniyor.

Halkın iradesini temsil edenlerin temsiliyet haklarına saygı…