Bir zamanlar yöremizde keklik seslerinden geçilmezdi. Kırsalda dolaşıp, doğayla baş başa kaldığınızda mutlaka kınalı keklikler karşınıza çıkar veya seslerini duyardınız…

Çok uzaklara gitmeye gerek yok, 25 yıl önce Batman’ın kırsalında günümüzün iki katından fazla ormanlık alan vardı…

Bu, sadece benim somut gözlemim.

NEREDE O HAYVANLAR?..

Güzelim meşe ormanlarında daldan dala, ağaçtan ağaca sıçrayan yüzlerce sincapla karşılaşırdınız.

Nerede o güzelim hayvanlar?..

Nerede o tombul tavşanlar?

Ya kurnaz tilkiler?

Ya o köy yollarından derin kıvrımlar bırakarak geçen yılanlar?

Hele o geceleri uluyan kurtlar?..

Ya havada öbek öbek uçan, sıra sıra dizilmişKulınglar(Turnalar) neredeler?

Çocukluğumu hatırlıyorum. Üzerimizden uçan turnalara,“Kulıngno rez, kulıngno rez” (Turnalar sıraya, turnalar sıraya) diye bağırırdık.

Bir de ne görelim, turnalar gerçekten sıraya dizilmez mi?..

Arada bir sıralarını değiştiren turnaları bilmediğimizden, onların çağrımız üzerine sıraya dizildiklerini sanırdık.

Çocuksu aklımız işte…

Gerçekten ne oldu o güzelim hayvanlara?

Hepsi neredeyse tarih oldu!..

Günümüzde köylülerle konuştuğumda, o çocukluk günlerimi yad ettiğimde, yüreğim sızlıyor, boğazım kilitleniyor, yutkunmakta zorluk çekiyorum. Çünkü o güzelim hayvanların yok denecek kadar azaldığını duyuyorum.

Kahredici bir durum…

Yaz ayında bölgemizin en yüksek dağı Mereto’nun zirvesine çıkmıştık. Bölgenin en yüksek dağında zirve yaparken (5 saat çıkış, 3 saat iniş), bir tek keklik uçmadı önümüzden…

Bırakın uçmalarını, keklik sesi bile duyamadık…

Ne bir sincap, ne bir tavşanla karşılaştık…

İnanın bir yılan bile çıkmadı karşımıza…

Bundan daha vahim bir durum olabilir mi?

Maalesef doğayı katletmişiz de haberimiz yok…

DOĞA, HATA AFFETMEZ…

Değerli Okurlar, doğaya verdiğimiz zararı misliyle, hem de kat kat misliyle ödeyeceğiz milletçe. Bunu böyle bilin.

Zaten ödemiyor muyuz?

Hayalen mazi derelerine gitmiştim ya, bir şeyi unutmuşum. Ki yazımın esas konusuyla ilgilidir. Evet, her şeyi bir yana bırakın, o gökyüzünde eksik olmayan kartallar, akbabalara ne oldu? Onlar da kalmadı…

Çocukluğumda bir köyden başka bir köye giderken en çok yılanlardan, kurtlardan falan korkmazdım. İnanın gündüz ortasında kurtlar ulurdu. Her gün mutlaka dev yılanlarla da karşılaşırdım. Ancak en büyük korkum onlar değildi…

En çok havada uçuşan akbabalardan, dev kartallardan korkardım…

Havada uçuşan dev kartallar, akbabaların insanları pençeleriyle tutarak kaçırdıkları hikayeleriyle büyütülmüştüm. O nedenle gerçekten korkardım bu dev gagalı, iri pençeli kuşlardan…

Çocukluğumdan çok iyi hatırlıyorum, köyümüz çevresinde ne zaman bir leş ortalığa atılsaydı, havada onlarca akbaba peydahlanırdı…

LEŞ AKBABALARINA TAŞ ATALIM…

Çocuktum ama yine de leş akbabalarını sevmezdim. Çünkü fırsatçılık yapan kuşlardı. Elime taşlar alır, peşlerine düşerdim. Korksam bile onlara taşlarımı atardım…

Bazıları korkup kaçardı. Bazıları ise, benim yalnız başına küçük bir çocuk olduğumu bildiklerinden olacak, aldırış bile etmezdi…

Leş kargaları diyorlar ya, asıl leş akbabaları demek lazım…

Saygıdeğer Okurlar, güzelim ormanlar denetimsizlikten, duyarsızlıktan gitti. Gün boyunca dolaştığımızda güneş yüzünü göremediğimiz köyümün ormanlarının yerinde bugün yeller esiyor…

Leşler, bilgisizlikten, cahillikten kaynaklanıyordu. Köylülerimiz bilinçli olmadığından hayvanları hastalanıyor ve ölüyordu. Ölen leşleri bilinçli bir toplum olmadığımız için etrafa atıyorlardı. Akbabalar da o nedenle leşler için toplanıyordu…

Fırsatçı akbabalar…

Biliniz ki nerede bir duyarsızlık, denetimsizlik varsa, orada leşler olacaktır…

Nerede leşler etrafa atılırsa, bilesiniz ki leş akbabaları oraya üşüşecektir…

Maalesef duyarsızlıktan, denetimsizlikten kaynaklı olarak sorunlar yaşıyoruz. Sorunlar sorunları doğuruyor. Etrafa leşler haliyle düşüyor…

Ve sorunları fırsat bilenler türüyorlar. Etrafta yığınla leş akbabaları kol geziyor…

Bir doğal afet mi yaşadık, ortaya sorunlar mı çıktı? Hemen fırsatçılar türüyor içimizden…

Günümüzün leş akbabalarından söz ediyorum. Yaşanan afetten faydalanmak isteyenleri leş akbabalarına benzetiyorum…

Açık konuşmam gerekirse, günümüzdeki leş kargalarını gördükçe, çocukluğumda havada uçuşan akbabalar gözümün önüne geliyor…

Doğa hataları affetmez…

Doğa, kendisine zarar verenlere misliyle cevap verir…

Bilgisizlik, cehaletten kaynaklı olarak ormanlarımızı talan ettik, dere yataklarına evler inşa ettik. Doğa sel olup vurdu bizi…

Bir doğal (!) afet yaşadık ya, ortaya leş düşmüş oldu. Bu afetin yaralarını sarmak için çabalar gösterilirken, leş akbabaları türüyor olabilir!..

Evet, evet leş akbabalarından söz ediliyor. Çocukluğumda yaptığım gibi, korksam bile elime taş (kalem) alıp, fırlatıyorum leş akbabalarına!..

Bilmem korkup kaçacaklar mı?

Yoksa, yalnız olduğumu düşünüp, aldırış mı etmeyecekler?..

Gelin hep birlikte fırsatçı leş akbabalarına taşlarımızı atalım!..

(Yukarıdaki yazıyı 2006 yılında kaleme almıştım. Durumda değişiklik yok. Fırsatçılar, günümüzün leş yiyicileri yine her tarafta iş başında. Önemine binaen bu anlamlı yazımı bir kere daha paylaşıyorum. Özellikle dersler çıkarılmasını diliyorum.)